1956 YILINDA SİVRİCE KAMPI

Yıl 1956. TPAO ile Batman TÜPRAŞ Rafinerisi’nin iç içe olduğu dönemlerde petrolcüler, yaz tatilini Elazığ-Sivrice kampında geçirirdi. Gerek TPAO gerekse de Batman Rafinerisi’nde çalışanların yaz tatilleri gereksinimini karşılamak için o dönemler araştırmalara başladıklarını Sami Görsel, şöyle anlatıyor: “Batman’a giden hem karayolu hem de tren yolunun Elazığ’dan geçmesi üzerine Sivrice’de kampa karar kılındı. 1958 Yılının yazında TPAO kampa önce çadır kurdu. Kampın çeşmesinden akan su çok mükemmeldi. ‘Bir içenin bir daha buraya geleceği’ hakkında söylentiler de vardı. Çok sakin, sessiz ve havası mükemmel olan bu tesis hem ruhu hem de bedeni tam olarak dinlenebileceği bir yerdi.”

KAMPI GÜZELLEŞTİREN YAMAÇ’TI

Bir zamanlar yaz mevsiminde petrolcülerin akın ettikleri Elazığ-Sivrice Hazar gölü kıyısındaki tesis, petrolcüler dışında bilinmeyen bir kamptı. Kuruluşu 1956 yılına kadar dayanan Sivrice kampına hayat veren isim TPAO eski Bölge Müdürlerinden Mehmet Yamaç’tı. O yıllara has tatil ve turizm anlayışı ile Batman’a yakınlığı, tren ve karayolu üzerinde oluşu nedeniyle Van gölüne tercih edilmişti. Eski Bölge Müdürü merhum Mehmet Yamaç’ın, onardığı Sivrice tesisi, dönemin TPAO Genel Müdürü Özer Altan’ın da büyük ilgisini çekmişti. Yamaç’ın ‘Sondaj saman parası’ adı altında elden geçirdiği modern kampı gören Altan, şaşkınlığını gizleyememişti: “Ankara’nın haberi olmadan, bu kadar iş nasıl yapıldı. Ne zaman tamamlandı?” Bir zamanlar TPAO’nun gözbebeği o tesis, daha sonra başka bir kuruma devredilmişti.

PETROLCÜLERİN HEBASI BİRDİ

Yıl 1991. TPAO Batman Bölge Müdürlüğü’nün eski emektarlarından petrol mühendislerinden Gökhan Kalyoncu, Tayfun Atalay, Namık Kemal Başkır ve Batman TED Koleji kurucu Müdürü Aydın Gürsoy, tatillerini geçirdikleri Sivrice kampında objektiflere böyle poz vermişti. Kalyoncu, ortak hesaba kimsenin itirazı olmadığını şöyle anlatıyor: “Hafta sonlarında yenilen içilen her şey ortak hesaptan ödenirdi, kimse ortak hesaba itiraz etmezdi. Temmuz ayının ilk yarısında gölün kıyısı balık kaynar. Geceleri sahile kıpırtılar içinde dalgalar halinde vuran balıkları, ayaklarınızı suya kadar sokup kıpır kıpır oynayan balıkları elinizle, kürekle atar gibi sahile atabilirdiniz.”

KAMP SUYUNA DOYUM OLMAZDI

Batman-Ankara arasında yolculuk yaptığında mola vermeyi bir gelenek haline getirdiklerini Sami Gürsel şöyle dillendiriyor: “Hazar kampının uykusunu unutamam. Sessiz ve huzur dolu bir ortamda uyuyup, kuş sesleri ile uyanmak bana büyük bir haz verirdi. Kampın suyundan iç iç doymazdık. Çok yumuşak bir su idi. Hele göl kıyısında, kendiliğinden karaya vuran ‘gümüş balıkları’ iki bacağımız arasından avuçla karaya atıp hiç zahmetsiz toplamak inanılır gibi değildi. Ancak biz Hazar’ı bir tatil yeri değil de Ankara’ya gidip- gelirken bir geceleme noktası gibi görürdük.”

Editör: TE Bilişim