Bismil’in Tepe Nahiyesi’nde (şimdi belde) doğmuş, ilkokulu bitirdikten sonra ailemle birlikte yerleştiğim Diyarbakır merkezinde yaşıyordum. Ancak sevdiğim, çok iyi anlaştığım arkadaşlarım, dostlarım Batman’da yaşıyordu. Dolayısıyla her hafta sonu halk dilinde “yoğurtçu treni” diye adlandırılan ara trenle Batman’a gidiyor, hafta başında geri dönüyordum.

Arkadaşım, dostum, meslektaşım Arif Arslan, Batman Çağdaş Gazetesi’nin bayram eki için Batman’la ilgili anılarımı yazmamı isteyince, 1960’lı, 70’li yıllarda yaşadığım Batman’lı günler gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti.

“Hey gidi günler hey” diye geçirdim içimden. Öyle ya; 60’lı yılların ikinci yarısında henüz ergenlik çağında bir gençtim. Arkadaşlarımla bir arada olmak, birlikte hoş vakit geçirmek için hiçbir engel tanımıyordum. Üstelik arkadaşlarımın yanı sıra ablam da ailesiyle birlikte Batman’da yaşıyordu. Dolayısıyla kalacak yer sorunum da yoktu. Onun için her hafta sonu Batman’ın yolunu tutmaktan, orada vakit geçirmekten keyif alıyordum.

Cuma günü saat 17.00 veya 18.00’de hareket eden ara trene biniyor, üç saatlik bir yolculuğun ardından Batman’a varıyordum. Şehre varmak için önce bir tünelden geçmek gerekiyordu. Tren raylarının altında yer alan yaklaşık 300 metrelik bu tünel Kış aylarında tavandan akan sulardan göl haline geliyor, Yaz’ın ise bakımsızlıktan çöplüğe dönüyordu. Dolayısıyla tünel geçişi tren yolcuları için bir işkence halini alıyordu.

Tünel çıkışı 1. Cadde, oradan ara yollardan 2. Cadde’ye varılıyordu. 1. Cadde de mesafe kısa olduğu için ‘2. Cadde’ kadar işlek değildi, ama en lüks mağazalar da bu cadde üzerinde yer alıyordu. 2. Cadde ise Atatürk büstünün yer aldığı Cumhuriyet Meydanından İluh deresine kadar uzanıyordu. O yıllarda Batman’ın çarşısı 1. ve 2’nci caddelerden oluşuyordu, Diyarbakır caddesi üzerinde yer alan AVM’ler, işyerleri mevcut değildi.

Tünelden çıkınca gözüme ilk çarpan “Bırako” adlı münzevi bir vatandaş oluyordu. Saçı sakalı birbirine karışmış, giysileri kirden renk değiştirmiş Bırako’nun geçmişi hakkında çeşitli rivayetler dolaşıyordu. Bunlardan en yaygın olanı; Bırako’nun bir kızı sevdiği, ailesinin karşı çıkması üzerine alamayınca da deli divaneye döndüğü şeklindeydi. Çarşı esnafı Bırako’ya iyi davranıyor, çayını, yemeğini eksik etmiyordu. Tek şikayeti kendisine “Deli” diye takılan çocuklardı Bırako’nun. Çok kızıyor, ama çocuklara asla zarar vermiyordu.

İkinci dikkatimi çeken şey ise Batman’ın iki yüzüydü!

Bir tarafta adına “Site” denilen modern bir şehir, diğer tarafta sokakları çamurdan geçilemeyen, çarpık yapılardan oluşan bakımsız başka bir şehir. İki ayrı şehir gibiydi Batman. Ve bu iki şehri birbirinden demiryolu ayırıyordu. Site’ye girmek için TPAO yönetiminden özel izin almak gerekiyordu. İzin almadan Site’ye girmeye kalkışanlar, güvenlik görevlilerinin ördüğü bariyer duvarına çarpıyordu.

Site’de yaşayanlar bahçeli villalarda oturuyor, beton asfalt kaplı yolları kullanıyor, TPAO yönetimi tarafından kendilerine tahsis edilen yüzme havuzu, çay bahçesi, restaurant ve sinema salonundan yararlanabiliyorlardı. Diğer şehir, yani asıl Batman ise, tipik bir Güneydoğu Anadolu kentiydi. Aralarındaki farkı soracak olursanız söyleyeyim: Site çok resmi ve soğuktu. Öteki şehir, yani asıl Batman ise capcanlı, hareketli ve sıcaktı.

Yazının başında da dediğim gibi Batman’a sık gitmemin sebebi; arkadaşlarım, dostlarım ve yakınlarımla bir arada olmak, birlikte hoşça vakit geçirmek içindi. Artık hayatta olmayan ablam Fatma Tunç, bana bir enişteden çok, ağabey gibi yakın olan Karayolları Şube Şefliği’nden emekli eniştem İzettin Tunç, TÜPRAŞ’tan emekli olduktan sonra Ankara’ya yerleşen ve burada vefat eden arkadaşım Ahmet Sayın ve elim bir kazada yaşamını yitiren Sümerbank memuru Tahsin Gökalp’i hiç unutmadım. Hayatta olmasalar bile gönlümde yaşamaya devam ediyorlar.

Batman’da yaşamlarını sürdüren TPAO emeklisi Şehmus Seven, İPRAGAZ’dan emekli Sait İnsel, Mali Müşavir Şehmus Bulut, Mahmut Çelebi, Fethi Bozan, Mehmet Ayhan, Ahmet Sayın’ın, Batman Büyükşehir Belediyesi’nden emekli kardeşi, dolayısıyla benim de kardeşim Bayram Sayın ise, sık olmasa bile zaman zaman görüştüğüm, haberleştiğim arkadaşlarım. Onlara sağlıklı, uzun bir yaşam diliyorum.

Ve son olarak bana Batman’la ilgili anılarımı kaleme alma şansı veren sevgili kardeşim Arif Arslan’a teşekkür ediyor, bağımsız ve özgür gazetecilik yolunda verdiği mücadelede başarılar diliyorum…

Editör: TE Bilişim