İ'tikâf, Peygamberimizin (asm) ömrünün hiç sonuna kadar terketmediği bir sünnetidir. İ'tikâf, "bir camide veya cami hükmünde olan bir yerde niyet etmiş olarak belli bir müddet beklemek" demektir. Erkekler, beş vakit namaz kılınan bir cami veya mescid gibi bir yerde, kadınlar ise evlerinde beş vakit namazlarını kıldıkları bir mekanda i'tikâf yapabilirler.

Peygamberimiz (asm) vefat edinceye kadar her Ramazan, mescide kapanarak i'tikâfa girmiştir. Hz. Âişe validemiz anlatıyor: “Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan’ın son on gününde i'tikâf ederdi. Bunu vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi." (Buhari, İtikâf: 1; Müslim, İti­kâf: 2)

 “Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan ayının son on günü girince elini eteğini toplar, geceyi ihya eder ve ev halkını uyandırırdı.” (Buhari, Kadr: 5)

“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan’ın son on gününde vefatına kadar î'tikâfa girdi. Vefatından sonra da hanımları îtikâfa devam ettiler.” (Buhari, Îtikâf: 1)

İbni Mâce’nin rivayet ettiği bir hadise göre, İbni Ömer Ra­diyallâhu Anhümâ der ki: “Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem î'tikâfa girmek istediği zaman, yatağı veya üzerinde yattığı somyası Mescid’in içindeki Tövbe (Ebû Lübâbe) Sütununun önünde veya arkasına konurdu.” (İbni Mâce, Sıyam: 61)

Allah Resulü (asm) bu zaman zarfında, ibadete daha fazla vakit ayırır, Kur'an'la daha fazla meşgul olur ve dua ederdi. Bu uygulaması kendisi yaptığı gibi, aile fertlerinin de yapmasını sağlardı.

Günümüzde unutulmaya yüz tutan bu sünnet Peygamberimiz (asm) için çok önemliydi. İmam Zühri (ra) der ki: "Acaba insanlar i'tikâfı nasıl terkediyorlar? Halbuki, Resulullah (asm) bazı şeyleri yapar bazı şeyleri terkederdi. İ'tikâfı ise vefatına kadar hiç terketmedi."

Ata b. Ebi Rabah i'tikafla ilgili şöyle der: "İ'tikâfa giren kişi, ihtiyacından dolayı büyük bir zatın kapısında oturup, ihtiyacım yerine getirilmedikçe buradan ayrılıp gitmem diye yalvaran bir kimseye benzer ki, Allah Teala'nın bir mabedine sokulmuş, 'Beni, affetmedikçe buradan ayrılıp gitmem.' demektedir."

Ayet-i kerime

Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (olan Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (olan Kur’an’ı) indirdik. (Nisa, 174)

Hadîs-î Şerif

Amr ibni Âs (r.a)'ın rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (s.a.v) bu farkı şöyle bildirir: “Bizim orucumuzla Ehl-i Kitabın orucunu ayıran fark sahur yemeğidir.”

Günün duası

"ilahî, ben, Peygamberin Muhammed'in(s.a.v.) Senden istediği bütün hayırlı şeyleri Senden isterim. O'nun(s.a.v.) Sana sığındığı bütün kötü işlerden de Sana sığınırım. Yardım ancak Senden beklenir ve dünya ve ahirette istenilecek şeye ulaştıracak Sensin. Hâkîmâne tasarruf da ve kamil kuvvet de ancak Allah iledir. Kuvvet ve kudret ancak Allah'ın ina­yeti iledir." Âmîn...

1 SORU 1 CEVAP

Sahurda ezan okunduktan hemen sonra namaz kılınır mı?

Sabah namazı, takvimlerdeki imsak/güneş çizgisi arasında kılınır. Bu şu demektir: takvimin İMSAK olarak belirlediği dakikadan itibaren sabah namazı kılınabilir. GÜNEŞ olarak belirlediği anda da vakit biter, sabah namazı kılınamaz. Bu iki vakit arası sabah namazının vaktidir. Dolayısıyla ramazanlardaki imsakta okunan ezanla beraber sabah namazının kılınmasında bir sakınca yoktur.

Editör: TE Bilişim