Türkiye son döneme büyük umutlarla giriyor. Gözlerini kan ve hırs tılsımından ayıramayanların dışında kalan vatandaşlar ülkenin ve içinde yaşayan insanlarını sağlık ve selameti için barış istemlerinin galip olmasını beklemektedirler.

Yüreği gerçekten yananlar,

Ezilenler,

Aç kalanlar,

Göç edenler,

Az kazananlar,

Çok kazananlar bir barış ortamının ülke için daha yararlı sonuçlar çıkaracağı konusunda hem fikirdirler.

Toplumun kategorileştirilmesine karşı olduğumu belirteyim buna rağmen bu konuda bir örnekleme yapmak için bir sınıflandırma yapmam gerekiyor.

Türkiye’deki Kürt sorunundan etkilenen çevreler farklıdır.

Bunlar;

Bir: çatışan taraflar yani TSK ve HPG mensupları

İki: Çatışan tarafların birinci derecede yakınları

Üç: Çatışan tarafların destekleyicileri

Dört: Çatışmalardan dolayı yaşamları olumsuz etkilenen kesimler

Beş: Çatışma ortamının doğurduğu sonuçlardan dolayı ülke ve millet için rahatsızlık duyanlar

Altı: Çatışmalı ortamdan beklentilerini karşılayanlar

Çatışan tarafların konuşmalarını dikkatle dinleme ve değerlendirmenin yanında onların istemlerinin etkisinde bir sürecin yürütülemeyeceği kesindir. Onlara bıraksan onlar birbirlerini daha nice sene öldürmekle meşgul olacaklardır.

Öyleyleyse onların dışında onların bu durumundan olumsuz etkilenen bütün grup ve çevrelerin çatışan tarafların bu durumuna son vermeleri için çaba göstermeleri gerekmektedir.

Şimdi söyledim, söylemediiiin!

Yaptım, yapmaaaadın!

Demekten ziyade aklıselim ile düşünüp kararlar verme zamanı. Türkiye’de çatışmalı ortamda beklentilerini sağlayan kesimler dışında kimsenin savaşmak istemediğini çok iyi bilmekteyiz. Tahrikler ve yönlendirmeler olmazsa insanlar barış ortamında aş ve işlerinin peşinden koşmaktan başka bir dertle uğraşmayacaklardır. Ancak öyle görünüyor ki birileri rahatsızlık duymaya başlıyor iyi şeylerin oluşturulmasından.

Türkiye bunca iç ve dış borcuna rağmen savaşta ısrar eden bir ülke konumundan çıkarılmalıdır.

Türkiye dünyanın en fazla kara mayınlarına sahip olan ülkeleri kategorisinden çekilmelidir.

Türkiye silahlanmaya en fazla bütçe ayıran ülkeler statüsünden bir an önce kurtarılmalıdır.

Kendi memuruna yüzde (%) 2’lik maaş artışı vermeyi öneren ve bütçe imkânları bundan ibarettir diyen hükümetimiz nasıl oluyor da Patriotlar için 7,8 milyar dolarlık bir bütçeyi denkleştirebiliyor!

Türkiye’nin hangi gerekçeden dolayı füze savunma sistemi bataryalarına ihtiyacı oluyor? Dünya ile İran’ın arasını bulmak için arabulucu olan bir ülkenin kendini İran’dan koruması için füze kalkanı satın alma girişimini hangi akıl kabul edebilir ki?

Şimdi durup bu hassas konuları açmak lazım.

Neden?

Niçin?

Hangi Gerekçelerle dünyanın en fazla silahlanmaya para yatıran ülkesi olduğumuzu açalım ve tartışalım.

İç çatışmalarını bitiremeyen bir ülke konumunda iken bir de dış çatışmalarla uğraşacak bir durumda da bu ülke yoksa biz mi bilmiyoruz?

İç çatışma ve eklenecek bir dış çatışmanın sonunu hayırlı olmayacağını hepimiz bilmekteyiz.

Bilmek zorunda olmamız gereken başka bir husus ise çoluk çocuğumuzun hakkı olan bu milletin paralarının silah tüccarlarının cebine girmesine engel olmamız gerektiğidir.

Buna genelkurmayda istese olmaz.

Savunma bakanlığı da istese olmaz.

Hükümet de istese olmaz dememiz lazım.

İsterseniz bu konuları açalım bunu kabul etmiyorsanız o zamanda bu sonuçlardan kaçalım.

Şimdi size soruyoruz açalım mı? kaçalım mı?