*Batman’ın Gercüş ilçesindeki eğitim yuvalarında yaklaşık 40 yıl süreyle ‘Müdür’lük yapan Nuri Aydemir, “Geçmişten Günümüze, her yönüyle Gercüş” isimli kitap çıkardı. Gercüş’ün Örf-adetleri, Gercüş’ün eski evleri, eski bayram kutlamaları, Gercüş’teki aşiret ve aileler, eski oyunlar, Süryani ve Keldani, mahalli yemek-tatlılar, Gercüş’ün Ata sözleri ile Masalların yer aldığı 124 sayfadan oluşan kitabın basımını Gercüş Belediyesi üstlendi.

EMEKLİ EĞİTİMCİ ‘İLÇE’SİNİ YAZDI

40 Yıl süreyle Batman’ın Gercüş ilçesindeki eğitim yuvalarında ‘Müdür’lük yapan Nuri Aydemir, emekli olduktan sonra doğup büyüdüğü ilçesini “Geçmişten günümüze her yönüyle Gercüş” adlı kitabında değerlendirdi. Gercüş’ün örf-adetlerinden eğitime, Gercüş’ün eski hukuk ve hekimlik sorunlarından eski Gercüş evlerine, İlçedeki eski bayram kutlamalarından Gercüş’te yaşayan aşiret ve ailelere, Gercüş’te oynanan eski oyunlardan ilçedeki Süryani ve Keldanilere, Mahalli yemek-tatlılardan Gercüş’teki insan manzaralarına, Ata sözlerden masallara dek ilçenin dününden bugüne gelen serüveni ‘Gercüş’ kitabında derleyen emekli eğitimci Aydemir’e, Gercüş Belediye Başkanı Gündüz Günaydın da destek verdi.

GERCÜŞ EVLERİN TÜMÜ OTEL GİBİ!

Yaklaşık 100 yıllık ilçe Gercüş’te geçmişte günümüze ‘Otel’ ve ‘Lokanta’nın olmamasının nedeni de ‘Gercüş’ kitabında yer bulmuş. Eğitimci-yazar Nuri Aydemir, “Gercüş’te bir zamanlar Hüseyin Saruhan otel açar. Ancak otele gidip gelen olmaz. Otel işletmecisi Mahmut Okçu’yu çağırır; ‘Misafirliğe gelenleri otelime getir, onlardan para almam. Yeter ki, ayakları alışsın’ der. Okçu ise, ‘Dünya yılıksa bile bana gelen misafiri başka yere götürmem’ diye yanıt verir. Otel de 2-3 ay sonra kapanır” diyor. Aydemir, Denizli’den gelen bir sürücünün, ilçedeki ‘otel’i sorduğundan yine ilçenin önde gelenlerden birinin ilçedeki tüm evleri gösterdiğine dikkat çekiyor ve ekliyor; “Şu gördüğün ever var ya, hepsi oteldir. Rast gele kapıyı çalarsan seni misafir kabul eder.”

“İLÇEDE NEDEN LOKANTA YOK”

Gercüş’ün yaşayan tarihlerini de dinleyerek derlediği “Gercüş” adlı kitabında ilçede lokantanın da olmamasının nedenine de yer veren Aydemir, 124 sayfadan oluşan kitapta Gercüş’ün ‘Masalları’nı da anlatıyor. Belediye eski Zabıta Memuru Mehmet Aslan, açılan tek-tük lokantaların uzun ömürlü olmadığını söylüyor. Aslan, şunları konuşuyor: “Amcam Ahmet Aslan gün görmüş, gurbette kalmış, çok bilgili. İyi giyinen ve fötr şapkayla dolaşan biriydi. Gercüş’te bir-iki kez lokanta açmaya teşebbüs etti. Sonradan lokanta da açtı. Ancak lokantaya kimse gelmeyince kapatmak zorunda kaldı. Gercüş’ün örf ve adetlerine göre yabancı birinin lokantada yemek yemesi, ilçe halkı için büyük bir kusurdur. Gercüş ve çevresinde yaşayan her yabancı ve Gercüş’ü gören herkes ortak bir payda da buluşur; Gercüşlüler ekmeğini bölüşür.”

GERCÜŞ’TE ESKİ HEKİMLİK!

Gercüş ilçesinde eskiden rahatsızlanan vatandaşlara dağlardan toplanılan bitki köklerinden yapılan ilaçlarla ‘şifa’ dağıtlıdğına işaret eden son hekim Beşir Kaynak, eğitimci-yazar Aydemir’e, şunları anlatıyor; “Ailemiz 5 kuşağa kadar ilçede hekimlik yaptı. Bir yerde hekimlik babadan oğla geçti. İlkbahar başlangıcından bitimine kadar Gercüş’ün dağlık kesimlerinde, ovada bilhassa dere, kaynak su çevrelerinde yetişen otları toplardı. Bitkilerden bazılarının çiçeklerini, bazılarının köklerini toplardık. Bu bitkilerden bazılarını kurutur, sonra havanda döver, tozlarını kovalara koyardı. Bazı bitkiler suda kaynatıp suyunu cam şişelere bırakırdı. Gelen hastayı önce muayene eder, hastalığın cinsine göre bu ilaçları verirdi. İlaçları da evde büyük bir dolapta saklardı. Gelen hasta tedavi için bir şeyler getirse kabul ederdi. Çoğu kez hediye getirmediği halde hayrına onları tedavi eder, geri çevirmezdi.”

ESKİ KIRIK-ÇIKIKÇILAR

Mehmet Baydar da eski kırık-çıkıkçıları şöyle anlatıyor; “Babam Hamed Aliye Sadık, bir zamanlar Gercüş, Midyat ve Hasankeyf’e kadar kırık-çıkık tedavisini yaparlardı. Dedem, bu işi Nusaybin’de öğrenmişti. Dedemden babama, babamdan büyük ağabeyim Emin de bu işi kavramıştı. Son zamanlarda tıp’ta yeni gelişmeler olunca biz bu işi bıraktık. Kırık-çıkık sorunu yaşayan vatandaşların şikayetlerini dinleyen babam, sayısız kişiyi de iyileştirdi. Babam, kırık-çıkık olan yerleri parmaklarıyla kontrol eder, çıkık olduğunda kemiği yerine yerleştirirdi. Kırık ise kına ve yumurtayı karıştırır, temiz bir beze sarar, kırılan bölgeye düz tahtaları yerleştirip sarardı. Son yıllarda ise babam, hastaların kırılan yerinin röntgeni isterdi, ona bakıp tedavisini sağlardı.”

ULU CAMİ’NİN TAŞ USTASI SÜRYANİ HABİP’Tİ

Gercüş’ün Ulu Cami ustasının ‘Süryani Habip’ olduğunu hatırlatan Emekli eğitimci Nuri Aydemir, ilçedeki Süryani ve Keldani vatandaşlardan yaşamlarını içeren bir kesiti şöyle değerlendirmiş: “1969 Yılında Gercüş’te yapılan Ulu Cami’nin tadilatında kesme taş duvarı ustası Süryani Habip’ti. Bir zamanların en iyi taş ustası Habip, caminin yapımında işin başından bitimine kadar çalıştı. Yine 1971 yılında yapılan bu caminin minaresini de Midyat’tan getirilen Süryani usta, tamamladı. 1980’lerde Gercüş’ten ayrılan ilk Süryani’lerden biri de nalbatçı Aho’nun oğlu Davut Çakıcı’dır. Hala Gercüş’ü terk etmeyen ve ilçemizin sevdalısı Musa Çıtraz’dır.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilişim