Eski Türkçede il; vatan anlamında kullanılıyor. Dolayısıyla bir yerin il ilan edilmesi de eski Türkçeye göre o yerin sınırları içerisinde yaşayanlar için vatan ilan edilmesi anlamına geliyor. Haliyle il ve vatan kelimeleri farklı anlamlarda kullanıyor.  Vatan günümüzde ili de kapsayan geniş sınırları ifade etmek için kullanılıyor.  

Oysa şurası da bir gerçek . Bugün insanların ekseriyeti için mikro düzeydeki vatan algısı dünyaya gözlerini açıp, büyüdüğü toprak parçası, yani ili, şehri anlamına geliyor.

Dolayısıyla Batman da bugün Türkiye veya dünyanın neresinde yaşıyorsa yaşasın hayat serüveni bu ilin sınırları içerisinde başlamış herkes için esas vatan olma özelliğini taşıyor.

Biraz da Batman’ın il ilan edildiği zamanlardan bahsedelim isterseniz.

Mekanlar da insanlar da bir başkaydı… Batman da biz de bugünkü biz değildik tabi…

Çoğumuz genç, çoğumuz da belki daha çocuktuk. Hiç şüphe yok ki Batman’ın il ilan edildiği zaman dilimi, bugün hafızasında o günlere dair hatıralar taşıyan herkes için paha biçilmez zamanlardır.

Yaz aylarında çay bahçeleri şehrin entelektüelleri, işçsinden mühendisine kadar çeşitli meslek gruplarını bir araya getiren sohbet meydanlarına dönüşürdü.

Beş oğlanlar çay bahçesi ve hemen karşısındaki mekanda çay ve karpuz çekirdeği eşliğinde maçlar izlenir,  derin sohbetlerin etkisiyle saatler dakika hızıyla geçerdi.

Esentepe en kıymetli piknik mekanıydı. GAP mahallesinden, Tilmerc’ten geçen trenin sesi ta Kültür mahallesinden duyulurdu.

Şimdi sayıları kaç oldu bilmiyorum ama o zaman liselerin sayısı bir elin peş parmağını geçmezdi.

Fatih Lisesi’nde Necmettin Hoca devri yaşanır, parmak arası usulü uzun saç taraması yapılırdı.

Saçının uzunluğu Necmettin hocanın parmak arasından uzun olanlar sağlam fırça ezgileri eşliğinde en yakın berbere uğurlanırdı. 

Mehtap o vakit bir mahalleden çok henüz kapanmamış ya da kapatılmamış bir sinemanın adıydı. Çocuklar bayramlık alınması için AVM’lere değil, ulu caminin yanındaki eski çarşıya götürülürdü.

Mozgelan, Giresira, Girbereşk, Gundik, Tilmerç, Korike’den kalkan dolmuşlar şose yollardan asfalt kokan şehre kadınlar, adamlar ve çocuklar taşırdı.

O zamanlar her köyün meydan civarında mesken tutup adını verdiği bir kahvehanesi olurdu.

Uzun kış gecelerinde evden eve misafirlikler yani şevberkler çok daha yoğunlaşırdı.

Elektrikler o zaman da bugünkü gibi çok sık kesilirdi. Şehir henüz sokak aydınlatmaları denen medeniyetle pek müşerref olamadığından gece gezmesine çıkanlar yanlarına el fenerini de alırdı.

Hastane, doktor meseleleri hayli sıkıntılı mevzulardı. En ufak hastalık için Diyarbakır’a gidilmesi olağan sayılırdı.

Üstelik Diyarbakır’a gitmek de bugünkü gibi kolay değildi. Bismil yolu yoktu mesela. Çoğu kez sabah Diyarbakır trenine binilirdi. Uzak şehirlere Diyarbakır’dan kalkan uçaklarla gitmek de gayet tuzlu olurdu.

Köylerden Batman’a, Batman’dan da İstanbul, İzmir ve diğer metropollere göçler hızlanmıştı.

TPAO ve Tüpraş’ta çalışanlar gibi, çalışanların çocukları şanslı sayılırdı. Çünkü o çocukların yazın serinleyebilecek havuzları olurdu.

En masum flörtlerin bile trajik bir sonlara sebep olabildiği zamanlardı. Vitrine perde çekmiş pastaneler ve ‘sitedeki’ kafeler aşk güvercinlerinin sert abilerden ürkmeden muhabbet edebildiği nadir mekanlardı.

Henüz korona morona yoktu ama insan hayatı maalesef o zaman da epey ucuzlamıştı. Siyasi suikastlar, eşkiyalıklar almış başını gitmişti. Güneş sanki Batman’a ebediyen küsmüş, kent sonu gelmeyecek bir karanlığa hüküm giymiş gibiydi.

Harbiden de zahmetli, sonraki güne sağ salim çıkmanın ve akşam eve sağ salim dönmenin insan kendini şanslı hissettirebildiği zamanlardı.

Batman böyle bir iklimde aldı il ilan edilme yani resmen Batmanlı’nın mikro vatanı olarak tanınma haberini.

Neyse ki zor ve zahmetli olduğu kadar güzel, keyifli ve şanslı zamanlardı aynı zamanda. Herkes çok daha samimi, her şey çok daha lezzetli, dostluklar da aşklar da çok daha harbiydi.

Zaten Batman’a ve Batmanlıya böylesi zor zamanlardan başarılarla sıyrılmasını sağlayan da bu güzellikleriydi.

Size bir şey daha söyleyeyim mi kıymetli hemşehrilerim. İşte bugüne dek üstesinden gelmeyi başardığı tüm bu zorluklar bizlere Batman’ın, Batmanlı’nın azminin ve iradesinin gücünü de gösteriyor.

Bu irade ve azim sanılanın aksine Batman’ın il veya ilçe tarihinden çok daha derinlere kök salmış bir çınarı andırıyor.

Hasankeyf’te dağları oyup zamana meydan okuyan bir medeniyet inşa etmiş olan da;

Sular altında kalmış El Medina’nın çamurundan önce köyler çıkaran, sonra da Türkiye’nin en çok gelecek vaat eden şehirlerinden birini inşa eden de Batman’ın kökü binlerce yıl öncesine uzanan bu iradesi, çalışkanlığı ve azmidir.

Editör: TE Bilişim