Dünden devam
Çanakkale’de yaşanan depremin artçı sarsıntıları devam ediyor. Dünkü yazımda 5.3 şiddetindeki depremde 313 evin yıkıldığına dikkat çekerken, Japonya ile kıyaslamış, bizim onlardan neyimizin eksik olduğunu sormuştum. 
Yine Elazığ depreminin sonuçları ile ilgili değerlendirme yaparken; ‘Köylerimiz gerçekten de taş devrini yaşıyor. Taş, kerpiç ve toprak damlı evler dünyanın neresinde kalmış? Elazığ depremi bu gerçeği gözler önüne serdi. Benim bölgemde insanlarım hala kerpiçten ve toprak yığma yapılardan oluşan evlerde yaşamını sürdürüyor. 21. yüzyıla yelken açan dünya gerçeğine aykırı bu durumu sorgulayan yok. Çanakkale kırsalındaki köy evlerinin içler acısı haline baktığımda, sadece bölgemizin taş devrini yaşamadığı gerçeğini gözlemledim… Çanakkale’de taş duvarlı evler 5.3 ile yıkılıyor, insanlarımız açıkta kalıyor” diyerek ülkemizin acı gerçeğimize işaret etmiştim. 
Bu yazımdan sonra basında yer alan bir habere baktığımda, Başbakanlık Afet ve Acil Durum AFAD Başkanı Mehmet Halis Bilden’in tespitlerimi doğrulayan bir açıklama yaptığını gördüm. Sayın Bilden’in şu sözleri durumumuzu gözler önüne sermiştir: “Malumunuz sabahki 5,3 depremden sonra yine 13.58'de 5,3 şiddetinde bir deprem oldu. Evlerin yapı stoku kötü. Geleneksel taşlarla, kerpiçlerle evler yapılmış. Çok az bir depremde bile zarar görebilir onlar.”
21. yüzyıla yelken açan dünyada köylerimiz ‘taş devrini’ yaşıyor. Toplum olarak değişmiyoruz. Her deprem sonrasında alınması gereken tedbirler ve olası yıkımlar üzerine ahkam kesiyor, sonra çabucak unutuyoruz…
Son yılların en yıkıcı depremi 1999 yılında Marmara Bölgesinde yaşanmıştı. Bölgemize yakın sonuçları ağır olan ve Batman’ı da etkileyen deprem ise Van’da yaşanmış, kentimiz yoğun göç almıştı.
17 Ağustos’taki Marmara depreminin sonuçları hakkında Özgür Ansiklopedi’den kısa bilgi sunduktan sonra Batman’ın durumuna gelelim: “17 Ağustos depremi, tüm Marmara Bölgesi'nde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı olmuştur. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz bırakmıştır. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir. Bu nedenle Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir. Deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir. Depremin Türkiye'nin önemli bir sanayi bölgesi olan Marmara Bölgesi'nde meydana gelmiş ve çok geniş bir coğrafyayı etkilemiş olması, ülkede büyük sıkıntılara neden olmuştur.”
Bu korkunç bilgi ortada iken ülke olarak depremlere karşı gerekli tedbiri almadığımız gerçeğine inanıyorum. Ülkemizin yıkıcı depremler yaşamaması için bir deprem fonu oluşturuldu. Bazı gelir getirici vergi kalemleri de oluşturuldu.
Cep telefonlarıyla yapılan görüşmelerden bile deprem fonu için vergi kesintisi yapılmaktadır. Marmara depreminden sonra bu fonda biriken milyarlarca doların başka amaçlar için kullanıldığı ileri sürülmüş, fon gelir ve giderlerinin şeffaf olmadığı konusunda ulusal basında yorumlar da yapılmıştır. Bu konuda somut verilere sahip olmadığımdan, Batman’ın depremsellik durumuyla ilgili görüşlerimi tekrar olsa bile kısaca derleyerek sunmak istiyorum. 
 BATMAN’IN DURUMU…
‘Medyaya ‘Batman’da deprem’ başlıklarıyla haberlerin düştüğünü varsayalım. Acaba yakın çevremizde 7 şiddetinde bir deprem yaşanırsa, Batman’ın durumu ne olacak?
Bunu cidden düşünmemiz ve hesabını yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Batman’ımızın ikinci derece deprem kuşağında olduğunu biliyoruz.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre kentimiz ikinci derece deprem kuşağında bulunuyor. Ancak buna aldanmamalıyız…
Neden mi?
Çünkü kentin zemininin çok kötü olduğunu biliyoruz.
Kentimizin zemininin alüvyon tabakası olması nedeniyle yakın çevremizde yaşanacak olası bir depremin Batman’da yıkıma neden olacağını bilim insanlarından öğreniyoruz.
Kentin muhtelif yerlerinde bulunan çukurlar ve fay hattı meselesini gündemine alan Kent Konseyi toplantısını izlerken gelecek adına endişelenmiştik. Toplantıya Batman Üniversitesi Jeoloji Bölümü uzmanları da katılmıştı. Üniversite adına kent merkezindeki çukurlar ve çöküntülerle ilgili olarak görsel bir sunum gerçekleştiren Prof. Dr. Sayın Yaşar Eren, önemli uyarılarda bulunmuştu. Kent Konseyi Toplantısında bilgi veren Prof. Dr. Yaşar Eren, Sason ve Kozluk ilçelerinin 1. derece deprem bölgesinde olmasına karşın, buralarda meydana gelecek bir depremin Batman merkezinde daha büyük yıkıma neden olabileceğini açıkladı. 
Kent zemininin alüvyon tabakası olmasının, Kozluk ve Sason merkezli depremde yıkıcı etkilere neden olabileceği konusundaki uyarıları özellikle dikkat çekiciydi…’
Bilim insanlarının yaptığı uyarıları dikkate almazsak, yarınlarda olası bir depremde yıkıcı sonuçlarla karşılaşabiliriz. O zaman dövünmenin bir kıymeti olmayacaktır. 
Batman’da çok katlı yapıların yükselmesine izin verilmemelidir. En büyük sorumluluk il yöneticilerimize düşüyor. 
Yılların çarpık kentleşmesi ve yapılaşması gerçeği ortadadır. Ellerinde sihirli değneğin olmadığını biliyorum. 
Batman Belediyesi tarafından kentimizin imar durumu ile ilgili bir Çalıştay hazırlığı yapılıyor. Bu çalıştayda depremsellik durumunu da tartışıp, çözüm önerileri alabiliriz.
Bugünden sonra hem imar, yapılaşma, hem de denetimler konusunda etkili tedbirlerin alınmasında fayda vardır. Yapıların depremlere karşı dayanıklı olarak inşası için gerekli yasal prosedürler, mevzuatlar ve cezai yaptırımlar var. Çok sıkı denetimle çürük binalara asla izin verilmemelidir.
Bugün Çanakkale için endişeleniyoruz. Bölgemizin ve yöremizin şiddetli bir depremle sarsılmayacağı konusunda bir garantimiz yok. Rabbim bizleri korusun diye dua ederken, önce tedbiri elden bırakmayalım.