‘Sokaktaki şiddet bitmeden, evdeki bitmez’
KADIN SİYASETİ 
BİZİMLE VAR OLDU!
Röportaj: Barış ARSLAN
[email protected]

** Bugünkü seçim sayfamızı onunla süslüyoruz. Anne, hukukçu, insan hakları savunucusu ve 4 yıllık vekil… Sadece Batman’ın değil, bölgenin önde gelen kadın milletvekillerinden biri olan BDP’li bağımsız aday Ayla Akat Ata meclise bir dönem daha talip. Mütevazi kişiliğiyle dikkat çeken Ata, gittiği her yerde kadınların yanı sıra erkeklerin de yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. Son olarak tedavi gördüğü Diyarbakır’dan uzun bir konvoyla karşılanan Ata o anı şu sözlerle anlatıyor; “Bana dokunan bütün anneler gözü yaşlıydı, ben de çok ağladım.”
** YSK vetosunu protesto gösterilerinde Çevik Kuvvet’in attığı gaz bombasıyla ayağından yaralanan Ata, tedavisini yarım bırakarak seçim çalışmalarına katıldığını hatırlatıyor. Akşam eve gittiğinde ayağındaki şişkinlik için ayağını askıya aldığını söyleyen Ata, günde sadece 4 saat uyabiliyor. Bizi seçim çalışmasını birlikte yaptığı kadın ekibiyle karşılayan Akat Ata; “4 yıllık vekilliği döneminde çıraklık dönemi bitti, artık ustalaştık” diyor. Sokaktaki şiddet durmadan evdeki şiddetin bitmeyeceğini savunan Ata’nın seçime 3 kala son mesajları:
- Yoğun seçim çalışmalarında bize zaman ayırdınız için öncelikle teşekkürler.
Ben teşekkür ederim. Açıkçası sizin için seçim programımı yarıda kesip geldim.
- Sağlık durumunuz nasıl? Daha önce kangren olma riskinden söz edilmişti. Hala böyle bir risk var mı?
Hayır. Böyle bir şey yok. Yaralandıktan 10 gün sonra da etkinliklerdeydim, biliyorsunuz YSK kararıyla başlayan olaylar yüzünden ortam gergindi. Ben de ayağımdaki yaraya rağmen o süreyi halkımızla birlikte geçirdim. Ancak 1 Mayıs’tan itibaren doku ölümü gerçekleşti. Bunun için yaranın altı ve üstü temizlendi, ayağım 18 gün askıda kaldı. O süre içerisinde tabii ki az da olsa dinlendim.
- Bu durum seçim çalışmalarınızı nasıl etkiledi? Seçmenin durumunuza tepkisi nasıldı?
Seçim takvimi başlamışken hiçbir şey yapmamak zor oldu. Ancak biliyorsunuz Batman’da konvoyla karşılandım. Duyuru bile yapılmamış, halk kendiliğinden harekete geçti ve sevgi gösterilerinde bulundu. Doğalına bir akıştı, ben de çok duygusallaştım. Bana dokunan bütün anneler gözü yaşlıydı, ben de çok ağladım. Güzel bir bulaşmaydı. Açıkçası tedaviyi de erteledik. Açık yara kapandı, fakat üzerinde sürekli yürüdüğüm için şişiyor.
‘SEÇMEN ÇOK BİLİNÇLİ’
- İkinci kez vekilliğe hazırlanıyorsunuz. Sağlık durumunuzun dışında iki seçimle bir kıyaslama yapabilir misiniz?
2007’de seçimlerinde 2 ay önce gelmiştik. Adaylık başvurusunu yaptıktan sonra çok yoğun çalıştık. Bu sefer ise yaşanan çatışmalar, YSK’nın kararı ve gerginlikler açıkçası halkımızı demoralize etti. 2007 daha çok coşkuluydu, şimdiki ise daha sakin. Normalde kırsaldaki çalışmalarımızı bitirmiş olmamız gerekiyordu. Fakat seçime çok az bir süre kala hala köylerdeyiz. Çok şükür; halkımızı sürecin farkında. Özellikle 14 Nisan 2009 operasyonlarından sonra süreci çok iyi takip etmiş. Çok bilinçli bir seçmenle karşı karşıyayız.
-Seçmen profiliniz nasıl? Kırsal ile şehir merkezi farklı mı?
Geçen seçimde sorular daha çoktu. Kafalar karışıktı. 1994’de DEP’liler parlamento dışı bırakılmıştı ve 16 yıl aradan sonra biz gidiyorduk. Halkta bunun heyecanı vardı. Sistem çalışmamıza nasıl izin vereceği bilinmiyordu. Çok şükür; şimdi bu kaygıların hiçbiri yok.
‘SİYASETİMİZİ YAŞADIKLARIMIZDAN YAPIYORUZ’
- Peki seçmenin eleştirileri var mı?
Yok. Biz hep raporlarla gittik. Kurumlara gittiğimizde 4 yıllık faaliyet raporumuzu, seçim broşürümüzü ve kadın beyannamemizi yanımızda götürdük. Bırakın eleştirileri, şaşıranlar bile oldu. Siz bunları da mı yaptınız, diyenler oldu. Halkımızın tepkisi çok olumlu.
- Kadınların ilgisi muhakkak size daha fazladır. Kadınlar özel sorunları da size aktarıyorlar mı?
Çok fazla. Sonuçta ben sıkıyönetim yıllarını da, OHAL’i de yaşamış bir insan hakları savunucusuyum. Dolayısıyla biz buraya dışarıdan gelmedik, içinde bizzat yaşadık. Birilerinin bize anlattığı üzerinden siyaset yapmıyoruz. Yaşadıklarımız üzerinden siyaset yapıyoruz. Unutmayalım; bu coğrafyada kadın siyaseti yoktu, bizimle var oldu. 2007 yılında gittiğimiz yerlerde eğer kadınlar olmasaydı, konuşma yapmıyorduk. Şimdi ise önce kadınlar bizi karşılıyor.
‘TABULARI YIKTIK’
- Kadınlar kendiliğinden mi geliyor?
Tabii ki. Biz bu tabuları yıktık. Bir de bu coğrafya açısından bakın; nasıl olacak? İşte vekil gelecek, köyün ileri gelenleriyle bir ağacın altında oturup konuşup, sonra da vekil çeker gider. Şimdi öyle değil, kadınlar gelip sizi karşılıyor. Öpüyorsunuz, dokunuyorsunuz, kokuyorsunuz. Söyledikleri karşısında etkileniyorsunuz. Bir boyutuyla tanıklık ediyorsunuz, diğer boyutuyla da bu heyecanı yaşıyorsunuz. Sonuçta artık bu coğrafyada da kadın var dedirten bir siyasi partiyiz.
- Özel durumlarını rahatça söylüyorlar mı?
Tabii, size bir örnek vereyim. 2007’de teşekkür ziyaretlerine gitmiştik. Kadınlar bir tarafta, erkekler bir tarafta oturuyor. Ben her iki kesime de konuşuyor, kadın mücadelesini anlatıyordum. İşte o köyde bir anne şöyle demişti; ‘Artık erkeklerin sopası sırtımızdan düşecek mi?’ Hatta o zaman siz haber bile yapmıştınız. Ben de şaşırdım ve ‘sen bize söylersen, gelip gereğini yaparız’ demiştik. Egemen bazen devlet olabilir, egemen bazen aşiret lideri olabilir, egemen bazen evdeki baba veya kardeş olabilir. Güç kimin elindeyse o zülüm yapıyor. Evde erkek de yapsa, devlet Kürtlere de yapsa bu zülümdür. Tabii ki bunlar kuşaktan kuşağa değişecek. Bu nesil artık kadının çalışabileceğini, hatta siyaset bile yapabileceğini görüyor.
‘NAMUS ADINA KADINLAR KATLEDİLİYOR’
- Kadınların sorunlarıyla nasıl mücadele edeceksiniz?
Şu anda toplumsal öncelikler sosyal önceliklerin önüne geçmiş durumda. Örneğin kadınlarımız şunu söylüyorlar; ‘Eşim bana şiddet uyguluyor, ama şimdi gözaltında. Onun serbest bırakılmasını istiyorum.’ Yani evde de şiddet görüyor, ancak sokakta gördüğü şiddet daha öncelikli. Biz şunu söylüyoruz; bu sistemin çözmesi gereken öncelikli bir sorundur. Ne kadar mücadele edersek edelim, eğer topluma da şiddet varsa bu kadına yönelik sürer. İşsizlik, yoksulluk sosyal her sorun şiddetin bir gerekçesidir. Yani toplumdaki şiddeti ortadan kaldırırsak aile içindeki şiddet de ortadan kalkacak.
Namus cinayetleri, zorla evlendirme ve berdel gibi kadınlara yönelik baskıların son bulması için yeni dönemde neler yapacaksınız?
Partimizdeki kadın örgütlerinin de içinde yer aldığı bir Kürt kadın hareketi var. Her yıl konferanslar yapıyoruz ve kadına yönelik şiddetin son bulması için nelerin yapabileceğini tartışıyoruz. Örneğin namus cinayetlerine yönelik bir kampanya yürüttük. ‘Biz kimsenin namusu değiliz’ sözüne çok ciddi tepki yağdı. Kimileri ‘ne demek biz kimsenin namusu değiliz, kadın benim namusumdur’ şeklinde tepki gösterdi.
- Kampanyanız başarılı oldu mu?
Tabii ki, başarılı olduk. Eğer siz bir kavramı kamuoyunda tartışmaya açabildiyseniz, demek ki başarı olmuşsunuzdur. Namus adı altında Türkiye’nin her tarafında kadınlar katlediliyor. Burada adı namus oluyor, Batı’da bunun adı kıskançlık, Karadeniz’e gittiğinizde de bunun adı aşk cinayeti oluyor. Ama sonuçta kadınlar öldürülüyor, kadın kendisi olamıyor. Eğer kadınsanız, bu hak babaya, kardeşe hatta akrabaya ait olabiliyor. Uzun yıllar da bu durum devlet tarafından korundu,  kadın cinayetleri TCK’da kamu aleyhine işlenmiş suçlar babında ele alındı. Biz de bütün kampanyalarımızda kadına yönelik şiddeti ele aldık. Örneğin bu yıl ‘kadın kıyımına hayır’ dedik. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre neredeyse aylık ortalama 100 civarında kadın öldürülüyor. Mecliste de söylüyoruz; kadın politikası partiler üstü olmalı.
‘PARTİMİZDE KADINLAR KARARLARI KENDİSİ ALIYOR’
- Meclisteki diğer partilerin kadın vekilleriyle çalışmanız oldu mu?
Mecliste kadın potansiyeli var. Fakat kadın örgütlülüğü üzerinden değil de parti liderinin inisiyatifinde parlamentoya taşındığı için ne yazık ki bu gücü açığa çıkartamıyoruz. Biz hangi teklifle gidersek gidelim, hem CHP’li hem AKP’li kadınlarla ciddi bir bulaşma sağlayamadık. Çünkü biz neyi gündeme getirirsek getirelim, onlar gidip partilerindeki erkek yapıya danışıyorlar. Fakat bizim partimizde özgün bir durum var; kadınlar kendi kararlarını kendisi alıyor. Kadın listesini bile kendimiz tartışıyoruz.
-Kadınları konuştuk, peki eşinden şiddet gören erkekler size geliyor mu?
Bu dört yıllık süreçte görmedim. Avukatlık yaptığım yıllarda böyle davalar almıştım, fakat siyasetçi kimliğiyle böyle durumlarla karşılaşmadım. (Gülerek) Herhalde Bengi beye gidiyorlar. Ama erkek seçmenlerimiz genel sorunlarını anlatıyorlar. İşte vekilim işsizlik, yoksulluk vb.
- Erkekler size karşı rahat konuşabiliyorlar mı?
Kesinlikle bana karşı çok rahatlar. Ancak özel sorunlarını, örneğin evde eşiyle ilgili durumlar şimdiye kadar gelmedi.
- Ekonomik alanda bir projeniz var mı?
Bizim ‘demokratik özerklik’ adı altında büyük bir projemiz var ve bunun bir ayağı da ekonomik, bir ayağı siyasal, diğer ayağı da sosyal bir projedir. Şu anda birçok sorunun temelinde süren savaş var. Biz kendimizi Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda da kendimizi bir misyon partisi görüyoruz. Eğer Türkiye’nin dörtte biri bütçesi bölgedeki savaşa aktarılıyorsa, bu çok ciddi bir problemdir. Sadece biz söylemiyoruz, bütün çevreler diyor; Batı’daki sorunlar için de Kürt sorununu çözmek zorundasınız.
‘AKP AFİŞLERİN ARKASINDA DURMALI’
- Batman’daki seçim atmosferine dönersek, YSK protestolarıyla ile başlayan bir gerginlik vardı. Bu sandığa nasıl yansıyacak?
 Çok ilginç durumlarla karşılıyoruz. Örneğin ilimizde asılan bazı korsan afişler. Soruyoruz; böyle bir platform yokmuş. Kimsenin bundan haberi bile yokmuş. Ama afişteki bütün sözler Başbakan’ın meydanlarda söylediği sözler. Yani AKP il başkanlığı Batman’da kendi genel başkanlarının sözlerinin arkasında duramayacak kadar bitmiştir, siyasetten bitmiştir. Benim genel başkanım meydanlarda kullandığı ifadeleri ben asarsam, altına BDP il başkanlığı yazarım, ya da bağımsız aday olarak Ayla Akat derim. Altına korsan, neyi olduğu belli olmayan bir imza atmam. Bu cesaret işidir.
- Saadet Partisi’nin de size karşı bir açıklaması oldu. Sizin Mersin’deki bir konuşmanızda ‘Kürtler Hıristiyanlığı geçmeli’ söylediğiniz iddia edildi. Gerçi açıklamanız oldu, ancak bu işin aslı nedir?
İlk gün SP, ertesi gün AKP de böyle bir açıklama yaptı. Açıkçası ben açıklamayı gazetede görür görmez Saadet Partisi İl Başkanlığı’nı aradım. Aynen şöyle dedim; “Başkanım sonuçta ben bu halkın 4 yıllık vekiliyim. İdeolojimi, inancımı ve inancıma duyduğumu saygımı biliyorsunuz. Keşke bu açıklamadan önce vekilinizi arasaydınız, sorsaydınız.” Akit gazetesi bir haber yapmış, daha önce de Bugün gazetesi yazmıştı. Çok çirkin bir saldırıdır. Biz halkın manevi değerlerinin hiçbir şekilde siyasete konu olamayacağına inanan bir partiyiz. Çıkan habere ise kargalar bile güler; camilerini kapatacaksınız, yerine kiliseleri açacaksınız ve bütün Kürtler de Hıristiyan olacak. Hiç mi aklınıza bir soru işareti gelmedi? Ancak halkımız bizi çok iyi tanıyor, kimsenin yalanlarına kanmaz.
- SP il başkanının tepkisi ne oldu?
Olumlu tepki gösterdi; ‘beni aramanıza çok sevindim’ dedi. AKP’yi arama gereği bile duymadım. Çünkü onların ki tam kirli bir siyaset. Saadet’in buna bulaşmasını istemediğim için özellikle aradım.
‘SEÇMEN BANA ÜÇ NEDENDEN DOLAYI OY VERİYOR’
- 12 Haziran’a gelirsek; Batmanlı seçmen Ayla Akat Ata’ya neden oy vermeli? Kadın olmanızdan dolayı mı? Yoksa bir hukukçu veya BDP’li olduğunuz için mi?
Açıkça söyleyeyim; kadın için verenler var. Bana gelip sizin yürüttüğünüz kadın mücadelesine saygı gösteriyorum, mecliste sizi görünce çok gururlanıyorum diyen de var. Kendinizi çok iyi ifade ediyorsunuz, hukukçu kimliğinize önem veriyoruz diyen de var. BDP 4 yıl boyunca mecliste siyaseti çok iyi temsil etti, buna saygılıyız deyip oy verenler de var. Yani bu üç durumun toplamı.
-AK Parti’ye oy veren Kürtleri nereye koyuyorsunuz?

Ben tek tipleştirmeye karşıyım. Sonuçta herkes farklı şekillerde siyaset yapacak. Herkes aynı çatı altında bir araya gelecek diye bir şey yok. Ancak herkesin ortak sorununu dile getirerek ve buna çözüm yolları arayarak halkı bir araya getirebilirsiniz. Herkes bize oy verecek diye bir mantığımız da yok. Böyle bir şeyi ne örgütleriz, ne de içinde oluruz. Ancak halk buna takdir eder ve çatımız altında birleşir. Örneğin buluştuğumuz blokta Kürtler için federasyon isteyen de var, fakat biz demokratik özerklik istiyoruz. Siyasetini herkes AKP’ye oy verebilir. Fakat AKP, Kürt sorununda iddiasını kaybetmiştir, projesi yoktur. Halk buna göre sandığa gitmeli, elini vicdanına koymalı.
- Siz ne kadar oy bekliyorsunuz?
Ben şimdiye kadar bir tahminde bulunmadım, bir oran belirtmedim. Herkesin bu sorunun çözümünü düşünerek sandığa gideceğini tahmin etmiyorum. Sonuçta sorun Bengi Yıldız’ın veya Ayla’nın meclise gitmesi sorunu değil. Sorun bu sorunun demokratik şekilde çözülmesidir. Bence çözüm isteyenlerin oranı artacak.