Arif Arslan’ın yazı dizisi 11

*2002 yılında Garzan (Yanarsu) vadisi ve Batman çevresi TÜBA-TÜKSEK Projesi’ne dahil edildiği için “klasik“ arkeolojik yüzey araştırması niteliğinin yanı sıra kültür envanteri çalışması boyutu da kazandırıldı. Bu çalışma kapsamında 85 buluntu tespit edilebildi.

 

SULAMA TEKNİĞİ DE TARİHE ZARAR VERDİ

Son yıllarda Türkiye’nin ‘ziraat programı’ doğrultusunda bölgenin ağırlıklı olarak tütün yerine pamuk-mısır tarımına yönelmesi özellikle alçak rakımdaki tek veya çok dönemli yerleşmelerin önemli ölçüde tahribine yol açtı. Bölgedeki belirlenen yerleşmelerin daha yakın dönemlere tarihlenenleri gerek yüksek tepelerin üzerinde gerekse Garzan Çayı’nın taşkın seviyesinin yakınında küçük köy ya da mezralar şeklinde. Genellikle yerleşmeler ovaya hakim doğal kayalığın üzerinde…. Sırtını kayaya dayayarak teraslar halinde yükselen yerleşmeler de söz konusu. Tepelerin üzerinde, 100 binlik haritalarda ‘hırbe-harabe’ olarak işaretlenen yerleşmelerin bazıları kısmen arkeolojik yerleşimlerin üzerinde konumlanmış 20. yüz yıl başı köyleri bazıları da 50-55 yıl önce terk edilen köyler... Bu köylerin terk edilmesinde en önemli etken doğal su kaynaklarının kurumasıdır. Bazı konar-göçerlerin yerleşik düzene geçmeleri, ovada hayvancılık yerine tarımın ekonomik olarak daha ağırlık kazanması, ulaşımın binek hayvanları yerine motorlu taşıtlarla yapılması da daha aşağı rakımlı yerleşmelerin artmasına yol açmıştır. Günümüz köylerinin bir kısmı, birçok yörede olduğu gibi höyüklerin üzerinde...

 

GARZAN KIYISINDA ÖNEMLİ TEPELER…

Belirlenen yerleşme (sit) yerlerinden bugünkü ova seviyesinde bulunan en eskisi ilk tunç çağı dönemine aittir. Ancak bir tarlada (Gore Yusuf) Üst Paleolitik olabilecek çakmaktaşlarının yanısıra ovanın değişik höyüklerinde ve alçak yerleşimlerinde Neolitik döneme tarihlenebilecek obsidien aletlerde bulunmakta. Garzan’ın yan kollarından ‘Kani Huşur’ deresinin yanındaki Sumaki neolitik yerleşmesi bölgede R.J.Braidwood-H. Çambel ekibi tarafından 1963 yılındaki yüzey araştırmasında saptanan Ayn Gern ve Adsız’dan sonraki üçüncü yerleşmedir.

Gre Keleke, Gre Amer, Gre Şavo, Gre Mare, Silahar Tepe, Gre Şaga, Rıdvan Höyük Asmadere höyük yüzey bulgularına göre son Kalkolitik veya Ilk Tunç Çağı’ndan itibaren Orta Çağ’a kadar yerleşilmiş çok dönemli tepelerdir. ‘Aluvyon’ altında kalmış, daha eski dönemlerin varlığı da olasıdır.

 

MEZOPOTAMYA-KAFKASYA GÜZERGAHI…

Garzan Bölgesi‘nin bir zamanlar Hasankeyf merkezli önemli bir kervan yolu güzergahında olduğunu gösteren iki köprü Memikhan ve Şeyhosel’dir. Bu iki köprüde iki han var. Memikhan Köprüsü’nün bağlandığı ovanın ortasındaki en yüksek, ovaya hakim tepe üzerindeki ‘Şevlend Tepe’de teraslar üzerinde yapı kalıntıları dikkat çekiyor. Yerleşmedeki çanak çömlek, ilk tunç çağı sonlarından itibaren bölgenin en önemli yerleşiminden biri olduğuna ve Mezopotamya-Kafkasya güzergahına işaret eder. Bölgedeki Roma su yollarına ait veri ovanın kuzey tarafında, hemen çayın yanındaki ‘Gevri Kul’dur. Bölgede çok sayıda değişik dinsel topluluklara ait ziyaret yerleri ve mezarlıklar, tamamen veya kısmen bozulmuş dini yapılar var. Bunların bir bölümünün taşları değişik köylerde ‘devşirme’ malzeme olarak kullanılmış.

 

GÖÇERLERİN KIŞLAK ALANLARI…

Garzan çayı kıyısındaki köylerin arasında genellikle sırtlarını kuzeye dayamış, güneye dönük taş çevirmelerin bulunduğu konar-göçerlere ait kışlak alanları yer alır. Hanlı Köyü’ndeki 40-45 yıl kadar önce inşa edilmiş, küçük köy camisinin dış merdivenlerinin en üst basamağında yassı kesme taşlardan ikisinin üzerinde ‘Hakkari Stelleri’ne benzeyen betimler görülüyor. Büyük olasılıkla 2. binlere tarihlenebilecek bu ‘stel’ler, bölgedeki binlerce yıllık göçer geleneğini ve bu geleneğin ön görülenden daha da geniş bir alana yayıldığına işaret eden en önemli bir veri. Hasankeyf ve çevresinde oldukça geniş alanlara yayılan bazı köylerin eski yerleşimleri olan ‘kaya evler’ bugün ya boştur ya da ahırdır. Ovanın özgün mimari ve dokusunu koruyan köyler özellikle Hanlı, Orta alan ve Çakıllı’dır. (Sürecek)

Editör: TE Bilişim