AFETLERİN GETİRDİĞİ HASARLARA İLİŞKİN
ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR VE DÜZENLEMELER

6306 sayılı Kanun kapsamında, riskli yapıların tespiti, dönüşümü ve güçlendirilmesi büyük önem taşımakta ve bu konuda bazen zorluklar ve sıkıntılar yaşanabilmektedir. İnsan hayatını tehdit eden doğal afetlere karşı önlem alabilmek ve risklerden arınmış modern, güvenli ve yaşanabilir kentler oluşturabilmek amacıyla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Valilikler,  Belediyeler ve kentlerde yaşayan insanların katılımı ile öncelikli olarak, doğal afetler sonucunda hasar görme veya yıkılma riski taşıyan yapıların tespit edilmesi ve daha güvenli ve yaşanabilir yapılara dönüştürülmesi gerekmektedir. Riskli yapı, riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmi ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıdır. Bu bağlamda, kentsel dönüşüm (riskli yapı) süreci, genel olarak, tespit, yıkım ve uygulama (yeniden yapım) süreçlerinden oluşmaktadır.

-Vatandaşların Risk Tespiti Yaptırması

-Riskli Tespit Edilen Yapılar

-Maliklere Tebligat Gönderimi

-Riskli Yapı Tespitine İtiraz

-Riskli Yapıların Yıktırılması

-Yıkım Süreci ve Kontrolü

-Bakanlıkça Yıkım Kararı

-Yıkım Sonrası Uygulama

-Nitelikli Çoğunluğun Sağlanması

-Satış ve Uygulama İşlemleri

Riskli yapıların imar düzenlemeleri ilgili İdareler tarafından, yeni imar planları olarak yapılır ve Bakanlık onayına sunulur. Uygun görülen yeni İmar planına göre, hak sahipleri, gereken uygulamaları yapabilir ve bunun için Bakanlık tarafından gerekli mali destekler verilebilir. Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında, meydana gelen bazı sıkıntılar, genel olarak, kentlerdeki yapısal sorunlardan ortaya çıkmakta, ancak bazı diğer sıkıntılar da siyasal tercihlerden kaynaklanabilmektedir. Yerel ve merkezi yönetim tarafından değersiz bulunan bölgelerin iyileştirilmesi, gecekondulardan arındırılması ve afet risklerine karşı güçlendirilmesi kapsamına uygulanan dönüşüm projeleri, “Psödö Projeleri” olarak tanımlanabilmektedir. Bu tür projelerin en önemli özellikleri, siyasal tercihlerden kaynaklanmış olmalarıdır.

Kentsel dönüşüme ilişkin idari yargı kararları incelendiğinde, Türkiye’de ortaya çıkan, dönüşüme ilişkin yasal sorunlar, genellikle, uygulanan projelerin kamu yararı ve kentleşme ve planlama ilke ve esaslarına uygun olmadığından kaynaklanmaktadır.  Kentsel dönüşüm projeleri ile ilgili mevzuatın soyut olması ve aynı zamanda, proje uygulayıcılarının geniş yetkiye sahip olmaları nedeniyle, bu yasal sorunlar yaşanabilmektedir. İmar mevzuatında ayrıntılara yer vermek ve dönüşüm çalışmalarında kesin ve somut kriterler geliştirmek, bu sorunlar kısmen çözümlenmesine yardımcı olacaktır. Bu doğrultuda, yapılan düzenlemeler, proje uygulayıcıları ve uygulamalardan etkilenecek grupları olumlu yönde etkileyecektir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN
EKONOMİK BOYUTU

Kentsel dönüşüm projelerinde, alanda yaşayan nüfusun ekonomik ve sosyal sorunlarına öncelik verilmesi gerekmektedir. Kentsel dönüşüm, sadece fiziksel dönüşüm ve değişim, yıkım ve yapım projeleri değil, aynı zamanda, geniş kapsamlı, bölgedeki insanların ortak gereksinim ve niteliklerine uygun, sosyal ve ekonomik kalkınmaya yönelik programları da içermesi gerekmektedir (9). Kentsel dönüşüm projelerinin ekonomik boyutu, dönüşüm alanı ve çevresindeki iş olanaklarının nitel ve nicel olarak, yükseltilmesi anlamına gelmektedir. Ekonomik boyut, merkezi ve yerel yönetimler, özel sektör ve halkın işbirliği ile kentsel refah ve yaşam kalitesinin arttırılması ve bu amaçla, bölgesel ekonomiğin gelişme ve canlandırma yönünde gereken stratejilerin belirlenip uygulanması olarak tanımlanmaktadır. Ekonomik boyut, öncelikli olarak, yaşayan nüfusun iş olanakları ve gelir düzeyleri ile ilgilenmekte ve dönüşüm alanında, iş imkanlarını arttırmaya, yerel halkın becerilerini kullanmaya ve rekabet edebilmelerini sağlamaya çalışmaktadır.

Editör: TE Bilişim