Sorumluluk bilinciyle hareket ederek gazetecilik yapmak, sorunları gündeme taşıyıp, çözüm önerileri sunmak çok önemli bir toplumsal hizmettir. Biz bu hizmeti yapıyoruz.
Kendi adıma belirteyim; kentimizi, halkımızı yakından ilgilendiren önemli sorunları bu köşeye taşıyıp, yapıcı eleştiriler yapıyor, çözüm önerileri sunuyorsam, ilgili kurumların ‘sağır sultan’ gibi duyarsız kalmalarını kabul edilemez gelişme olarak değerlendiririm…
O zaman niye yazıyoruz ki?
Halkın gören gözü, işiten kulağı ve konuşan dili olmak gibi önemli bir sorumluluğumuz vardır. Eğer elimizde kalem tutuyor ve bu görevimizi yapmıyorsak, sorumluluk bilinciyle hareket etmemişiz demektir. 
Yazarların görevi siyasi iktidara, yerel yönetime, güçlülere tabiri caizse yağ çekmek, övmek, yalakalık yapmak değildir…
Rabbim beni yerel sorunlara gözlerini, halkın taleplerine kulaklarını kapatan bir Yazar etmesin. 
Evet, sorumluluk bilinciyle hareket ederek yıllardır pek çok sorunu gündeme taşıyıp, çözümüne katkı sunmaya çalışan bir gazeteciyim. Hatta bununla yetinmeyerek sivil toplum örgütleri gönüllü aktivisti olarak da topluma hizmet vermeyi ibadet gibi sayıyorum. 
Gündeme taşıyıp, çözüm önerdiğim sorunlarla ilgili olarak kurumlar suskunluğu tercih ettiğinde bazen aynı yazımı tekrar tekrar yayımlayarak hem sorunun takipçisi olduğumu göstermiş, hem de tepkimi dile getirmişimdir. 
Bir kere daha yazımı hatırlatmama rağmen ilgililer suskunluğu tercih ettiğinde, “Uzaylılara mı sesleniyoruz?” gibi sert ifadelerden de kaçınmamışımdır…
Geçtiğimiz günlerde Yeniköy (Segirka) ile ilgili önemli bir yorum yapmıştım. 
http://www.batmancagdas.com/yenikoyde-vahim-tablo-makale,11…
O yazımı okuyup da, sorun önemli değildi diyecek bir tek aklı başında kişi çıkarsa, benim haksızlık yaptığıma hükmedebilirsiniz. 
Ne yazık ki Segirka köyü ile ilgili yorumuma yazımda adı geçen hiçbir kurumdan bir açıklama gelmedi. Kendi imkanlarımla araştırdığımda yazımdan hemen sonra köyde bir araştırma yapılmıştır. Normalde beklentim ve düşünceme göre olması gereken şey, sorunla ilgili kurumlara yazımın gönderilmesi ve hesap sorulması, gelişmelerden de gazeteye veyahut yazara bilgi verilmesidir. 
Kurumların suskunluğunu kabul edilemez buluyorum. Batman Çevre Gönüllüleri Derneği adına da sorunu kamuoyunun bilgisine sunmuştuk. Hem çevre örgütünü, hem gazeteyi, hem kamuoyunu hiçe sayma anlamına gelen suskunluğu kabul etmeyeceğimi belirtmek isterim. O nedenle söz konusu yorumumdan bir derlemeyi yine hem kamuoyunun bilgisine sunuyor, hem de ilgili kurum yöneticilerine suskunluğu tercih etmelerinin doğru olmadığını bildirmek istiyorum. İşte o önemli yazımdan bazı bölümler:
Bir süre önce Batman merkeze bağlı Yeniköy (Segirka) köyü ile ilgili önemli bir şikayet almıştım. Yüzlerce nüfusa sahip Yeniköy’de kanalizasyon sisteminin olduğu, ancak lağım sularının açıkta aktığı, köyün pis kokulardan geçmediği yolundaki şikayetler üzerine önceki gün Segirka’ya uğradım.
Batman Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Recep Kavuş ve değerli bir çevre gönüllümüz ile birlikte Yeniköy’e uğradığımızda yol üzerindeki bazı köylülerle karşılaştık. Kendilerine açıkta akan lağım suları şikayeti aldığımızı ve çevre derneği adına geldiğimizi söyledik.
Bir anda çok sayıda Segirkalı vatandaş, “Doğrudur, lağım sularını size gösterebiliriz” diye konuştular. Otomobilimize aldığımız vatandaşla köyün hemen aşağısına gittiğimizde karşımıza çıkan manzara karşısında donup kaldık…
YOK BÖYLE BİR SORUMSUZLUK!..
Yok öyle vahim bir tablo…
Batman gibi büyük bir kentin göbeğindeki köyde tanık olduğumuz vahim tablo karşısında gerçekten utanç duydum…
Yüzlerce nüfusa sahip büyük bir köy bu kadar mı sahipsiz olur?..
İşte vahim bir tablo karşımızda duruyordu…
Gittiğimiz alan tamamen çöplüktü…
Hayvan yünlerinden, evsel atıklara, molozlara kadar etraf çöplükten geçilmiyordu…
Yetmemiş, o çöp deryası arasındaki bir yerde, kırık bir kanalizasyon borusundan dışarıya akan lağım suları gerçeğini gözlemledik…
Otomobilden iner inmez ‘burun direklerini kıran’ tabirinin yetersiz kaldığı pis kokuyla sarsılmıştık…
Bugüne kadar halk ve çevre sağlığı adına sayısız kez aşırı pis kokuların bulunduğu alanları dolaşmış biriyim. Hiçbir yerde Yeniköy’deki gibi dehşet pis kokuyla karşılaşmadım…
Yeniköy’de beş dakikalık tespit ve foto/kamera çekimi için o lağım ve atıksuların yanında durduk. Kelimenin tam anlamıyla perişan olduk, kusmamak için kendimizi zor tuttuk…
Beş dakika bile duramadığımız bahse konu pis alanın on metre ilerisinde aileler yaşıyordu…
Evlerinin karşısında biriken lağım suları ve b.ok göleti gerçeği karşısında çaresiz analar, babalar, çocukları düşündüm, empati yaptım…
Vallahi o aileler için empati yapmak istediğimde ağlamak geldi içimden…
GEREKENİ YAPMAYANLAR SORUMLUDUR…
Hayır, hayır bu manzara karşısında devleti suçlamayacağım…
Devlet, her türlü çevresel sorunlar için kurumlar ihdas etmiş, kadrolu eleman atamaları gerçekleştirmiş, bol maaşlı yöneticiler tayin etmiş ve her türlü kirliliğin önlenmesi için trilyonlarca liralık ödenek belirlemiştir…
Toplum sağlığını, halk sağlığını tehlikeye koyan ciddi kirliliklerin sorumlusu devlet değil, görevini hakkıyla yapmayanlardır…
Açıkta akan lağım suları toplum ve çevre sağlığını tehdit ediyorsa, ilgili kurumlara düşen görev soruna çözüm bulmaktır…
Segirka köyündeki vahim tablo sinir katsayılarıma tavan yaptırdı. Bu kadar sorumsuzluk, vicdansızlık olur mu?
Yeniköy (Segirka) düzlük bir arazide kurulmuş. Beş metre kazdığınızda yer altı sularına ulaşıyorsunuz. Köyün içme suyu sorunu varmış…
TİROİD HASTALARININ YOĞUN OLDUĞU KÖY…
Su depoları yıllardır sorunlu olan köyde, hemen hemen herkesin evinin önünde ilkel bir su tulumbası bulunuyor… Açıkta akan lağım suları gerçeğine rağmen, köylüler kuyu tulumba suyunu kullanıyorlarmış… Bu nedenle köyde sürekli hastalıklar eksik olmuyormuş…
Yeniköy’de ‘guatr’ (Tiroid boğaz şişkinliği) hastalığına yakalananların sayısındaki patlamaya yıllar önce dikkat çekmiştim. Bu hastalık hala köylüleri kırıp geçiriyor…
Evet, orada bir köy var yakında. O köy eğer bizim köyümüz ise, halkın sağlığından, çevreden sorumlu kurum ve kuruluşlar var ise, yetkilileri buyursun onlara eşlik edelim. Onlarla birlikte yine o pis alanlara gidelim… Halk sağlığından, çevre ve toplum sağlığından sorumlu kurum ve kuruluşları görevlerini yapmaya davet ediyorum…
Makamlar oturulmak için verilmemiştir…
Batman İl Özel İdare Genel Sekreterliği,
Sağlık Müdürlüğü,
Halk Sağlığı Müdürlüğü,
Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü,
Batman Mahalli Çevre Kurulu,
İl Hıvzıssıhha Kurulu ve aklıma gelmeyen ilgililer, bence hepiniz sorumlusunuz. Hangi kurum ve kuruluş yetkilileri o alanı gezip, tespitlerde bulunmuş ve çözüm için çalışma başlatmış? Bilmek ve öğrenmek isterim. Lütfen biraz empati yapınız ve kendinizi o köylülerin yerine koyunuz.
Segirka’daki ayıba son verilene kadar inşallah soruna duyarlılığım devam edecektir. 
(Bu yazıma cevap verilmez ve sorunun çözümü için kamuoyuna bilgi verilmezse, ‘uzaylılara mı hitap ettik?’ diyerek sorunu yeniden gündeme taşıyacağım inşallah. Gerekirse kendi kanallarımla sorunu Ankara’ya taşıyacağımı özellikle ifade etmek isterim. Amacım üzüm yemek, lütfen ilgili kurumlar kendi açılarından hangi çalışma yapmışlar, açıklasınlar. Örneğin köyün içme suyu tahlilleri yapıldı mı, eski ve yeni analiz sonuçları vb gibi bilgi bekliyorum.)