Ülkemizde telefon şirketlerinin hizmetlerinden memnun kalanların oranlarının çok az olduğuna inanıyorum. Telefon şirketlerinin çoğu, müşteri olarak gördükleri vatandaşları, soymaya çalışıyorlar. Bir telefon şirketiyle anlaştıktan sonra faturalarınız size verilen limitten yüksek geldiğinde muhatap bulamıyorsunuz.

Tek muhatabınız, ‘Müşteri Hizmetleri Servisi’ iken, onlara da zorlukla ulaşıyorsunuz. Ülkemizde iletişim alanında o kadar çok vatandaş mahkemeliktir ki bilemezsiniz. Dava açarak haklarını arayan vatandaşlardan çok daha fazlası şirketleri Allah’a havale ederek evlerinde oturmaktadırlar…

‘Mana’yı değil, ‘madde’yi esas alan düzenlerle idare edilen ülkelerde adaletin tecelli etmesini beklemek saflık olur…

Çünkü ‘madde’yi esas alan düzende her türlü aldatma mubahtır…

Muhafazakar bir yönetimin iktidarda olmasına bakmayın, ülkemiz idari sistemi de ‘mana’yı değil, ‘madde’yi esas alıyor…

**

**

Nasıl almasın ki?

Ceza kanunu faşist Musollini İtalya’sından, Ticaret Hukuku faşistin faşisti Hitler Almanya’sından, Medeni Hukuku İsviçre’den ithal ülkemiz gerçeğinden söz ediyorum. Sistemde toplumumuzun öz benliğini esas alan bir çark bile işlemiyor. Hal böyle olunca bu düzende para kazanmak için sadece maddeci bakış açısı yeterli oluyor…

Mevcut düzende ‘mana’ esas alınmadığı için ‘helal-haram mevhumu’ önemsenmiyor. Bunun tabii sonucu birilerinin toplumu aldatarak köşeyi dönme arzusudur.

Zaten ‘Serbest Piyasa Ekonomisi’ deniliyor. Bu düzende firmaların, şirketlerin kuruluş amacı topluma hizmet vermek değildir. Firmalar, şirketler sadece para kazanma hırsı ile kurulurlar…

Bütün şirketlerin, firmaların yönetim kurulu üyelerine sorabilirsiniz. Bütün yönetim kurulu üyelerinin samimiyet şartıyla verecekleri cevap şöyledir: “Para kazanmak için şirket kuruyoruz.”

Maddeyi esas alan sistemde işlerini kuran herkesin tek amacı vardır; daha fazla para kazanmak…

Evet, toplumumuz ekseriyetle Müslüman’dır. Normalde helal-haram mevhumuna inanmaları inançlarının gereğidir. Ancak faiz sistemini esas alan mevcut düzende inançlarının gereğini yaşamaları kolay değildir. ‘Mana’yı esas almayan düzenle idare edilen ülkemizde gerçekten de toplumun büyük kesiminin alenen aldatıldığını gözlemliyorum.

Ne yazık ki toplumu aldatmayı mubah görenlerin sayısı hızla artıyor…

Üretimi değil, daha çok tüketimi esas alan düzende kurulan onlarca firma, onlarca şirket toplumu aldatmanın yollarını da buluyor. Çünkü kanunların, yasaların olması her şey değildir. Yasalara rağmen ülkemizde milyonlarca insan aldatılıyor, sömürülüyor…

Toplumun nasıl aldatıldığı konusunda çok somut bilgiler sunmaya çalışacağım.

'ALO SOYGUN HATTI!..

Teknolojinin geliştiği ülkemizde ‘iletişim’de de çığır açılmıştır. Cep telefonları günümüzde vazgeçilmez iletişim araçlarıdır. Sayısız firma serbest piyasa ekonomisine göre faaliyet halindedir…

Ancak söz konusu firmalar açıkça, eskilerin tabiriyle ‘alenen’ toplumu aldatmaktadır. Açıkça bir ‘Alo soygun' hattı kurulmuştur...

Her türlü hile yöntemlerine başvuran firmalar, daha çok para kazanma hırsıyla toplumun önüne yeni seçenekler sunmaktadır…

Daha cazip ürünler, yani her türlü yeniliğe ayak uyduran cep telefonlarına bir itirazım yok. Toplumun bu konuda aldatılmasını çok önemsemiyorum. İsteyen istediği pahalı telefonu alabilir ve kullanabilir. Ancak firmaların kurduğu sömürü sistemi daha farklı…

Bu köşede açıkça iddiada bulunuyorum; şu anda ülkede kaç çeşit telefon görüşmesi yapıldığını, kaç çeşit tarife ile konuşulduğunu bilen bir kurum yoktur…

Çünkü firmalar baş döndürücü bir hızla yeni telefon görüşmeleri ayarlıyorlar…

Bu toplum faturalı ve faturasız yöntemle sayısız telefon görüşmesine mahkum edilmiş durumda…

Kontör yükleme veya dakika hesabı ile görüşen milyonlarca vatandaşın göz göre göre sömürüldüğü gerçeği açıktır…

Bir ‘soygun düzeni’ kurulmuştur…

MUHATABINIZ YOK...

Bu düzende milyonların muhatabı da yoktur!..

Büyük firma sahipleri oturdukları yerden para kazanıyor. Batman'da onlarca bayi onların ürettiği telefonları satabiliyor, faturalarını tahsil edebiliyor, ama en ufak bir soruna müdahil olmuyor...

Neden?

Çünkü ‘mağdur ediliyorum’ veya ‘aldatılıyorum’ diyen vatandaşların muhatabı, eğer ulaşabilirlerse firmaların ‘Müşteri Hizmetleri’nden başkası değildir…

‘Müşteri Hizmetleri’ servisi bile zaten sömürü mekanizmasını tescil ediyor…

Müşteri Hizmetleri’ne ulaşmaya çalışırken stres yaşamayanların olduğuna inanmıyorum…

Uzun süre telefon başında ve sanal alemde telefon görüşmesi yapanlar, en sonunda stres yaşamamak için hak aramaktan vazgeçmektedir.

Sanal alemde yapılan telefon görüşmeleriyle haklarını aramaya çalışan ancak açıkça sömürülen toplum gerçeğine inanıyorum…

Firmalar açıkça sayısız seçenekleri ortaya koyarak toplumu aldatmaktadır. Kamuoyuna cazip tarifeler ilan eden firmalar, sözleşme imzaladıkları vatandaşları sömürürken, hak arama yolları da adeta kapalıdır…

Milyonlarca abonenin hak arayışına cevap verecek bir yargı, bir hukuk sistemi bulunmamaktadır…

Mana’ya inanan biri olarak hakkımı helal etmiyorum…

Mevcut düzende yaşam sürerken iletişim araçlarından yararlanmak zorundayım. Ancak sadece ‘madde’yi esas alan bir sistem yüzünden mağdur ediliyorum…

Benim gibi mağdur edilen milyonlar var. Hiç kimsenin hakkını helal ettiğine inanmıyorum…

Telefon hileleriyle açıkça sömürülen toplumun hakkını kim savunacak? Daha çok kar hırsıyla toplumu aldatan firmaları kim kontrol altına alacak?

Ülkeyi idare edenler bu meseleye el atmak zorundadır. Onları göreve çağırıyorum…

Sadece iletişimdeki hilelerden söz ettim. Telefon ile ilgili firmaların soygun düzenine dikkat çektim. Bankalar da soygun düzenini kurmuştur. Onların soygunlarına da ‘dur’ demenin zamanı gelmiş ve geçmektedir. Madde’yi esas alan soygun düzeniyle hesaplaşmanın kolay olmadığını bilerek bu uyarıyı yapıyorum. Duyarlı bir toplum olmamız dileğiyle.