Bir ülkede siyasal iktidar ve muhalefet ülkenin sorunlarını ve bu sorunların çözümlenmemesi durumunda ülkenin içerisine düşebileceği durumu bildiği halde gerekli adımları atmıyorsa bunu nasıl tarif edebiliriz?
Bir ülkenin etrafı yangın alanına çevrilmişken ülkenin siyasal yöneticileri ve siyasetçileri bir araya gelip çözüm üretme ve birbirlerine destek yerine birbirlerinin ayağını kaydırma ve oy toplama uğruna birbirleri eleştirerek ateşe körükle gidiyorlarsa bunu nasıl tanımlayabiliriz?
Bir ülkenin yurttaşlarının yarısından fazlası ülkelerinde bir mezhep çatışması yaratılmak istendiği konusunda fikir beyan ederken siyasal yöneticilerin olayı örtbas etme girişimlerini ve olguyu kabul etmeme durumuna ne diyebiliriz?
Bizce bu durum bir akıl tutulmasını işaret etmektedir.
Siyasal hırs ne yazık ki politikacıların ülke gerçeklerini ve geleceğini görme noktasındaki basiretlerini bağlamış görünüyor. Halkın gördüğünü, hissettiğini hissetmekten uzaklaştırıyor.
Ülkede algılamalar ve tercihler arasındaki fark uçuruma gidiyor. Örneğin yapılan bir araştırmada en iyi liderler sıralanırken Başbakan yüzde 41 gibi bir oranda tercih edilen isim iken ülkenin cumhurbaşkanı yüzde 17, Ana muhalefet dahil diğer liderlerin aldıkları oy oranlarının yüzde 9-5 arasında gezindiğini görüyoruz. Bu ülkenin inanılmaz bir şekilde bir lider sultasına girmekte olduğunu göstermektedir. Çünkü başbakanın bu oy oranı aynı zamanda partisinin aldığı oy oranını da göstermektedir.
 Sadece bu olsa haydi başbakan çok seviliyor diyerek işin içinden çıkacağız ama bitmiyor. Ankete katılan yurttaşların yüzde 30’luk bir bölümü ülkede yeni bir siyasal partiye ihtiyaç duyulmakta olduğunu ifade ediyor. Bu durum muhalefet partilerine duyulan güvenin ne kadar yitirildiğini de göstermektedir. Denilebilir ki muhalefet birleşse olmaz mı?
 Olmuyor!
Çünkü muhalefetin birleşmesinde de sorunlar var. Türkiye’nin milliyetçi partisi olarak bilinen MHP ve demokrat kesimi temsil edildiği düşünülen ancak son zamanlarda giderek ulusalcı bir kimliğe bürünen partisi CHP’nin birleşmesi düşünülüyor ki bu da aradaki küskünlerin yüzde otuzluk bir oranlar başka partilere yöneleceğini gösteriyor.
Her ne kadar açık bir şekilde söylenmezse bile ortada bir gerçek var ki Kürtlerin durumu önemli bir farklılık arz ediyor. Kürtler iktidar partisi AKP ile BDP tercihlerinden birini kullanıyor. Bunun sebebi elbette CHP’nin Kürt politikasında izlediği konumu ve uzak durma tavrıdır. Bu tavır ona hem doğuda hem batıda kaybettirmektedir. Elinde sadece aleviler ve asker kökenli ulusalcılar kalmıştır bu da Türkiye sorunlarına olan çözüm rolü için yetmemektedir. CHP muhalefette eriyen bir parti durumuna düşmektedir.
Bir siyasal liderin tek başına topladığı oy oranı ülkenin bütün muhalefetinin toplamından fazla ise ve ülkenin muhalefeti bunu sorgulayamıyorsa bu akıl tutulması değil de nedir?
Bir ülkenin başbakanı yurttaşların yarısının oyunu alacak kadar sevilmiş ise ve bu durumda bile başbakan ülkenin temel sorunlarının çözümü konusunda sert söylemlerle ortaya çıkmaktan geri durmuyorsa bu akıl tutulması değil de nedir?
En ufak bir kıvılcımın ülkeyi geri döndürülemeyecek bir kaos ortamına sürükleme ihtimaline rağmen iktidar ve muhalefet bir araya gelip yeni bir anayasa bile yapamıyorsa bu siyasal körlük değil de nedir?
Bu ülkenin politikacıları bir akıl tutulması yaşıyor. Sorun çözme yerine sorun yaratmakla uğraşıyor. Ülkenin geleceğine yönelik politikalarında ortaklaşma kalmamış. Buldukları her olanağı siyaset mekanizmasını rencide ederek değerlendirme durumuna düşüyorlar.
Bu tavır ve yaklaşım hayra selamet değil. Dileriz bu akıl tutulması cenderesinden çabuk çıkmanın bir yolu bulunur.