Ramazan Platin

Eskiler derlerdi yaş kemale erdi mi başlar tasalanmak. Ne çabuk geçti bu kadar zaman anlayan var mı? Sorum kendimi sonra aynı tarihlerde yaşayan değerli arkadaşlarım ağabeylerime. Dedim ya yaş konusunda çoğumuzun duydukları vardır. Kırk yaşı olgunluk yaşıdır, kırkından sonra başlar ağrılar. Şahsın başına gelmeyince kadar sadece söz diyerek geçiştirdiğimiz aklımızın bir köşesinde kalanlar; "Yaşamaya başladık mı?" yüzümde acı bir gülümseme oluşturdu.
*
Sözü nereye getirmek istediğimi merak edenler olabilir. 
Evden nadir çıktığım günlerimin bir kısmında hastahaneye doktora görünme ihtiyacı duyarım. Dün de öyle bir gündü. Öğle sonrası işim bitti. Kahveye gitmek gelmedi içimden. Kardeşimin Cumhuriyet ilk öğretim okulunun karşısındaki doğrama, kaynak atölyesine gittim. Orada oturarak günün geri kalan zamanımı geçirecektim. Belki de doktorun bana yazdığı ilaçları yakında bulunan yeğenimin eczanesinden aldıracaktım. 
*
Ah bu bel ağrısı . Bir kaç yüz metrelik mesafelik yolu bana yürütmemek için ne zorluklar yaşatıyor. Sağ olsun kardeşimin çocukları aslan yeğenlerim bir koşu gidip ilaçlarımı alıyor. Bu gün yeğenim yok Dükkan komşusu marangoz Kerim usta bir ara beni görmeye geldi. Hoş sohbet biri. Benden yaşça küçük. Babası Batman'ın eski esnafıydı. Berberlik yapardı. Yaşıtımız olup dükkanına giderek; Tıraş olmayanların bulunmadığını tahmin etmiyorum. Aralarında çocuklarının da bulunduğu bir çok elemanın berberlik mesleğini öğrenmesine neden olmuştur. 
*
Kerim'e İlaçlarımı alması için ricada bulundum. Neden olmasın diyerek reçeteyi alarak yanımızdan ve ayrıldı. Dükkanın misafiri eksik olmuyor. Kimi iş için uğruyor. Kimi de sohbet edip bir çay içmeye geliyor. Çoğu tanıdık insanlar. Karşı kaldırımdan bana seslenen birileri var. Dönüp bakınca iki eski dostumu gördüm. Mahalle arkadaşım Zeyni Arpa ve değerli ağabeyim Batmanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından İsmail Baysal. Yolun karşı kaldırımındaydılar.
*
-Buyurun gelin oturalım çay veya kahve içelim. sohbet ederiz. 
*
Onları dükkana davet ettim. Sağ olsunlar, beni kırmadılar. Sandalyeler hazırdı. Yılların özlemini gideren sıcak bir selamlaşma sonrasında başlamıştı sohbet.
-Nereden geliyorsunuz?
-Kemal amca rahmete gitmişti . Onun taziyesinden geliyoruz.
-Hangi kemal amca?
-Bakkallık yapan Kemal amca.
-Haaaa Amo Kemal. Allah rahmet etsin. Kendisini tanırdım, hoş sohbet bir insandı. Allah taksiratını af etsin.
*
Amo Kemal uzun yıllar Bahçeli evler mahallesinde bakkallık yapmıştı. Bakkallığın yanında mahalledeki çocuklarının bisiklet tekerlerinin azalan havasını tamamlamak için eski bir buzdolabı motorunu kompresör haline getirmişti. Yaptığı bu aleti hava pompası olarak kullanıyordu. Hava pompasının hortumu sürekli dışarıda duruyordu. İhtiyacı olan mahalleli çocuk ‘Amo Kemal’den izin alarak kullanırdı. 
*
Bir mobilet motosikleti vardı. Malzemeye ihtiyacı olduğu zaman biner şehir merkezinde giderdi. Yaşı ilerlemesine rağmen bu mesleği devam ettiriyordu. Sanırım erkek çocuğu yoktu. Veyahutta çocukları yoktu. Evi dükkana yakındı. Mavi gözlü orta boyluydu. Midyat’lıydı. Konuşurken Arapça aksanı ile konuşurdu. Mahallenin çocukları dükkanının önünden ayrılmazdı. O da bu durumdan hiç şikayetçi olmazdı. Aşırı gürültü yaptıklarında onlara kızar, dükkanına girerdi. Mahallede yeniden şehir yapılanması başlayınca dükkan kiraları arttı. Oturduğu dükkanın kirasını ödeyemeyince başka bir mahalleye taşınmıştı..
*
Sohbetin başladığı anda eskilere döneceğinizin işaretleri belirmişti. Bu tıpkı bir biri ardını dizilmiş domino taşlarına ilk dokunulan taşın devrilmesi ile diğer taşları da sıralı olarak devirmesine benzeyen bir olayı yaşatacaktı. Öyle de oldu. İsmail ağabey İstanbul'da yaşıyordu. Sık aralıklarla Batman'a geliyordu. Annesi hastaydı. Batman’a gelmekten mutlu olduğunu anlatmakla başladı.
*
-Ben Batman’a gelmekten mutluyum. İstanbul artık yaşanacak bir şehir olmaktan çıktı. Resmi rakamlara göre 12.000.000 nüfusu olduğu söylense de bunun doğru olduğuna inanmıyorum. Şehri anlatmam istense; Stres ve binalardan oluşan bir şehir olarak anlatırım, Memleketlerini bırakarak bu şehre gelenler nasıl yaşıyorlar. Ev kiralarının yüksek oluşu,taşımacılığın pahalılığı ile nasıl başa çıktıklarını anlamakta zorluk yaşıyorum. Yaşadığım ev benim olduğu halde rahat bir yaşam sürdüremiyorum. Asgari ücretle çalışanların bu yaşama nasıl ayak uydurduklarına hayret ediyorum. 
-Haklısın, İstanbul'a gelen vatandaşların çoğu çok çocuklu ailelerden oluşuyor. Tümü çalışarak para kazanmak zorunda. Ailedeki çalışanların tümü kazandıkları ile bir aileyi geçindiriyor. 
-Bu ihtimal de olsa hayat pahallığı o kadar fazla ki!! Yaşamak imkansız gibi. Buna rağmen hiç umurlarında değilmiş gibi hayata devam etmelerini anlayamıyorum. 
-Söylediklerini onaylayan bir meseleyi anlatmak isterim. Zeyni arkadaşım tanır Mahmut Uçar adında bir ortak arkadaşımız vardi. Nurullah'ın ağabeyi hatırlarsın. 
- Nurullah'ı ben de tanırım TPAO da çalışırdı. 
- Hala çalışıyor.
- Onunla telefonda konuşuyoruz. Oda İstanbul'da bir semtte bir kamu kurumunun müdürlüğünü yapıyordu. Yakın zamanda emekli oldu. İstanbul'un yaşanmaz bir şehir olduğunu. Binalar ve yoğun trafikten başka hiç bir şeyin olmadığı söylüyordu. Sıkıntı ve stres üreten bir şehir olarak tanımlıyordu. Bu şartlarda yaşamın insan sağlığını olumsuz şekilde etkileyeceğini her konuşmasında ifade ediyordu. Fırsat bulduğu an ege kıyılarında kalabalık olmayan sahil kentlerinden birine yerleşip yaşamına oradan devam etmek istediğini anlatıyordu.
*
Zeyni, mahalle arkadaşımdı o da futbola bir süre devam etti. Bu spor alanında kariyer yapmadı. Babası Rahmetli Hüseyin Arpa ile aynı şirkette iş arkadaşlığımız olmuştu. Sohbetin dışında kaldığı düşünülmesin. Arada bazı konulardaki fikrini aktardığı oldu. Onun sınırlı saatlerde özel veya resmi bir kurumunda çalışmaya hevesi yoktu. Bu nedenle esnaflığı seçti. Babasının evinin altında bulunan bir dükkanı işyeri olarak kullanarak yaşamını sürdürdü. Farklı iş alanlarında olmamız onun ile sık görüşememize neden olmuştu. 
*
-Ramazan senin yeğenin Yusuf ile benim kızım üniversitede aynı bölümde okuyorlardı.O ne yapıyor? 
-Bir kaç dersten takıntısı vardı. Bu yıl da devam ediyor.
*
Ne tesadüf birlikte çocukluluğumuzu, gençliğimizi yaşadığımız arkadaşlarımız ile bizden sonra görevi devralacak nesil arkadaşlık yapıyor. Bu çok güzel bir duygu. 
*
Eski dostlar olarak karşılaşıp sıcak bir sohbet sonrasında tekrar buluşmak umuduyla ayrıldık. Tesadüfen yaşadığımız bu yoğun duygulu ortamı bizden sonraki nesiller de benzeri ortamları paylaşabilecek mi merak ediyorum. 
Temennim olması. Umarım temenni de kalmaz. Gerçekleşir.

Editör: TE Bilişim