Herkesimden insanın 'Benim Anayasam' diyebileceği bir Anayasa olmalı
Batman Baro Başkanı Avukat Yusuf Tanrıseven, yapılacak Anayasa'da etnik bir tanımlamanın Türkiye'deki mozaiği bozacağına vurgu yaparak, "Yeni Anayasada etnik tanımların bulunmasını doğru bulmuyorum. Aksi takdirde bu ülkenin mozaiği olan diğer etnik unsurlara haksızlık yapılmış olur. Yapılması gereken Anayasa'da Türk’ün yanına Kürt’ü veya başka bir etnik kimliği eklemek değil, etnisiteyi tamamen çıkarmak olmalıdır" dedi.
Tanrıseven, Anayasa'da görmek istediği Anayasal düzenlemelerini Melek Barış'a anlattı.

- Bütün toplumu içine alan bir sivil Anayasa nasıl hazırlanmalı?
Anayasalar toplumsal konsensüsü temsil eden temel yasalardır. Çıkarılan bütün yasa, tüzük, yönetmelik, genelge vs.nin Anayasaya uygun olma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle; Anayasalar toplumun beklentilerini karşılaması gereken oldukça önemli metinlerdir. Bugün yürürlükte olan Anayasa, 1980 askeri darbesinin ürünü olan bir Anayasadır. Bu Anayasa hazırlanırken, 1961 Anayasasının bireylere fazla özgürlük verdiği, kaos ve terör ortamına zemin hazırladığı düşüncesiyle, güvenlikçi politikalar ön planda tutularak hazırlandı. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklere ilişkin pek çok maddede, kamu yararı, kamu düzeni gibi muğlâk ve her tarafa çekilebilecek ifadelerle, istisnalar getirmek suretiyle özgürlüklerin önemli ölçüde sınırlandırılmasına imkân verildi. Özellikle sıkıyönetim ve olağanüstü hal dönemlerinde hükümetler bu istisnaları zaman zaman kötüye kullanarak temel hak özgürlükleri önemli ölçüde kısıtladılar. Son 30 yılda 1982 Anayasasının birçok maddesi değişime uğradı. Fakat Anayasa yazılırken, sahip olduğu baskıcı ruh nedeniyle ne kadar değişime uğrarsa uğrasın, özgürlükçü bir ruha bürünemedi. Değişen maddeler yama gibi durdu. Ancak artık bu Anayasa yama tutmaz hale geldi. Bugün 1982 Anayasasının, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermediği ve bireyi ön planda tutan daha özgürlükçü bir Anayasanın yapılması gerektiği, toplumun büyük bir bölümü tarafından kabullenilmiştir.
- Yeni Sivil Anayasanın hazırlanmasında özellikle kimler veya hangi kesim rol almalı?
Yeni Anayasayı tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi yapacaktır. Bu nedenle zaman zaman tartışılan kurucu meclis veya teknokratların yapması gerektiğine ilişkin tartışmaları, ipe un sermek olarak görüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasanın tamamını değiştirebilecek yetkiye ve güce sahip bulunmaktadır. Meclisin Anayasayı hazırlarken toplumun tüm kesimlerinden görüş alması oldukça doğru bir yaklaşım. Yine bu iş için kurulan komisyonda mecliste grubu bulunan partilerin sahip oldukları milletvekili oranına göre değil, eşit sayıda üyeyle temsil edilmeleri de gayet güzel. Ancak vatandaşların Anayasanın tek tek maddelerini hazırlamaları mümkün değil. Vatandaşlar ancak genel hatlarıyla nasıl bir Anayasa istediklerini belirtebilirler. Ki bu da aşağı yukarı biliniyor. Komple bir Anayasa hazırlamak için akademisyenlerden yardım alınması gerekiyor. Ayrıca başta barolar olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının da yeni Anayasa konusunda ciddi katkı sunmaları gerekir.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasanın ilk dört maddesini değiştirebilme gücünü gösterebilecek mi?
Meclisin sadece Anayasanın ilk dört maddesini değil, Anayasanın tümünü değiştirme gücü ve yetkisi var. Bunu ilk üç maddenin değiştirilmesini yasaklayan dördüncü maddeyi değiştirerek yapması mümkündür. Darbeciler bile komple yeni bir Anayasa yapıyorken, halkın seçtiği temsilcilerden oluşan Meclisin, bunu yapamayacağını söylemek abes olur. Zaten Anayasa tekniği açısından, değiştirilemeyecek maddelerin olması doğru değil.
- Kürt kökenli vatandaşlarımızın yeni Anayasadan beklentileri nelerdir?
Sadece Kürtler değil, Türkiye’deki farklı etnik gruplara ait insanların tamamı yeni Anayasanın kendilerine de hitap etmesini istiyor. Dilini, sosyal ve kültürel haklarını ve en önemlisi kimliğini ve yaşam hakkını garanti altında görmek, bunları geliştirebilmek istiyor. Bu nedenle; herkesimden insanın “Benim Anayasam” diyebileceği bir Anayasa istiyor.
- Yeni Anayasada Türk’ün yanına Kürt veya diğer etnik gruplar eklenilebilir mi?
Yeni Anayasada etnik tanımların bulunmasını doğru bulmuyorum. Aksi takdirde bu ülkenin mozaiği olan diğer etnik unsurlara haksızlık yapılmış olur. Yapılması gereken Anayasada Türk’ün yanına Kürt’ü veya başka bir etnik kimliği eklemek değil, etnisiteyi tamamen çıkarmak olmalıdır. Çağdaş hukuk anlayışıyla kaleme alınan Anayasalarda hiçbir etnik gruba üstünlük tanınmaz.
- Peki, vatandaşlık tanımı nasıl olmalıdır?
Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı" olarak tanımlanmalı, belli bir etnik kimlik ön plana çıkarılmamalı, bütün vatandaşların aidiyet duygusu pekiştirilmeli, her tür ayrımcılık reddedilmelidir.
- Yeni Anayasadan beklentileriniz nelerdir?
Yeni Anayasanın bireyi ön planda tutan, özgürlükçü bir anlayışla kaleme alınması gerekir. Uzun maddeler yerine çerçeve bir Anayasa olması, maddelerin kamu yararı, kamu düzeni, Atatürk milliyetçiliği gibi muğlâk ifadelerden arındırılması, etnik vurgudan uzak ve herkese hitap eden bir Anayasa olması gerekir.
Ben de herkes gibi, vatandaşına güvenen ve bireyi ön planda tutan, özgürlükçü bir ruhla kaleme alınmış, temel hak ve hürriyetlerin kullanımının önünü açan, etnisiteden uzak, herkesin ‘Benim Anayasam’ diyebileceği bir Anayasa istiyorum.
- Somut olarak bazı maddeleri vurgulayacak olursanız..?
Somut olarak bazı belli başlı maddeleri vurgulayacak olursak;
Anayasanın 2. maddesinde yer alan "İnsan haklarına saygılı" ifadesi yerine, insan haklarına dayalı" ifadesi yer almalıdır. Ayrıca Devlet Anayasa ve uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış temel hak ve hürriyetleri korumak ve geliştirmekle ilgili her tür düzenlemeyi yapmalı ve gerekli tedbirleri almalıdır.
TÜRKÇE DIŞINDAKİ DİLLERDE DE EĞİTİM ÖĞRENİM HAKKI TANINMALIDIR
Anayasanın 3. maddesinde yer alan " Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir." ifadesi yerine " Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Resmi dili Türkçedir. Türkçe dışındaki diğer dillerin kullanılması ve geliştirilmesi engellenemez. Devlet Türkçe dışındaki dillerin geliştirilmesi için gerekli katkıyı sağlar" ifadesi yer almalıdır. Türkçe dışındaki dillerde de eğitim öğrenim hakkı tanınmalıdır.
DEVLET, DİN OLGUSUNDAN ARINDIRILMALIDIR
Türkiye Cumhuriyeti dil, din ve kültür çeşitliliğini barındırdığından farklı etnik ve dini grupların dillerine, dinlerine ve kültürlerine saygı gösterilmeli, gelişmeleri önündeki engeller kaldırılmalıdır. Devlet bütün inançlara ve dini mezheplere eşit mesafede olmalı, hiçbir inanca imtiyaz tanınmamalıdır. Devlet, din olgusundan arındırılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün dinlere ve mezheplere hitap edebilmeli ve özerk bir yapıya sahip olmalıdır.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER, SUBJEKTİF İFADELERLE SINIRLANDIRILMAMALIDIR
Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde dahi temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulmamalı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemelidir. Olağanüstü Hallerde ve Sıkıyönetim dönemlerinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin de, iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurulabilmeli ve bu dönemlerde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamamalıdır.
Temel hak ve hürriyetler, "Milli güvenlik, Kamu Düzeni, Atatürk Milliyetçiliği vs." gibi herkesin farklı anlamlar yükleyebileceği, subjektif, genel ve soyut ifadelerle sınırlandırılmamalıdır.
Gerçek adaletin tesisi için gerekli düzenlemeler yapılmalı, insanların adalet duygusunu sarsıcı uygulamalara izin verilmemelidir. Tutuklama istisnai hallerde uygulanan bir koruma tedbiri haline dönüştürülmeli, tutukluluk süreleri kısaltılmalı, tutuklamalar cezaya dönüşmemelidir.
Düşünce ve kanaat özgürlüğünün tam anlamıyla sağlanabilmesi için her tür tedbir alınmalı,  düşünce özgürlüğünü sınırlayıcı düzenlemeler yapılmamalıdır. Herkes düşünce ve kanaatlerini suç unsuru içermediği sürece söz, yazı, resim ya da başka yollarla açıklama ve yayma hakkına sahip olmalıdır.
SEÇİM BARAJI YÜZDE 5’E İNDİRİLMELİDİR
Ülkemizin siyasi partilerin kapatılması hususunda karnesi oldukça zayıf. Geçmişte pek çok kez siyasi gerekçelerle partilerin kapatıldığını gördük. Yeni Anayasada, Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olan siyasi partiler yalnızca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de yer alan " Şiddet kullanılmasını açıkça savunması ya da şiddeti politik bir araç olarak kullanması" şartlarının birlikte varlığı halinde kapatılabilmeli, kapatma kararı verilmesi halinde ise, sadece söz ve davranışlarıyla kapatma kararı verilmesine neden olan kişi ya da kişilere yaptırım uygulanabilmelidir. Kapatma önlemi istisnai bir önlem ve başvurulacak son çare olmalıdır.
Ülkemizde milletvekili seçimlerinde barajlı D’hondt sistemi uygulanmaktadır. Bu sistemin amacı temsilde adalet ve yönetimde istikrarın sağlanmasıdır. Ancak ülkemizde seçim barajı yüzde 10 olarak belirlenmiş ve yönetimde istikrar ilkesi ön plana çıkmıştır. Seçim barajının çok yüksek olması, temsilde adalet ilkesini zayıflatmaktadır. Hatırlarsanız 2002 genel seçimlerinde kullanılan oyların yaklaşık yüzde 40’ı meclis dışında kalmıştı. Bu durum ülkemizde, temsilde adalet ilkesinin güçlendirilmesi gerektiğini gözler önüne sermektedir. Temsilde adalet ilkesi gereği toplumun bütün kesimlerinin parlamentoda temsil edilebilmesini sağlamak amacıyla seçim barajı yüzde 5'e indirilmelidir.
DEVLET, BİREYİN VE TOPLUMUN REFAHINI SAĞLAMAK İÇİN VAR OLMALIDIR
Anayasa ideolojik bakımdan tarafsız olmalı, belirli bir ideolojinin koruyucusu olmamalıdır. Toplum sözleşmesi olan Anayasanın, toplumun tüm kesimlerine hitap etmesi gerekir. Sadece belli bir ideolojinin koruyucusu olan bir Anayasanın, toplumun tüm kesimlerine hitap etmesi ve benimsenmesi mümkün değildir.
Anayasa; bireyi ön plana çıkaran, bireyi koruyan ve geliştiren bir anlayışla hazırlanmalı. Bireyin, devlet karşısındaki konumunu güçlendirici bir rol oynamalı ve sosyal devlet ilkesi tam anlamıyla hayata geçmelidir. Devlet, bireyin ve toplumun refahını sağlamak için var olmalıdır.
YÖK KALDIRILMALI
Anayasanın 130. maddesinde yer alan "Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler. Ancak, bu yetki, Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez." hükmü kaldırılmalı,  "Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları konusu, suç içermediği müddetçe serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler" şeklinde düzenleme yapılmalıdır. Soyut kavramlarla bilim ve kültürün gelişmesi sınırlandırılmamalıdır. Mevcut düzenleme; bilimsel ve özerk bir kurum olan üniversitelerin gelişimini kısıtlar niteliktedir.
Her dönem çok tartışılan YÖK kaldırılmalı, koordinasyon görevi üniversiteler arası kurula verilmeli, üniversiteler daha bilimsel ve özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. Rektör ve dekanların seçimi daha demokratik olmalıdır.
YEREL YÖNETİMLER GÜÇLENDİRİLMELİ
Ülkemiz için oldukça önemli olan yerel yönetimler güçlendirilmeli, yetkileri arttırılmalıdır. Ülkemizde pek çok hizmetin yerel yönetimler tarafından verilmesi ve ademi merkeziyet ilkesinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde, mevcut düalist yapıda pek çok yetki merkezde toplanmış bulunmaktadır. Bu durum ise, yerelde etkili politikaların yürütülmesini engellemektedir. Taşradaki bir sorunun merkezden yeterince bilinmesi mümkün değildir. Yine ülkenin bir tarafında önemli bir sorun olan bir olgu, başka yerde çok önemsiz olarak görülebilmektedir. Bu durum; oldukça geniş bir coğrafyaya sahip olan ilimizde önemli sorunlar oluşturabilmektedir.
- Peki, yeni sivil bir Anayasa mevcut sorunlarımızı çözecek mi?
Vurguda bulunduğum konular Anayasal çok önemli metinlerdir. Ancak tek başına sorunları çözmek için yeterli değildir. Siz Dünyanın en iyi Anayasasını yapsanız bile, kötü uygulayıcıların elinde kötü bir Anayasa gibi görünür. Önemli olan nasıl uygulanacağıdır. Yazılı Anayasası olmayan ülkelerde bile çok iyi demokratik uygulamalar olabilirken, Anayasası çok iyi olduğu halde anti demokratik olan ülkeler var. Bu nedenle; Anayasa değiştirince tüm sorunlarımızın hallolacağını düşünmek fazla iyimserlik olur. Ancak; iyi bir Anayasayla demokrasinin önündeki en büyük engellerden birinin kaldırılacağını söylemek mümkündür.
- Parlamentoda dört parti var. Bu dört partinin yeni Anayasa konusunda uzlaşacağına inanıyor musunuz?
Anayasalar toplum sözleşmeleri olması hasebiyle, toplumsal konsensüsle hazırlanmaları gerekir. Bu nedenle dört partinin uzlaşması oldukça önemlidir. Ama bu partilerden birinin destek vermemesi halinde, Anayasa yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Sonuçta teknik olarak iki veya üç partinin desteklediği bir Anayasa yapmak da mümkündür. Zaten halk oyuna sunulacağından dolayı, son kararı halk verecek.