İNSAN için yolun yarısı eden 35 yıl, bir kurum, hele ki bir gazete için yolun neresi eder?

Arkadaşım Arif Arslan, kapısından girdiğimde henüz 10’lu yaşlarda olan gazetenin 35 yılına ulaştığını söyleyince içimden bir sevinç dalgası halelendi.

Kıvanç içinde anılar tazelendi…

Büyük olasılıkla buna yerel basın ayakta kalırsa, ulusal basın yaşar ilkesiyle yetişmiş olmam yol açtı…

Gazetecilik konusunda çok şey öğrendiğim Nezih Demirkent’in, “Türkiye’de demokrasinin güçlenmesini isteyenler yerel medyaya destek vermelidir...” sözü kulağımda asılı duruyor.

Nezih Demirkent de önceki kuşağından alıp getirmişti öğretiyi bizlere…

Çünkü Kurtuluş Savaşı’nın en önemli payandalarından biri olan yerel basın, mücadelenin yanında yer alarak gücüne katkı veren oldu…

Yaptığı haberler ile cephede ve cephe gerisinde önemli görevler üstlendi, Kurtuluş Savaşı’nın başarısıyla sonuçlanmasına katkı verdi.

Aslında Bab-ı Ali’ye ulaşmadan önce basın bir fide gibi yerelde yeşerdi.

Ondandı iyi gazetecilerin neredeyse tamamının bizim nesilde yerel basından çıkmış olması…

Ankara’da Ulus, Barış, Son Havadis, Adalet…

İstanbul’da Yeni Sabah, İzmir’de Yeni Asır’ın gücü de yetiştirdiği gazetecilerden geliyordu.

ULUSUN MÜREBBİYESİ

Tıpkı, “Batman’ın gözü, kulağı, dili…” Çağdaş’ın 35 yıldır yaptığı gibi…

Kurtuluş Savaşı sonrası da önemli görev üstlendi yerel basın…

Çünkü topluluktan ulusa geçişin süratle tamamlanması ve Cumhuriyet’in temelinin hızlı ve sağlam bir şekilde atılması gerekiyordu.

Bunun için de ulusa, okur yazarlık başta olmak üzere öğretilmesi gereken çok şey vardı.

Bunun için de Anadolu’da topluma mürebbiye veya mürebbilik yapabilecek tek merci yerel basındanm başkası değildi.

Yer sofrasından masaya, çatal bıçak sıralamasından, La Comparcita eşliğinde dans etmeye, Arapça’dan Latin Alabesine geçişe kadar bir çok şeyi toplum bir mürebbiye sabrıyla anlatan basından öğrendi.

Çizgi romanlar, yereldeki gelişmeler, kimin kızı ile kimin oğlunun evlendiği de yerel basının haberleri arasındaydı.

Hafta sonları verilen eklerdeki uzun aşk veya macera romanları da…

Bütün bunlardan dolayı Mustafa Kemal Atütürk yerel basın için “Fazilet Adası” adını kullandı…


NİCE 35’LERE

Çünkü yerel basın, demokrasiyi ülkenin hücresinde başlatan veya onun oksijenini anında topluma ulaştıran en önemli araçtı.

Yurttaş bilincinin yayılmasına ve gelişmesine verdiği katkının yanında, toplumun estetik duygularının gelişip olgunlamasıyla da demokrasiyi kalıcı kıldı.

Aslında Kurtuluş Savaşı’na da adım adım onların sayesinde ulaşıldı…

Fuat Paşa’nın Hakikat al-Ahbar’ı da Mithat Paşa’nın Ahmet Mithat Egendi’ye çıkarttırdığı Tuna veya Trablusgarb en iyi örnekleriydi.

Veya Erzurum’un Envar-ı Şarkiyye (Doğunun Nurları) gazetesi…

Küreselleşmenin getirdiği teknolojik yeniliklerin medya sektöründe daha hızlı ilerlemesi, bilgi ile birlikte haberin hızının artması, insanların dünyada, hatta evrende ne olup bittiğine merakı, bir dönem yerel basını bir süre geriye itti.

Geldiğimiz tarihte  insanoğlu küresele doydu…

Tekrar evine, köyüne, kendi derdine döndü; yerelin sayfalarını yeniden açtı.

Çünkü onun için New York’a, Münih’e, İstanbul’a kar yağışının gelip gelmemesinden daha çok, kendi karlı yollarının açılıp açılmadığı ilgilendiriyor.

Ya da onun için sağanak olan yağmura, İstanbul’da tufan muamelesi gösterilmesine aldırmıyor…

Kapısının önündeki çamuru, su birikintisinin neden temizlenmediğini sorguluyor…

Bunun için gidebileceği tek adres de yerel medyadan başkası olamıyor.

O nedenle yerel bugün dünyadaki deyimiyle hiperlocal; yani yerel güç haline dönüştü.

Bayrağı bugün 35’inci yaşını kutlayacak olan Batman Çağdaş ve diğer vilayetlerdeki çağdaşları aldı…

O nedenle diyorum ki Kurtuluş Savaşının fazilet adaları 35 yıl sonra da var olacak…

Nicelerine…

Editör: TE Bilişim