10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla, Batman Gazeteciler Cemiyeti ile Ticaret ve Sanayi Odasının davetlisi olarak Batman’a 24 saatten biraz uzun süren bir ziyaret gerçekleştirdim. Her Batılının kafasında bulunan Doğu önyargısı, bende de vardı. Ama daha önce Batman’da bulunan bir öğrencimin “Sakın köy gibi bir yer beklemeyin, gidince çok şaşıracaksınız” şeklindeki uyarısından sonra, önyargım belli ölçüde kırılmış, beklentim yükselmişti. Ama yine de kenti görünce beklediğimin çok üstünde bir gelişmişlik düzeyi ile karşılaştım.

Batman gezimde çok şey öğrendim. Örneğin, Batman rafinerisinin bir okul gibi çalıştığı, hatta Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde kadrolar yetiştirdiğini… ABD tarafından kurulan bir sitenin kente kozmopolit bir kültürel doku sağladığını ve böylece yabancılara karşı diğer illerden daha olumlu bir tutum geliştirildiğini… Ama beni asıl şaşırtan şeyler başkaydı. Kentte, Ege Üniversitesi’nden de öğrencim olan Yunus Arslan’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Kuyu ve Sarkaç’ oyununun 4 şehirde sahnelenmiş olması, okuduğunuz bu gazetenin uzun yıllardır yazılı kültüre katkı vermeyi sürdürebilmesi, genç beyinlerin çabası... Bunlar, kültürel açıdan kentin sağlam bir altyapısı olduğunun ve diğer Anadolu kentlerinden ayrıştığının göstergesi. Bu kültürel yaşam daha çok tiyatro, sinema, konser vb. etkinliklerin filizlenmesini sağlayabilir. Batman’ın en büyük caddesi olan Diyarbakır Caddesini gezdiğinizde, canlı, hareketli bir hayatın aktığına tanık oluyorsunuz. Aslında diğer Anadolu kentlerinden farklı olarak, sosyal ve kültürel hayat, sadece en büyük caddede yaşanmıyor. Diğer caddeler de, sosyal ve ekonomik buluşmalara, gelişmelere olanak sağlıyor.

Batman’da rafineri dışında hızla gelişen bir sanayi de var. Organize Sanayi Bölgesini ziyaretimizde Başkan Vekili ve bir sanayici bölgenin sorunları ile ilgili bilgi verdi. Altyapı sorunlarının yanında, çalışanlarla ilgili şikayetleri de var. Örneğin, yanlarında çalışan mühendislerin bir yıl içinde kendi işlerini kurmaya girişmeleri… Aslında bu, girişimcilik hevesinin yüksek olduğunu göstermesi açısından olumlu. Ama çalışan ihtiyacının da bir şekilde karşılanması gerekiyor elbette. Batıdaki üniversitelerden mezun olanlar Batman’da çalışmak istemiyor. Nitelikli insan kaynağını kente çekmek için, sosyal yaşamın dar kalıplara hapsedilmemesi, yaşanılabilir, eğlenilebilir bir kente ihtiyaç var. Bunun için eğitim, eğlence, rekreasyon alanlarında yeni yatırımlara ihtiyaç var.

Batmanlılar gelinen bu noktayla yetinmek istemiyorlar. Kentin ekonomisini nasıl çeşitlendirebiliriz sorusunu sorup ortak bir akıl geliştirmek istiyorlar. Bunun için de çeşitli etkinlikler düzenliyorlar. Öğrendiğim kadarıyla, bu etkinliklerin düzenlenmesine Vali Hulusi Şahin önayak oluyor. Sadece önayak olmakla kalmayıp kendisi de etkinliklerin içinde yer alıyor. Konuşma yapmak üzere katıldığım panel Cumartesi günü yapılmasına rağmen, kendisi etkinliğin sonuna kadar kaldı; hatta panelden sonra, diğer konuşmacı Prof. Dr. Mehmet İvrendi ve benle Batman’da yapmak istedikleri üzerine bir sohbet etti. Bence Batman’ın en büyük şanslarından birinin devlet memuru zihniyetinin ötesine geçen bir vizyonu olan bir Valisinin olması.

Eksiklikler dikkat çekmiyor değil. Örneğin, toplantıda hemen hemen hiç kadın yoktu. Kadının toplumsal yaşamda yerini alması, ortak akla katkıda bulunması, kendilerinin sosyal ve kültürel olarak gelişmeleri, kentin gelişmesi için önemli. Kentin ileri gelenlerinin eşleriyle birlikte bu tür toplantılara katılmaları güzel bir örnek olarak, kadın konusundaki algıyı değiştirebilir. Batman kabuğunu kırmak istiyor. Kabuğun kırılmasına, toplumun yarısı olan kadınların bu topluma, sırtlarına yüklenen ev işlerinin çok ötesinde katkısı olacağını düşünmek gerekir.

Batmanlıların konukseverliğinden söz etmeden geçemeyeceğim. Bulunduğum bazı başka Anadolu kentlerinde gösterilen konukseverlikte biraz sahtelikle karşılaşmışlığım vardır. Batman’da ise, yüreklerinin en içten köşesinden gösterdikleri bir konukseverlikleri var. Bu kısa gezide Batman’ı sevdim, Batmanlıları daha çok sevdim.

Editör: TE Bilişim