1980 askeri darbesinden sonra 1984 tarihinden bu yana zaman zaman ateşkeslerle aralansa da ülkemizde bir iç çatışma yaşanmaktadır. İşin temelinde Kürt halkının eşitlik konusundaki eksikliklerinin anayasal güvence ile sağlanması var. Tabi bunun önünde de demokrasi ve özgürlükler meselesi ve eski alışkanlıkların sürdürülmek istenmesi.

Bu iç savaş veya çatışmaların en acımasız dönemlerinden biri de şüphesiz 90’lı yıllardır. Bu dönemde onbinlerce vatandaşımız Devlet-PKK ve PKK-Hizbullah çatışmalarında yaşamını yitirdi.

Bu dönemin önemli bir özelliği bölgede Hizbulkontra kavramının gelişmiş olmasıdır. Bu tanımlama ile kasıt Hizbullah’ın devlet tarafından desteklendiğine ilişkin iddialardı. Elbette bunu ilgili ve resmi ağızların o dönemlerde kabul etmesi mümkün değildi ve olmadı da ama daha sonra ortaya çıkan açıklamalarda bu iddianın yabana atılır cinsten olmadığı da ortaya çıktı.

Bu konu ile ilgili olarak BBC Türkçe servisi röportajlar serisi yayınlamaya başladı. İlgili haber şöyle; “BBC Türkçe, 5 bölüm olarak yayınlamaya başladığı '90'larda ne olmuştu?'yazı dizisinin 3. bölümünde eski İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in röportajına yer verdi. Sezgin, devletin PKK’ye karşı Hizbullah’a göz yumduğunu söyledi ve “Devlet dışarıdan birtakım kimseleri de görevlendirdi. Yani devlet, kendi görevlerini, devlet görevlisi olmayan birtakım kişilere yaptırmak istedi” dedi.

BBC Türkçe servisinden Rengin Arslan, 1990’lı yıllarda Güneydoğu’daki olayları o dönemin siyasi, askeri, sivil ve gazeteci tanıklarıyla görüşerek 5 bölümden oluşan bir yazı dizisi kaleme aldı. Güneydoğu’nun en karışık olduğu 1991-1993 yılları arasında İçişleri bakanlığı yapan İsmet Sezgin, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Devletin PKK’ye karşı Hizbullah’a göz yumduğunu söyleyen Sezgin, "Dışarıdan birtakım kimseleri de görevlendirdi. Yani devlet, kendi görevlerini, devlet görevlisi olmayan birtakım kişilere yaptırmak istedi" dedi.

RÖPORTAJIN İLGİLİ BÖLÜMÜ ŞÖYLE:

- 1990’lar faili meçhuller ile anılıyor. Açılmış davalar var. O yıllarda ne oldu?

1994 senesinden itibaren birtakım olaylar meydana geldi. 1994 senesinden evvel de olaylar meydana geldi. Birtakım ölümler, öldürmeler oldu. Ve hapis etmeler oldu. Bir nevi bir mücadele oldu. Bugün adlandırıldığı şekilde, bazı vatandaşlarımız öldürüldü. Ve bir mücadele veriyorduk. Bu mücadelede değişik yöntemler de kullanıldı. Benim inancıma göre Türkiye o dönemde, o söylediğim dönemde Çiller hükümetinin kurulduğu zamanda işi daha önemle ele almak istedi. Polisi, jandarmayı daha ziyade dahil etmek istedi. Dışarıdan birtakım kimseleri de görevlendirdi. Yani devlet, kendi görevlerini, devlet görevlisi olmayan birtakım kişilere yaptırmak istedi.

- Ne gibi şeyler?

Şu mesela, Ahmet bey var, o işleri iyi organize ediyor, ondan istifade edelim. Tıpkı 12 Eylül askeri idaresinin Ermenilere karşı mücadelede yurtdışında yaptırdığı mücadele gibi. Ben şahsen devlet görevlisi olmayan kişilerin devlet görevini bu şekilde yapmasının doğru olduğuna inanmıyorum.

- O kişiler ne yaptılar?

Sen başta söyledin ne yaptıklarını. Devletin yapması gereken istihbaratı onlar yaptı bir yerde. Bir yerde de gerekli kişileri kışkırttı. Bir yerde de gerekli kişileri ortadan kaldırmanın yollarını aradı. Bir kısmı da birbirini tahrik eder duruma geldi. O dönemde de Diyarbakır’da bir ikinci grup türedi. PKK’nın karşısında. Onlar da daha ziyade dinsel bir gruptu. Onlar da daimi olarak PKK ile mücadele içerisindeydi.

- Hizbullah mı?

[İsmi teyit etmeden devam ediyor] Bakıyorduk, adamı nasıl öldürdüklerine. Şimdi Hüda-Par var ya ona yakın. Devlet onlara da göz yumdu. Bir yerde bunları devlet olma mecburiyetinden, halkın bu konu nedeniyle büyük derecede sıkıntıya düştüğünden, bunu ortadan kaldırılmasını istediğinden kaynaklandı. Bu iyi niyetle yapılmıştır. Ama benim devlet anlayışımda, ben olsam bunu düşünmezdim.”(Hürriyet com.tr)

Onbinlerce vatandaşın devletin bu yanlış uygulaması ile yaşamını yitirmesine hala “iyi niyet” tanımlaması yapan bakan şahsen katılmadığını da belirtiyor. Peki şahsen siz bakan değimliydiniz? Bu yanlışa karşı istifa etmeyi veya görevi bırakmayı düşündünüz mü?

İşte bu yok. Bu röportajın ortaya çıkardığı dersler var elbet. Herkesin payına düşeni alması dileğiyle…