Türkiye tarihinin en zor dönemlerinden birini geçiriyor. Hangi düşünceden olursanız olun, hangi taraftan olursanız olun, kimi destekliyorsanız destekleyin eğer en ufak bir vicdani ve insanı yanınız kalmış ise sevgi, saygı, ahde vefa, hatırata saygı, birlikte yaşam, geçmişin hatırı varsa bugün yaşananlardan dolayı üzüntü duymamanız mümkün değil.


Bize ve bütün topluma bugünlerin yaşatanların siyasi sorumluları er veya geç bu yanlışlarının cezasını mutlak suretle vicdanlarda ve hak huzurunda çekeceklerdir. Çünkü bu insanlar, bu yurttaşlar böylesi bir durumu hak etmiyor.


Sakın bu meselelerin sorumlularını şu anda taraf olarak görünenlerden ibaret görmeyin. Durumu sessizce izleyen ve olup bitenden mutluluk duyanlar da bu günahın sorumlularıdır. Çünkü zulme karşı sessiz kalanların tabiri çok net olarak verilmiştir!


Bugün Türkiye’de yurttaşlarımız hak etmedikleri manzaralarla karşılaşıyorlar ve bu vatandaşlara yapılan zulümdür. Kimin hangi tarafta olduğunun, güçlü veya zayıf olduğunun artık anlamı kalmadı. Çünkü her gün insanlarımız birbirlerini öldürüyor. Her gün kan ve gözyaşı dökülüyor ve ölen de acı çeken de bu ülkenin evladı ve yurttaşıdır.


Eğer insanlar dağlara çıkıp silah kuşanmış ise bu ortamı hazırlayanlar masum değildir.


Eğer insanlar şehirlerde, dağlarda, bayırlarda birbirlerine silah sıkıyorlarsa bu ortamı hazırlayanlar suçsuz değildir.


Eğer hak arama yöntemi olarak silahlar deneniyorsa bu ortamın hazırlayıcıları suçsuz değildir.


Buna rağmen bu suçlular da uzayda falan değil.


Bizim ülkemizde,


Bizim yurttaşlarımız ve bizim yöneticilerimiz,


Temsilcilerimiz, karar vericilerimizdir.


Yani özetle nereden bakarsanız bakın bu ateş bizleri bir bütün olarak yakıyor.


Dinen yakıyor


Vicdanen yakıyor


İnsani olarak yakıyor


Cüzdani olarak yakıyor


Etnik olarak yakıyor


Birlik olarak yakıyor


Bütünlük olarak yakıyor…


Bu durumun böyle sürmesi durumunda olayların giderek yaygınlaşacağı ve büyüyeceği endişesi bu bölgede yaşayan bütün yurttaşların ortak kaygısı olarak karşımızda duruyor.


Siyasilerin kullanmış oldukları dil ve üslup değerlendirildiğinde bu ateşin daha fazla yer yakacağını tahmin etmek o kadar da zor değil. Bu işin silahlı bastırma ile bitmeyeceğini sanırız en fazla bilen kesim şu anda ülkeyi yönetmekle sorumlu insanlardır. Onların dilinden de bal damlamadığını üzüntü ile izliyoruz.


Muhalefette olanların tavırlarını anlamak mümkün. Taraf olup medeti ve çözümü ölümde bulanı da anlamak  mümkün. Bunca ateşe körükle gidenlerin durumunu da anlamak mümkün. Lakin iktidarın bu kadar agresifleşmesini anlamak mümkün değil.


Eğer insanların bir arada yaşamasını isteyen yönetici varsa şunu çok iyi bilmelidirler ki bu durum bugünlerde ortaya konan tavır ve konuşmalarla mümkün olmaz.


Büyüklerin bir sözü var. Derler ki sorun ne kadar büyük olursa olsun, mesele ne kadar içinden çıkılmaz olursa olsun siz bir gün pişman olmayı, yanlıştan dönmeyi hesaplayarak kırk kapının kırkını kapatmamalısınız. Otuz dokuz kapıyı kapatmak zorunda kalmış olsanız bile mutlaka kırkıncı kapıyı açıp bırakın. Açık bırakın ki bir gün dönüş şansı olsun!


Ne yazık ki bu dönemde uygulanan politikalar nedeniyle umut kapıları birer birer kapanmaktadır. Eğer bu durum böyle sürerse korkarız ki bu zorlu mevsimsel şartlar ortadan kalktığında ve hareketli bahar ayları geldiğinde daha büyük sorunlarla karşılaşma riskimiz artacaktır. Birilerinin söylediği gibi “tam saha pres” anlayışının da beş para etmediğini o zaman hepimiz birlikte göreceğiz. Çünkü baskı politikaları eninde sonunda tepki doğuracak ve iş hesaplanandan farklı sonuçlara gitme ihtimalini içinde barındıracaktır.


Bu ülke çatışmalı süreçlerin nasıl sonuçlar doğurduğunu çok iyi bilmektedir. Bu mesele bir seçim ve hükümet kurma meselesinin çok daha ötesinde sorumluluk isteyen bir meseledir. Çünkü ülke bu gidişle öylesine hızlı bir şekilde kamplaşmaktadır ki aklı başında olan hiç kimsenin tereddüde düşmeme imkanı bulunmuyor.


Çatışma psikolojisi beli bir dönem güç kullananların lehine görünebilir. Ancak zaman geçtikçe ve acılar büyüdükçe bu durum tersine döner. Bu ülkede en şiddetli güç kullananlar, hukuku bile devre dışı bırakan yönetimlerin ne duruma düştüklerini bilmeyen yok.” Ben onlardan daha fazla güç kullanarak başarılı olacağım” diyenlerin bir kere daha düşünmelerinde fayda bulunmaktadır. Yol yakınken kırkıncı kapı kapanmamışken işleri normale çevirmenin yöntemlerine dönülmelidir. Yoksa kırkıncı kapıyı çok arayan bir toplum oluruz.