Barış Arslan

*Petrolün dağı olan Raman yolu 1948 yılında asfaltla buluşmuştu. İluh’ta asfalt  olmadığı dönemler,petrolcülerin ulaşımı için Raman yolu asfaltlanmıştı. O dönemin ilk petrolcülerinden Selahattin Özkan, ilginç bir anısını anlatıyordu: ‘’Rafinerinin dumanları çıktığında İluh ve Akyürek mahallelerinde oturanlar ‘Rafineri’de yangın çıktı’ diye bidon ve bakraçlarla tesislerin önünde hazır kıta bekliyorlardı.’’ İşte ülkenin ilk Rafineri’sinin ‘Batman’a merhaba’ dediği karelerden bir kesit daha…

1948’DE RAMAN YOLU ASFALT GÖRDÜ

Henüz Rafineri’nin kurulma aşamasında olduğu Batman’da, ilk asfalt gören yol Raman dağına ulaşım sağlayan güzergahtı. Petrolün dağından Batman’a ulaşabilmek güçtü. Tarlalardan DDY Batman Garı’na ulaşan petrolcüler, çileli yolculuktan 1948 yılında kurtulmuştu. 18 Kilometrelik Raman-Batman yoluna asfalt serimi yapan dönemin petrolcülerinin ilkel şartlarda yolu asfaltlamaları dikkat çekiyor. Tamamen kürek ve eski iş makineleriyle yolu asfaltlayan o emekçi petrolcüler sayesinde hala Batman-Raman yolu ulaşıma açık.

ASFALT İÇİN TENEKE-VARİL FABRİKASI

Yıl 1949. Kara altının çıkmasıyla birlikte TPAO’dan önce MTA, hampetrol-asfalt üretimi için teneke ve varil fabrikası kurmuştu. 1949 Yılında Sümerbank’tan satın alınan varil fabrikası, Batman’a nakledildi. Bu fabrikada ayda 35 bin adet, 42 galonluk varil imal ediliyordu. Türkiye’nin ilk rafinerisinden çıkan ürünler, bu varil fabrikasındaki teneke-variller sayesinde Türkiye’nin dört bir yanına Raman yakıtı gönderiliyordu. İşte, teneke-varil fabrikasında çalışan işçilerden bir kare.

YERLİ SONDÖRLER GÖREVİ DEVRALDI

TÜPRAŞ Batman Rafinerisi ilk müdürleri arasında yer alan Hasan Hüseyin Ural, 3 Mart 1948 tarihinde ABD’li sondörlerin yerine yerli mühendis ve işçilerin görev aldığını anlatıyor:  “O yıllarda sondaj kulelerinde Amerikalı sondörler çalışırdı fakat işin zor bölümünü yerli mühendis ve işçiler yapardı. Muhittin Eren, Yusuf Öney, Hasan Güven, Mehmet Gürbüz, Ahmet Ardıç ve Zeki Özbek gibi fedakar yerliler vardı. Amerikalılar özel vardiya araçlarıyla gelip giderlerdi. 1.5 yıl gibi uzun bir zaman içinde bile sondaj kuyusunu bitirdiklerinde bile ABD’liler metre başına 4 dolarlık prim alırlardı. Bir de altın saat hediye onlara verilirdi. Sondajı tamamladıkları için de onurlarına balo verilirdi. Bunlar gücümüze giderdi ama bizler işi devraldıktan sonra Amerikalıların tümü gitti. 1950 yılında Adnan Menderes hükümetine bu durumu anlattık. Ve sondaj kulelerinde artık bizim çalışmamız ön plana çıktı.”

Editör: TE Bilişim