Türkiye’de kadın olmak zor ama kadın ölmek kolay. Her geçen gün daha vahşice bir biçimde boy gösteren toplumsal cinsiyet bağlamında şiddetin bir sonucu olarak eller farklı da olsa kadına karşı değişmez bir şekilde kalktığını duyuyoruz, görüyoruz.Çoğul konuşuyorum ki siz de görün.Çünkü  biz kadınlar ölmezden gelemiyoruz, siz de görmezden gelmeyin! Peki nedir bu toplumsal cinsiyet bağlamında kadına şiddet? Nasıl gerçekleşir? Ne yapmalı ?

Şiddet hayatın her alanında karşımıza çıkabilen ve gitgide artan önemli  bir toplum sorunudur. Evde, işyerinde,  okulda veya sokakta her an maruz kalınma ihtimali olan şiddet olgusuna karşı her insan psikolojik yapısına göre farklı tepkiler vermektedir. Kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet;  kadına sırf kadın olmasından dolayı yöneltilen ve orantısız olarak gelişen, cinsiyetten kaynaklı şiddet olarak tanımlanır. Kadına karşı şiddet; güç kullanarak kadının korkutulması, kız çocuklarına ve kadınlara cinsiyetlerinden kaynaklı zarar vermeye yönelik davranışların tümünü içine alır. Kadınlara yönelik şiddetin meydana gelmesinde, gelişip sürmesinde birçok faktör etkilidir. Buna ek olarak toplumsal cinsiyetin oluşturduğu eşitsizlik; temel sebep olarak görülür. Ataerkil düşünce ve toplum yapısının bir ürünü  olan bu faktör kadına yönelik şiddetin  asıl kaynağıdır. Kadının maruz kaldığı bu şiddet  toplumun her katmanında yer alan cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucudur. Kadına yönelik şiddet tüm dünyada karşılaşılan büyük bir sorundur. Şiddetin kaynağını eşitsizlik oluşturur. Eşitsiz güç ilişkileri, güçlünün güçsüzü ezmesine dayanır ve bu da şiddetin ortaya çıkış şeklini gösterir.

Toplumsal cinsiyete Dayalı Şiddet Türleri:

Fiziksel Güç İle Yöneltilen Şiddet: Bir temas sonucu karşıdaki kişide fiziksel yaralanmaya ya da psikolojik etkilenmelere sebep olan faaliyette bulunmak olarak tanımlanabilir.

Cinsel Şiddet: Karşıdaki kişinin izni ve isteği olmaksızın cinsel nitelikte herhangi bir eylemde bulunma olarak tanımlanabilir. Kadına yönelik gerçekleştirilen cinsel şiddet yüksek oranda cinselliğin tabu olarak görüldüğü, kadın cinselliğinin yok sayıldığı, haysiyet ve namus kavramlarının kadın üzerinden var olduğu düşük nitelikli kültürel kesimlerde ortaya çıkmaktadır

Duygusal Veya Psikolojik Şiddet: Karşıdaki bireyin duygusal ya da psikolojik sağlığına zarar vermek hedefi ile kişide hasara sebep olabilecek istismar türüdür.

Ekonomik Şiddet: Ekonomik şiddet;  toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde kadının hakları ve özgürlüğü üzerinde baskı kurmak, kısıtlamaktır.

Şiddete maruz kalan bireyler kendilerini çaresiz, güçsüz, özgüvenleri düşük olarak değerlendirirler. Şiddetin sarmal dünyasında şiddet eylemi tekrarlandıkça mağdur olan kişinin çaresizlik ve güvensizlik duyguları  artar. Şiddete uğrayan kişi eylemin sürekli tekrarlanması ve buna karşı koyamamasından kaynaklı öğrenilmiş çaresizlik yaşayarak soruna hiçbir zaman bir çözüm bulamayacağını düşünür. Şiddete uğrayan kişiler; evden çıkmama, içe kapanma, kimseyle görüşmeme gibi davranışlarda bulunabilirler. Şiddetin yarattığı fiziksel ve ruhsal travma ile baş edebilme güçleri gün geçtikçe tükenir. Şiddetin psikolojik kökenleri incelendiğinde konu ile ilgili teoriler iki ana gruba ayrılır.İlk grubun teorisine göre;  şiddet insan doğasında var olan bir durumdur ve ilk doğduğumuz andan bu yana içimizde saldırganlık dürtüsü vardır.İkinci grubun teorisine göre;  şiddet öğrenme ile gerçekleşir ve şiddet eylemlerinin oluşumunda çevrenin etkisi büyüktür.

Şiddetin Psikopatolojik Etkileri:

Şiddetin türüne,  sıklığına, boyutuna ve kişinin psikolojik yapısına göre şiddete verilen tepkiler farklılaşır. Yani şiddet her insanda farklı patolojik etkilere sebep olmaktadır. Şiddet travmatik bir yaşantıdır ve şiddete bağlı olarak bireylerde yaşantılarına göre farklı travmatik geçici ya da kalıcı rahatsızlıklar çıkabilmektedir. Şiddete maruz kalan bireylerde ortaya çıkabilecek psikopatolojik rahatsızlıklar şu şekilde sıralanabilir:

Akut Stres Bozukluğu:

Travmatik bir olay sonrasında en fazla dört hafta içerisinde ortaya çıkan travma sonrası tepkileri içerir.Kişi travmatik bir olayla karşılaşmış ya da tanık olmuştur.Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ve dehşete düşme vardır.Olayla ilgili anılardan kaçınma davranışı belirgin olarak görülür.Şiddetin  yaşandığı tarihten itibaren dört hafta içerisinde mağdur kişide  belirtiler görünmeye başlar. Şiddete ilk defa uğrayanlarda akut stres bozukluğu çok sık bir şekilde görülür. Şiddetin sıklığı, süresi  ve biçimi akut stres bozukluğunun travma sonrası stres bozukluğuna dönmesine neden olabilir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB):

Travma sonrası stres bozukluğu; aşırı strese yol açan bir olaydan sonra görülen yoğun, uzamış belirtiler grubunu tanımlayan ruhsal bir  rahatsızlıktır. Bir aydan uzun sürer. Travma sonrası stres bozukluğunda kişi,  travmatik bir olayla karşılaşmış ya da tanık olmuştur. Kişide aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete kapılma  durumu gözlemlenebilir.Travmatik yaşantılar sürekli düşüncelerle, düşlemlerle hatırlanır.Travmatik olay yeniden yaşanıyormuş gibi hissedilir. Travmatik olayları hatırlatan anılara karşı yoğun psikolojik ve fizyolojik tepkiler gösterilir.Travmatik olayı hatırlatan her şeyden kaçınma davranışı vardır ve bu kaçınma davranışları kişilerarası ilişkileri de  bozabilir.Belirtiler genelde travmatik olay sonrasındaki ilk üç ayda ortaya çıkar ancak aylar hatta yıllar sonra ortaya çıktığı da görülebilir.Travmatik olaylar sonucunda Akut stres bozukluğu ve TSSB’nin yanı sıra  depresyon, madde kullanımı, uyum bozukluğu, OKB,  Alkol madde kullanımı, anksiyete bozukluklarının  da görülme olasılığı fazladır.

Ne Yapmalı ?

Şiddet hem bireysel hem de toplumsal bir sorundur. Özellikle ülkemizde kadına ve çocuğa yönelik şiddetin sürekli bir şekilde devam etmesi şiddetin psikolojik etkilerinin de göz önüne alınması gerekliliğini ortaya koyar. Şiddete uğrayan bireylerle ilgili kamu spotu reklamlarının ötesinde  şiddetin önlenmesi için devlet politikalarının geliştirilmesi, eğitim ile  çocukluk çağından itibaren verilmesi gerekmektedir. Okul ders kitapların içeriği düzeltilmeli, ders kitaplarında yer alan cinsiyetçi, ayrımcı ifadeler çıkarılmalıdır. Ayrıca şiddetin psikolojik etkilerini göz ardı etmeden devlet desteğiyle her il ve ilçede ruh sağlığı merkezi açılarak uzman kişilerce toplumsal,  kamusal ruh sağlığı hizmeti verilmelidir. Ayrıca şiddete uğrayan bireylerin takibi ruh sağlığı merkezlerindeki profesyoneller tarafından izlenmelidir.