*FOX TV’nin ‘Çalar Saat’ programının yapımcısı başarılı Gazeteci-yazar İsmail Küçükkaya’nın, gördüğünü şu anda ulusal basının neredeyse büyük çoğunluğu görmüyor. Onlara göre ‘Yerel basın yok’, ‘Onlara göre yerel basın önemli değil’, ‘Onlara göre yerel basın öldü.’ Eğer yerel basın ölürse ulusal basın da ölür…

*Güneydoğu’da, Karadeniz’de, İç Anadolu’da ve Türkiye’nin tüm bölgelerinden yerel medyayı ekranlara taşıyan Küçükkaya, yapay gündemlerin arkasından gitmeyecek kadar da usta bir gazeteci… Halkın gerçek nabzının Anadolu’da attığının farkında olan Küçükkaya, aynı zamanda yerel basının dostu…

BAŞKENTTEKİ DUAYEN GAZETECİLER

Gazeteciliğe ilk başladığımız yıllarda ‘ Ankara Gazeteciliği’ diye bir kavram vardı.

Özel bir uzmanlık gerektiren, başkentin nabzını tutup tüm ülkemizi çok yakından ilgilendiren önemli haberler yapardı bu meslektaşlarımız.

Bizim gibi mesleğin başında olan genç gazeteciler de heyecanla onları takip eder ve kendimize ‘rol model’ olarak alırdık.

Günümüzdeki gibi belli siyasetçilere ‘angaje’ yani yapışık değildi bu gazeteciler.

Hem Anadolu’nun nabzını tutar ve Ankara’ya iletir hem de bu sesin başkentte ne kadar yankılandığını da yakından takip ederlerdi.

Adları her ne kadar ‘Ankara Gazetecisi’olsa da sık sık tüm yurdu karış karış gezip halkın dertlerini dinler, sıkıntılarını öğrenir ve Ankara’ya döndüklerinde bu sorunlarla ilgili değerlendirmelerini hem köşelerine taşır hem de özel sohbetlerde ilgili siyasetçilere aktarırlardı.

Batman’a sık sık uğrayan gazetecilerin başında Muharrem Sarıkaya, Yavuz Donat, Nazım Alpman ve İsmail Küçükkaya gelir.

Onlar bilirlerdi; siyasetin kalbinin Anadolu’da attığını ve bu kalbi dinleyen beynin de Ankara olduğunu..

Şu sıralarda bu ziyaretler neredeyse durma noktasına geldi.

Gelen yok, bizi soran yok, bizi dinleyen yok…

Siyasetin tek odağı oldukça küçüldü ve Anadolu’dan, tüm yurttan neredeyse bir mahalle kadar küçüldü…

CİVAOĞLU ÜSTAT DERDİ Kİ…

Yıllardır Milliyet Gazetesi’nde yazan Güneri Civaoğlu Üstadımız da zamanında Ankara’nın tozunu atanlardan biriydi. Yazdıkları ile çok önemli gündemler yaratır ve her cümlesi büyük bir dikkatle okunurdu.

Günün birinde meşhur siyasetçilerimizden biri O’na şöyle bir soru sorar ve ülke gündemini bu kadar iyi bir şekilde nasıl takip ettiğini sorar. Civaoğlu’nun cevabı tarih kitaplarına geçecek kadar güzel olmuştu ve şunları söylemişti:

“Sabahtan akşama kadar meclis koridorlarında bakanlarla, milletin vekilleri ile memleket meseleleri konusunda sohbet ederim. Her siyasi düşünceden vekil ile konuşur ve ne olduğunu, neler olduğunu anlamaya çalışırım. Ancak halkın nabzını mesaim bittiğinde öğrenirim. Bunu da şöyle öğrenirim: Mecliste mesaim bitince sıradan bir taksi çağırıp eve giderim. Eve gidinceye kadar taksici ile sohbet edip memlekette konuşulanları ve gündemini öğrenmeye çalışırım. Ertesi gün de bakan ya da milletvekilinin görüşlerinden ziyade; taksici vatandaşın bana anlattıklarını yazımın ana odağı haline getiririm. İşte güzel yazılarımın ve tespitlerimin sırrı budur.”

Eski siyasetçilerimiz de sık sık muhtarlarla, Anadolu’dan gelenlerle bir araya gelip onları dinlerdi. Günümüzde de bir araya geliyorlar ancak önemli bir farkla; eskiden vatandaş derdini anlatır, siyasetçi dinlerdi. Şu sıralarda ise iktidarı, muhalefeti aynı rotayı tutturmuş vaziyette: Onlar konuşuyor, nutuk çekiyor, vatandaş ise dinlemek zorunda kalıyor…

KÜÇÜKKAYA, YEREL BASINI UNUTMUYOR

Hiç mi doğru iş yapan kalmadı diye sorabilirsiniz…

Neyse ki hala doğru iş yapan çok değerli gazetecilerimiz de var.

Bunların başında da İsmail Küçükkaya geliyor.

Kendisi de bir Ankara Gazetecisi…

Zamanında Meclis’in ve Anadolu’nun nabzını en iyi tutan gazetecilerimizden biri…

Sadece tutmakla da kalmıyor, bir sorun belirlediğinde ısrarla takip ediyor, bütün taraflarla görüşüyor, en haz etmediği kişileri bile saygıyla-sabırla dinliyor ve soruna çözüm bulmaya çalışıyor.

Ve yapay gündemlerin arkasından gitmeyecek kadar da usta bir gazeteci.

Ve hala halkın gerçek nabzının Anadolu’da, yurdun dört bir yanında attığının farkında olan biri.

Bu nedenledir ki; programının ilk başladığı günden bu yana yurdun dört bir tarafında yayınlanan yerel gazetelere mutlaka ama mutlaka yer veren biri…

Gazetemiz Batman Çağdaş’ı sürekli gündemine alan, haberlerimizi takip eden duayen gazeteci.

Uluslararası sanatçımız Ahmet Güneştekin’in, Batman’a kazandırmak istediği ve projesini somutlaştırdığı ‘Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin Vakfı için her türlü desteği veren gazetecilerin başını İsmail Küçükkaya çekiyor.

Yerel basını bile takip ederken tüm yurdu takip edecek şekilde nabız tutuyor. Güneydoğu’da, İç Anadolu’da, Karadeniz’de çıkan tüm gazeteleri dikkatle takip ediyor ve yer veriyor.

İsmail Küçükkaya’nın gördüğünü şu anda ulusal basının neredeyse büyük çoğunluğu görmüyor.

Onlara göre ‘yerel basın’ yok.

Onlara göre yerel basın ‘önemli’ değil.

Onlara göre yerel basın ‘öldü’…

Eğer yerel basın ölürse, ulusal basın da ölür…

Lütfen bu gerçeğin farkında olalım.

Ve bir şeye daha dikkat edelim:

Yerel basın ‘yapay gündem’ peşinde değil.

Yerel basın her gün vatandaşın içindedir. O kadar içindedir ki; ulusal basının o büyük plazalarından ve kapılarından bile geçemeyen taksicisi, fırıncısı, lokantacısı, bakkalı, berberi ve çırağı gelip derdini doğrudan bize anlatır.

Çünkü lüks plazalarda değil, onların hemen bulunduğu sokağın içindeyiz.

Hatırlatmakta fayda var: Yerel basın ne kadar güçlü olursa, ulusal basın da ancak o kadar ‘güçlü’ olur…

GÜRDÜLÜ HOCA’YI KAYBETTİK

‘Gürdülü Hoca’ lakabıyla bilinen İmadettin Yetiz’i de korona virüs salgınından kaybettik.

Bu illet salgın ne değerleri aldı aramızdan.

5 Yıl öncesinde ‘Yüz Yüze Batman’ kitabında petrol şehrinin dününü anlatmıştı bize İmadettin Hoca.

Batman’ın 14 haneli ‘İluh’ köyü olduğu dönemini en iyi bilenlerden biri de ‘O’ idi.

Tabiri caizse petrol şehrinin ‘Yaşayan Tarih’iydi.

Batman’ın saygın iş dünyasından merhum Necat Nasıroğlu’na yakın simalarındandı İmadettin Yetiz hoca.

Bu şehirde hemen herkesin taziyesine giderdi.

Dün sabah telefonumuzun ucunda İmadettin Hoca’nın büyük oğlu Yahya Yetiz vardı.

Babasını anlatırken, bazı cümleler boğazında düğümleniyordu:
“Babam, 90 yaşına gelmişti ama hep toplumun arasındaydı. Halkın arasından kopamıyordu. Salgına dikkat ediyordu fakat yine de o’nu taziyelere çağırıyorlardı. Bilge bir hocaydı. Herkese yardımcı olmaya çalışıyordu.”

Evet, İmadettin Yetiz hoca hep halkın içindeydi.

Hastaneye yatırılmadan önce de Turgut Özal Bulvarı’nda karşılaştığımızda, uyarıda bulunmuştuk: “Aman hocam, salgına dikkat…”

O herkesin iyi gününe, kötü gününe koşardı.

Diyalogumuz hiç kopmadı.

O bizim için hep ‘Gürdülü Hoca’ olarak kaldı.

Öyle de kalmaya devam edecek.

Allah rahmet eylesin…

Mekanı cennet olsun…