Batman Üniversitesi tarafından düzenlenen etkinlikler serisinde geçtiğimiz Salı günü  “Normalleşme Sürecinde Türkiye” konulu bir konferans vardı. Üniversite konferans salonunda düzenlenen etkinliğin konuğu ise Gazeteci yazar Sayın Ahmet Taşgetirendi.
Konferansa Ülke sorunları konusunda duyarlı olan yurttaşların ilgi gösterdiğini belirtmek gerekir. Öğretim görevlileri, Rektörümüz, Emniyet Müdür Yardımcısı, Gazeteciler ve İnsan Hakları savunucuları ile kalabalık bir izleyici topluluğu salonu doldurmuştu.
Konunun hassasiyeti ve konuğun konumu beklentileri artıran unsurlar olarak göze çarpan temel öğeler olmuştu. Yaklaşık olarak 50 dakikaya yakın konuşan Sayın Taşgetiren bir türlü Türkiye’nin temel meselelerine giriş yapmadı. Osmanlı devlet yönetiminin çok çeşitliliği İslami anlayış ve yönetimi ile sağladığına vurgu yaparken birinci dünya savaşından sonra Türkiye, Pakistan ve Afganistan’ın bağımsız devletler olarak bu coğrafyada varlık gösterdiklerini hatırlattı.
Türkiye’de tek parti zihniyetinin topluma güvenmediğini ve toplumun kararlarına saygı göstermediğini vurgulayan konuşmacı bu çizginin dışına çıkanların darağaçları ile karşı karşıya kaldıklarını, başbakanların, bakanların asıldıklarını, cumhurbaşkanlarının sürgün edildiklerini belirtti. Çok partili döneme geçildikten sonda beş askeri darbenin yapıldığını hatırlatan Taşgetiren ülkede kimin karar vermesi gerektiği konusunda da çelişkilerin ortaya çıktığını belirtti. Bazen komuta konseyinin, bazen Albayların ülkenin geleceği için kararlar aldıklarını belirten konuşmacı anne ve babaların çocukları hakkında karar verme yerine bazı kesimlerin ben daha doğru karar veririm anlayışında olduklarını belirtti.
Türkiye’de değişim sürecinin devam ettiğini belirten konuşmacı ancak laiklik öne sürülerek AKP’nin 2007 yılında açılan dava ile kapatılmak istendiğini partinin adeta ipten döndüğünü hatırlattı. Hükümete yönelik eleştirileri de eleştiren Taşgetiren Çankaya ve başbakanlık konularından Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Başbakan R.Tayyip Erdoğana yöneltilen suçlamaları haksızlık olarak gördüğünü belirtti.
Cumhuriyetin kuruluş felsefesini oluşturan Kemalizm’in Türkleştirme politikası ile Anadolu’da yeni bir yapı kurmaya çalıştığına vurgu yapan Taşgetiren ancak halka her gidişte bu anlayışın toplum tarafından benimsenmediğinin görüldüğünü iddia etti.
Normalleşme sürecinde Türkiye vurgulu konferansta konuşan konuşmacının konuşması boyunca Kürt sorunu ve Kürt kelimesinden uzak durması ise katılımcılar tarafından ilginç bir yaklaşım olarak değerlendirildi. Konuşma boyunca sadece iki kez Kürk sözcüğünü kullanması ve terimler ile sorunları net olarak konuşmadan ima yoluyla aktarmaya çalışması yazarın suya sabuna dokunmama algısından kaynaklandığı algısına neden oldu.
Konuşması boyunca AKP yi destekleyen bir anlayış ve çizgi çizen Taşgetirenin Türkiye’nin temel sorunlarının çözümü konusunda bir rejim değişikliği mi yoksa Demokratik cumhuriyettin geliştirilerek hukukun üstünlüğüne dayalı bir yapı oluşturulması ile mi çözüm getirilebileceği konusundaki soruya verdiği üstü kapalı cevapta halen Türkiye sorunlarının açıklıkla tartışılamadığını ima etmesi de ilginç bir tezat oluşturdu. Oysa Normalleşme süreci yaşayan bir ülkede sorunların normal olarak tartışılması, konuşulması ve çözüm önerilerinin sunulması gerektiği düşüncesi salondaki genel havaya yansıtan düşünceydi.
Sonuç olarak belirtmeliyiz ki Üniversitenin bu tür etkinlikleri verimli ve yararlıdır. Her ne kadar konuklar konumları ve koşulları gereği suyu sabuna dokunmama gibi bir yol izlemeye yönelseler de konuların tartışılması yararlıdır. Güçlü bir demokrasiye herkesin kendini ifade edebileceği bir ortamı yaratarak varabiliriz. Kürtler, İslamcılar, Solcular, Kemalistler, Radikaller, Anarşistler görüşlerini serbestçe ortaya koymalıdırlar ki bu ülke için yararlı olanı arasından çıkarıp değerlendirme şansına sahip olalım. Zaten demokrasinin güzelliği de burada yatmaktadır. Demokrasiyi sevmeyenlerin de demokrasilerde kendilerini ifade etme imkanı var. Şiddet kullanılmadığı ve teşvik edilmediği sürece düşüncelerin izahı bizleri güçlendirecektir. Bu ülke bu ülkede yaşayan herkesindir. Sahip çıkıp geliştirmek de herkesin görevi.