“1947’DE MTA’DA ÇALIŞTIM”

Türkiye Petrolleri kurulmadan Maden Teknik Arama’da çalışan 88 yaşındaki Mahmut Yıldırım, bir dönemler ‘kara altın’ın kalbinin attığı Meymuniye boğazındaki  o zor şartlarda çalıştığı günleri anlatıyor;

“Yıl 1947’ydi. Beni işe hemşehrim Hüseyin Kapucu almıştı. 1979 yılına kadar yani darbe öncesine dek Türkiye Petrolleri’nde çalıştım. İşe başladığım dönemde Meymuniye boğazı petrol için önemli bir bölgeydi. Kamp Şefimiz merhum Abdurrahman Durukal’dı. Daha sonra 1952 yılında Rıfat Bayazıt kamptan sorumlu şef oldu. Uzun süre MTA’da çalıştım. O dönemler petrol aramalarında darbeli kulelerde çalışırdık. İş koşullarımız çok ağırdı. Şimdi ki gibi modern kuleler yoktu.”

“24 SAATTE 6 VARİL PETROL...”

MTA’daki sicilinin ‘70’ numara olduğuna anımsatan Mahmut Yıldırım, Meymuniye boğazındaki unutmadığı anıları anlatınca geçmişe dalıyor;

“O dönemler zor koşullardaki sondaj kulelerinde 24 saatte 6 varil petrol alabiliyorduk. O dönem ilk küçük rafineri Raman dağı eteğinde kurulmuştu. ABD’li bir mühendis kuyuda ‘petrol kaçağı var’ deyip daha çok çalışmamızı istemişti. Meymuniye boğazında üç katlı Ankara köşkü benzeri bir bina yapıldı. O binada dönemin ilk petrol mühendisleri kalıyordu. Türkiye Petrolleri Batman Bölge Müdürlerinden Selahattin Özkan da şefimizdi. Sinan’a yakın Zillek köprüsü henüz yapılmamıştı. Babam Mehmet Ali Yıldırım köprü inşaatında çalışıyordu.”


“İNÖNÜ, BİZE EL SALLADI...”

1947 Yılında işe girdiğimde maaşım 30 kuruş olduğunu  söyleyen Yıldırım, Meymuniye boğazına gelen Cumhurbaşkanı İnönü’yü de unutamamış; “30 Kuruşla başlayan aylık maaşım 2.5 TL’ye yükseldi. İsmet İnönü, Meymuniye boğazına gelip bize ‘kolay gelsin’ dedi. Kamp şeflerimizle konuşup bize el sallayan İnönü’yü dün gibi hatırlıyorum. O dönemlerde çalışma koşullarımız ağırdı. Sabah-akşam çalışırdık. Sabah ışıkları ile birlikte işe başlardık, karanlık çökünce işi bırakırdık. Öğle saatlerinde ise yemek molası verirdik. Bize askeri tahin veriliyordu. Tahin içindeki ekmeği peynir sanırdık. Arpa ve tahin ekmeğini beraber yerdik. Bazen ekmeği hafta sonu eve getirdiğimizde çocuklarımız adeta kapışırdı.”

“BATMAN’DA İLK ARAÇ BENİMDİ”

1961 Yılında ilk özel otoyu aldığımda Batman ovası başta olmak üzere çevredeki yerleşim birimlerinde yolun olmadığını hatırlatıyor Mahmut Yıldırım; “Suçeken köyünden Batman’a gelebilmek için Dicle nehrini sal ve kayıklarla geçerdik. 1961 yılında Rusya’dan gazla çalışan otomobili 29 TL’ye satın almıştım. Bu aracı aldığımda İluh ve yöresinde kimsenin aracı yoktu, mühendisler bile aracıma biniyordu. Aracımı ‘kelek’lere bırakıp Dicle’den geçebiliyorduk. 1.5 yıl süreyle Meymuniye boğazında çalıştıktan sonra Raman dağının yolunu dinamitlerle açtık. Operatörümüz ise Hacı Türko Öztürk’tü. O traktörüyle Raman dağı yolunun açılmasında büyük emek vermişti. Raman dağında ne yol ne de su vardı. Özdemirlerin köyündeki Seri Kaniye köyünden Raman’a su çıkarırdık. Çile dolu dönemdi çalıştığım yılar. O arkadaşlarımızın çoğu şimdi hayatta değil.”

Editör: TE Bilişim