HEM KAYMAKAMDI, HEMDE BAŞKAN!

1980 Darbesinde Batman, bağlı olduğu Siirt’ten daha büyüktü ama Siirt’in ilçesiydi. Batman’ın Kaymakamı Tahir Okan Eşrefoğlu’ydu. 1942 Zonguldak doğumlu olan Eşrefoğlu, Mülkiye’den mezun olduktan sonra, 1967 yılında Eskişehir’de ‘Maliyet memuru’ olarak göreve başladı. Daha sonra Batman Kaymakamlığı ile Belediye Başkanlığı görevini bir arada yürütüyordu. 
Stajyer Kaymakam adayı Şehmus Diken, o yılları anlatıyor; “Batman Kaymakamı Okan bey, makamında oturmuş yanındakilerle sohbet ediyordu. Caddeden geleni geçeni süzüyordu. Tahir Okan Eşrefoğlu yanındakilere hitaben ‘koca ilçede iki kadeh içilebilecek bir mekân yok’ dedi. Bu eksikliğin giderilmesi için müracaat edenlere gerekli kolaylığın sağlanacağını söyledi. Kısa bir zaman sonra Kaymakamlığa bir vatandaş geldi. Geçmişte meyhanecilik yaptığını, Batman’da tehditler aldığını ama işini resmi olarak devam ettirmek istediğini söyledi. Kendisine gerekli evraklar tamamlatılarak müracaatı kabul edildi. Birkaç gün içinde de ruhsatı verildi. Ruhsat verilirken de ‘sadece işini yapacaksın, başka usulsüz işlere bulaşmayacaksın’ dendi. Açılışı sessiz sedası yaptı. Meyhaneci bir kaç gün sonra Kaymakamlığa gelip bir akşam Kaymakamın misafiri olması ricasında bulundu.Okan bey bu ricaya olumlu karşılık verdi.”


HESAP ÖDEYEN KAYMAKAM...

Diken, unutumadığı o anıyı bir kitapta da değerlendirmiş; “Siteye üst geçitten gidilen yolun karşısında ve çaprazında bir kaç basamak merdivenle çıkılan genişçe bir dükkândan bozma bir ilçe meyhanesiydi, burası. Bir akşam Kaymakamlık makam aracına binip gittik. Meyhaneye bir sokak kala aracı caddeye değil, sokağın içine park ettik. İçeri girince masaların dolu olduğunu ve yerimizin ayrılmış olduğunu fark ettik. Oturduk, 35’lik yeni içki servisimiz ve mütevazı mezeler ile kebap yemeğimiz ikram edildi. Kalkmamıza yakın Kaymakam Okan bey hesabı istedi. Mekân sahibinin ısrarlarına rağmen Kaymakam hesabı ödedi. Sonra çıktık. Sokağın başına kadar meyhaneci bizi uğurladı. Yolda Okan bey, bu da mesleğin sırlarındandır, bu gibi durumlarda hesabı ödeyeceksin ki, minnet altında kalmayasın, bir de destek olduğun işte görüneceksin ki; güçlük çıkaranlar bir daha adamın üstüne gitmesinler dedi...”



İŞTE İLK PETROLCÜLER...

Yüzlerce işçi arasında 1966 yılında petrol arama ve işletme dairesine alınan emekçiler, birer sondor olmuşlardı.

Anadolu topraklarında petrol arama çabaları 1929 yılında başladı. Columbia Üniversitesi'nde maden mühendisliği eğitimi gören Bolulu Cevat Eyüp Taşman'ı, dönemin hükümeti ABD'den Türkiye'ye getirtti.

Petrol Arama İşletme Dairesi'nin başına getirilen Taşman, mühendis İhsan Ruhi Berent'le birlikte yabancı uzmanlardan da yararlanarak, Doğu ve Güneydoğu'da petrol arama çalışmalarını yürüttü. Doğu'da petrol sondajı için jeolojik etütler ve jeofizik araştırmalar 1933 yılında başladı.
İlk derin kuyu sondajı 1934 yılında Midyat-Basbirin'de yapıldı. 1327 metreye inildi. Petrol bulunamadı. 1936 yılında Raman kuyuları açıldı. 1940 yılında İluh-Batman'da 1048 metre derinlikte petrole rastlandı. Günde 10 metreküp hampetrol verimi olan kuyu, ümitleri arttırdı.
Petrol arama çabaları devam ederken, açılan kuyulardan çıkarılan petrolü işlemek için Raman dağına komşu olan Maymune Boğazı'nda ilk rafineri faaliyete geçmişti.

Editör: TE Bilişim