Geçtiğimiz günlere kadar anız yangınlarının dumanlarından yakınmayan kimse yoktu.

Herkes tepkili, herkes öfkeliydi…

Bilemiyorum; hastaların, çocukların, aramızdaki masumların duaları mı kabul oldu ne, aniden yağmur bastırdı…

Yağmur oldukça etkili oldu…

Batman’ın semasındaki inversion tabakası çözüldü, toz bulutları dağıldı…

O gece sosyal medyada şöyle bir paylaşım yaptım:

‘İnsan ve hayvan haklarını hiçe sayarak, Allah'tan korkmadan, dünyevi ve uhrevi cezaları da dikkate almadan, milyarlarca hayvanı yakma pahasına ısrarla anızlarını yakanlara sesleniyorum; Allah yağmur rahmetini gönderdi. Haydi anızlarınızı yakın da görelim...’

**

**

Bu sevindirici gelişmenin hemen ertesi günü bu kez anız yangınlarından kaynaklı partiküller değil, kentin semaları toz aşımına maruz kaldı…

Suudi Arabistan mı, Suriye mi, Irak veya başka ülkelerin mi net bilemem, ‘çöl tozları’ gerçeği ile karşılaştık…

Öyle bir toz tabakası ki görüş mesafesi bile düştü. Ruhumuzu sıkan kesif tozlar gerçeği karşısında çaresiz kaldık milletçe…

Bu kentin sakinleri toz, duman, hava kirliliği nedeniyle sıkıntılar yaşıyorsa, bilesiniz ki en büyük neden ormanlarımızın olmamasıdır…

Bu kentin çevresinde zengin ormanlık alan, kent merkezinde güçlü bir yeşil doku bulunsaydı, emin olunuz böyle tozlara maruz kalmayacaktık…

**

**

Kentimiz birinci sınıf tarım arazileri üzerinde ve çukur bir alanda kurulmuş…

Hava sirkülasyonu oldukça yetersiz…

İmarda facialar var, hava koridorları kapatılmış…

Yıllarca kalitesiz asfalt serimi yapılmış, kalitesiz yakıtlar tüketilmiş…

Kentin hava kalitesini bozan kurum ve kuruluşlara kimse ‘dur’ dememiş…

Bir avuç çevrecinin bütün uyarılarına rağmen yeşil dokuya gereken önem verilmemiş…

Kentin merkezindeki mevcut yeşil dokuya hoyratça yaklaşılmış…

**

**

Bunun tabii sonuçlarını görüyoruz, görüyorsunuz:

Esrarengiz hastalıklar baş göstermiş…

Bölgede en çok kalp krizleri,

en çok kanser vakaları,

en fazla yüksek tansiyon hastaları gerçeği basına konu olmuş…

Hala yaşanan gelişmelerden dersler çıkarılmamış…

Yanlışım varsa, aksini ileri sürenlerle her zeminde tartışmaya hazırım…

**

**

KÜLTÜR CAMİ BAHÇESİNE KIYILIR MI?..

Evet, yaşananlardan kendimize dersler çıkarmamız gerekirken, çıkarmıyoruz…

Hala yeşil dokuya, ağaçlara düşmanlıkta sınır tanınmıyor…

Kent merkezindeki yeşilden alerji duyanlar var!..

Neden mi söz ediyorum?

Şimdiye kadar kent merkezindeki yeşil dokuya yönelik sayısız müdahaleleri biliyorsunuz. En son Esentepe’ye müdahale edildi.

Parklar ve yeşil dokuyu artırmamız gerekirken, durmadan bu alanlara göz koyuyoruz…

Parklarda taziyeevleri inşa ediyoruz…

Yetmedi, her parkın köşesine elektrik trafoları konduruyoruz…

**

**

Çok somut bir örnek vermek istiyorum.

Kültür mahallesindeki cami bahçesine kıyılır mı?

Ne yazık ki birileri kıyabiliyor…

O güzelim cami bahçesindeki çam ağaçları hoyratça kesildi…

Sosyal medyada yorum yaparken, o ağaçları kesen veya kestirenlerin babaları dikmedi demiştim. Yıllar önce gerçek dindarların cami bahçesine ağaçlar diktiğini söyledim…

Batman Çevre Gönüllüleri Derneği, bu duruma seyirci kalmadı. Şu açıklama Çevrecilerin sosyal medyadaki açıklamalarından: “Cami Avlusunda 20 Yıllık Ağaçlar Kesildi. Taziye evi yapmak için bu güne kadar bir çok yeşil alanın işgal edilmesi yetmiyormuş gibi şimdi de cami avlusundaki 20 yıllık ağaçlar kesildi.
Kültür Mahallesi Camisinin yıktırılıp yerine yeni bir cami inşa edilmesi çalışmaları çerçevesinde onlarca ağaç sorumsuz bir şekilde kesildi. Yüze yakın ağaç'ta kesilme tehlikesi ile karşı karşıya. Henüz 20 Yıllık olan bir camiyi ihtiyaca cevap vermiyor gerekçesi ile yıkıp botanik bahçesini andıran bahçesine zarar verilmesi doğru değildir. Cami yeniden inşa edilirken, yeşil alanın korunması mutlaka hesaba katılmalıdır. Ağaçları sorumsuzca kesenlere Sevgili Peygamberimiz (sav)'in “Kıyametin kopacağını bilseniz bile, elinizdeki fidanı dikin” sözlerini hatırlatıyoruz.”

Çevreciler çok çarpıcı bir mesaj vermişler. Yukarıda örnekler verdim. Ağaç dikmeyen ama mevcut ağaçları kesen anlayış bu alanda da etkin olmaya başlamışsa, ağaçları kesip camiler yapılıyor, yeşil dokuya zarar verilip yas evleri inşa ediliyorsa ve bu sözüm ona din adına yapılıyorsa, işler ehline verilmemiş demektir…

İşler ehline verilmeyince ne olur tartışmasına girmeyeceğim. Fazla söze hacet yok. Çünkü sözün bittiği yerdeyiz…