Arif Arslan’ın yazı dizisi 14

*Definecilerin uğrak yerlerden biri olan Şevlend tepesinde M.Ö. 3 bin yılına ait çanak ve çömleklerin tümünü tahrip etmeleri…

 

BÖLGEDE RENKLİ BİR KÜLTÜR

Garzan çayı kıyısında göçerlere ait kışlaklar içinde en çarpıcı olanları, Çemi Sitrin, Sulane Gırgiz, Holike Mevkii, Işıkveren I ve Işıkveren II’dir. Ayrışık düzenli mekânların toplama taşlarla örülü duvarlarının iç yüzeyinde bazen iri yassı taşların kullanıldığı, kapı girişlerinin kesme taş gibi düzgün dörtgen taşlar yerleştirilerek belirgin bir hale getirildiği göze çarpıyor. Üst yapıları basit ahşap iskeletin üzerinin sazlarla kapatılmasıdır. Bu yapıların üzerine eskiden kıl çadır kurulurken, bugün naylonla seriliyor.

Gerek bugün kısmen ayakta veya harabeye dönmüş çeşitli dini yapılar, yatır ve mezarlıklar, gerekse bölgenin geçmişi ile ilgili değişik kaynaklardan edinilen bilgiler, bölgede oldukça renkli bir kültürün varlığına işaret etmekte.

 

BETİMLİ TAŞ STELLERİ…

Betimli taş ‘stel’lerin benzerlerine M.Ö. 3 bin sonundan M.Ö.1. bin ortalarına kadar Kuzey Irak, Kuzey İran, Nahçıvan, Ermenistan, Azerbaycan, Dağıstan, Kafkasya ve Hakkâri’de rastlanmaktadır. Hakkâri’dekilerin Dicle’nin bir kolu olan Zap suyu yakınında olması, bu geleneğin Yukarı Dicle havzasına taşınmış olmasını mantıklı kılıyor.

Garzan Ovası’ndaki çok sayıdaki günümüz göçer kışlakları ve olasılıkla M.Ö. 2. Bine tarihlenebilecek bu iki stel parçası, bölgedeki binlerce yıllık göçer geleneğini yansıtan verilerdir. Bu ‘stel’lerin şimdiye kadar saptananlardan daha batıdaki konumu, bu geleneğin öngörülenden daha da geniş bir alana yayıldığına işaret ediyor.

 

SU KAYNAKLARINDA ZENGİN BÖLGE

Su kaynakları açısından zengin olan bölge ‘Orta Paleolitik’ten itibaren iskan edilmiş. TPAO tarafından bölgenin ayrıntılı jeolojik haritası çıkartılmış. İleride yapılacak jeomorfolojik araştırmalar bölgedeki yerleşme dağılımı ile doğal çevre ilişkisini ortaya koyacaktır. Yüzey toplamalarına göre Neolitik (M.Ö. 9. bin) yerleşmeleri ovanın daha çok 650 metre üstündeki rakımları tercih etmiş gibi gözükürken, vadi içinde genellikle vadinin kenarındaki eski yerleşim birimlerinin tepelerin üzerinde M.Ö. 5. binde oldukça seyrek bir yerleşim ağı gözüküyor. Bu yerleşme dağılımı M.Ö. 2. bin ortalarına kadar değişmemesine karşın demir Çağ’da (M.Ö. 1. bin) daha stratejik mevkilerdeki tepelerin üzerleri tercih edilmiş. Roma döneminde, Beşiri İlçesi yakınlarındaki (bugün Siirt ili içinde) Erzen’de önemli bir yerleşme olmasına karşılık vadi içinde fazla bir yerleşim yoğunluğu görülmez. Ancak, bölgenin yerel Roma çanak çömleğinin çok bilinmemesinden ötürü, dönemini belirlenemeyen bazı parçalar bu döneme ait olabilir. 4. Ortaçağ’da ise bugünkü yerleşme düzenine benzer bir düzen görülür.

 

2. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE EZİDİLER

Garzan çayı kenarında halen mevcut eski Ezidi köylerindeki mezarlıklar bozulmuş. Sözü edilen kutsal alanlar bölgenin geçen yüzyılın ortalarına kadar önemli bir Ezidi nüfusuna sahip olduğunun kanıtlarıdır. II. Abdülhamit dönemindeki ve 1990-91 yıllarında Ezidi toplulukları ile ilgili yaşananlar bu bölgenin nüfusunda önemli azalmalara yol açmıştır.

Gerek bu bölgede, gerekse Hasankeyf civarında, Midyat/ Mor Gabriel Manastırı kayıtlarında adları geçen, önemli manastır ve kiliseler vardır. Bunların bazıları göreceli olarak ayakta olmakla birlikte bazıları define arama, taş çekme gibi nedenlerden ötürü kötü durumda. Bölgedeki Ermeni nüfusunun varlığı, gerek kilise kayıtları gerekse bazı yer isimleri ve anlatılanlara dayanarak, anlaşılmakta.

 

BEŞİRİ ÇEVRESİNDE ZENGİN ERMENİLER VARDI

Beşiri çevresinde zengin Ermenilerin oturduğu, bazılarının Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde önemli mevkilere geldikleri öğrenilmiştir. Örneğin Beşiri-Kurtalan sınırında ‘Hıs hıs’ köyünden Gevriş Müni 1914 yılına kadar Diyarbakır Vali yardımcısıymış. Rıdvan Höyük’ün üzerindeki manastır kalıntısının, yazıtlar ve çeşitli kayıtlara göre, bir dönem Ermenilere, bir dönem de Süryanilere ait olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, Rıdvan’ın kısa bir süre nahiye olduğu, zengin ve nüfuzlu kişilerin oturduğu söylenmektedir. Eskiden Siirt İli’ne bağlı Rıdvan’ın 5000 nüfuslu bir ‘Keldani köyü’ olduğu da belirtilmekte. Cumhuriyetin ilanından sonra bölgedeki boşalmış köylere Alikan Aşireti’nin çeşitli boyları yerleştirildi.

Editör: TE Bilişim