Ne zaman havalar soğumaya başlasa, kızgın sobanın başında bulunsam, kaloriferli ve doğalgazlı evde otursam da üşümeye başlarım!..

Üşüyen ellerim, ayaklarım, sırtım değildir..

Bütün benliğimle üşürüm…

Bilirim sokağımda ve kentimin gecekondularında, gecenin bir vaktinde soğuktan üşüyen çocuklar vardır…

Anne ve babalar çaresiz…

Ne zaman meteoroloji raporlarında hava sıcaklığının eksilere düştüğünü görsem, yüreğimin taa derinliklerinde bir acı ve sızı duyarım…

Soğuktan üşüyen çocuklar gelir gözlerimin önüne…

O minik avuçlarını ellerime alıp, dudaklarıma götürüp ısıtmak isterim…

**

**

Evet, son günlerde özellikle geceleri havalar soğumaya başladı.

Bilirim kentimde, yoksulların yaşam sürdüğü kenar semtlerde, gecenin bir vaktinde soğuktan üşüyen çocuklar vardır.

O nedenle rahat uyuyamam, sarsılırım…

Sarsılan vicdanımdır…

Aklıma, kentime savaştan kaçıp sığınan Suriyeliler, Afganlar, Ezidiler gelir…

Sadece sığınmacılar değil, kentimin yoksullarını düşünürüm…

Nice babasız büyüyen yetimler var kentimde.

İş arayıp bulamayan, düşük ücretle köle gibi çalıştırılan emekçileri düşünürüm her gece…

Elimde kalem, her gün yazdığım bir köşe, geniş kesimlere hitap edebileceğim sosyal medya var.

**

**

Duruma seyirci kalamam…

Bu bir çağrıdır vicdan sahibi herkese…

Hepimizin sorumluluğu vardır.

Hepimiz çevremizdeki sığınmacıları, yoksulları, yetimleri düşünmeli, yardımlaşma ve dayanışma konusunda toplumsal bir duyarlılığın oluşması için üzerimize düşeni yapmalıyız…

Bakınız, dünyayı tehdit eden Koronavirüs nedeniyle insanlık ailesinin büyük bedeller ödediği bir süreçten geçiyoruz.

İlkokuldan üniversiteye kadar milyonlarca öğrenci evlerinde…

Sadece eğitim cihetinden baksak; yan sektör olarak yaşanan mağduriyetler ciddi boyutlarda…

Öğrencileri taşıyan öğrenci servisleri, onlarla ayakta olan kantin sahipleri, defteri, kalemi, silgiyi vs satan kırtasiyeciler nasıl geçiniyorlar, hiç düşündük mü?

Zincirin halkalarını genişletebilirsiniz.

**

**

Ya da yeniden kapatılan cafeler, kıraathaneler, kahveler, internetler, lokantalar, kepenk indiren nice esnaflar?

İşten çıkarılan gençler…

Çok vahim bir tablo var karşımızda…

Sayılı günler olsa ‘direnin, sabredin’ diyecektik.

Ancak ucu açık bir sorun olduğu aşikar.

Bütün bu olumsuzluklar işsizler ordusuna yenilerini ekletiyor.

Her işsiz toplum için bir tehdittir.

Evde aş bekleyen aile fertleri cihetiyle düşündüğümüzde bir kabustur yaşananlar…

**

**

Elbette ilk ve en büyük görev Sosyal Devlete düşüyor. Kesinlikle önce sosyal devleti göreve çağıracak, kamu kurum yetkililerine görevlerini hatırlatacağız.

Ancak görünen köy kılavuz istemiyor.

Nice engelli tanıyorum ki hasta bezine muhtaçlar.

Engellilerin hasta bezi, evlerinde pişmesi için aş sağlayan vicdanlı insanlar gerçeğine baktığımda, sosyal devletin yetkililerinedir de bu insani çağrım.

Üşüyen çocuklardan söz ettim, ücretsiz dağıtılan kömürler yetmiyor…

O kömürleri yakabilmek için oduna, çalı ve çırpıya ihtiyaç vardır.

Batman’da zor duruma düşmüş insanların imdadına her zaman koşan, karınca kararınca aileleri gözeten duyarlı insanlarımız, iyilikseverlerimiz, hayırseverlerimiz var biliyorum.

İnsani hassasiyetimiz, dini hassasiyetimiz bizi harekete onları harekete geçiriyor.

Bir toplumsal bilinç, toplumsal yardımlaşma ve dayanışmaya ihtiyacımız var. Bu zor günleri atlatabilmek için bu şarttır.

Ne olur çocuklar üşümesin…

Ne olur herkes karınca kararınca çevresindeki zor durumda olan insanları gözetsin.

Aylar önceki çağrımdan birkaç satırla yazımı bitireyim;

Hayırsever ve iyiliksever insanlar olarak biz görevimizi yapalım. Zor duruma düşecekleri gözetmek farz-ul kifayedir. Dini değerleri savunmayanlar için yardımlaşma hümanistliğin gereğidir. Tüm insanlık ailesi için dualarımızı da yapalım.

İnfak etmek kesinlikle mutluluk hormonları salgılar, bünyeye güç verir, hiçbir gıdanın sağlayamayacağı kadar bağışıklık sistemimizi güçlendirir...