Hepimizin bazı dönemlerde “Tüm ailenin yükü benim omuzlarımda, iş yerinde de evde de  haddinden fazla sorumluluğum var, kaldıramıyorum artık” dediği olmuştur. Günlük yaşam içerisinde kurduğumuz bu cümleler tükenmişlik yaşamanın ifadeleridir aslında. Birçok sorumlulukla karşı karşıya kalmanın bir sonucu olarak kurulan bu cümleler arttıkça enerjinizi tüketmeye başlar. Bu durumla karşı karşıya kalmak ve bitik hissetmek psikoloji alanında tükenmişlik sendromu olarak adlandırılmaktadır. Tükenmişlik sendromu;  uzun süreli  devam eden yüksek düzeydeki strese karşı verilen fiziksel, zihinsel ve duygusal tükenmişlik tepkileri  olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere kişi bütün yönlerden kuşatılmış durumdadır ve bu durum ilerledikçe yaşama dair sorumluluklarını yerine getiremez, verilmesi gereken tepkileri veremez hale gelir.

Tükenmişliğe Götüren Ortamlar:

İş Ortamı: Uzun süreli çalışma saatleri, yoğun programlar,  takdir görememe,  işine son verileceği korkusu gibi durumların hakim olduğu iş ortamları bireyi tükenmişliğe  götürebilir.

 Aile Ortamı: Ev yaşamında da iş yaşamındaki gibi takdir edilmeme,  yetersiz hissettirme tükenmişliğe götüren önemli bir faktördür. Aile bireylerini mutlu etme ve üzmeme adına istemediği sorumlulukları üzerine alma,  hayır diyememe,  beklentileri karşılama amacıyla yaşama kişide tükenmişliğe neden olmaktadır.

Hayatta bazen bizim seçimlerimizle bazen de seçimlerimiz dışında bize yüklenen roller vardır. Bu rolleri daha açıklayıcı olması açısından bir örnekle anlatacak olursam; Deniz ve Erdem adında iki kişi olduğunu varsayalım ve bu  2 kişinin hayatını, rollerini tükenmişlik üzerinden  ele alalım. Deniz ve Erdem  2 çocuğu olan ve her ikisi de yoğun tempoda çalışan bir çifttir. Aynı zamanda ikisinin de aileleri ile sıkı ilişkileri olduğunu düşünelim. Denizin iş yaşamında üstlendiği bir rolü, aile yaşantısında anne olmak gibi bir rolü, Erdem ile ilişkisinde eş olmak gibi bir rolü ve buna ek ebeveynlerine evlat olmak gibi bir rolü vardır. Aynı şekilde Erdem’in de Deniz’in eşi olmak gibi bir rolü, iş yerinde çalışan olmak gibi bir rolü,  aile içerisinde kardeş- evlat olmak gibi bir rolü vardır yani özetle  hayat içerisinde üstlendikleri bir çok farklı, beklentilere sebep olan rolleri vardır.

Hayatta sürekli farklı rollere sahip olmak ve rollere göre davranmak, rolün gerektirdiklerini yerine getirmeye çalışmak bazen zorlayıcı olabiliyor. Erdem ve Deniz bağlamında örnek verdiğim aslında içinde kendimizi bulduğumuz ve hayatta hepimizin  karşı karşıya kaldığı bir durum. Hayattaki rollerimizin bir toplamı olarak kendimizi görürüz ama bu roller benliğimizin ötesine geçmeye başladığında o zaman yıpratıcı boyuta ulaşırlar. Yani rollerin asıl kimliğimizin önüne geçtiği durumlarda tükenmişlik yaşayabiliriz.

Tükenmişliği Önleme

 İş ve aile yaşamında suçluluk hissetmemelisiniz, almak istemediğimiz sorumluluğa hayır diyebilmelisiniz. Kaldırabileceğiniz kadar  sorumluluk almalısınız. Aile ilişkilerinde büyük olmak ya da erkek olmak tüm sorumluluğu sizin üstlenmeniz gerektiği anlamına gelmez. Aldığınız sorumluluk size fazla geldiği takdirde bunu diğer aile bireyleriyle  paylaşmalı ve yükünüzü hafifletmelisiniz. Kendinizi ön plana koymalısınız. Hayattaki tüm rollerden öte kendiniz olmak sizi siz yapan en önemli şeydir. Ebeveyn olmak, çalışan olmak,  evlat olmak ,eş olmak  ve sayamayacağımız kadar  bir çok rol arasında hepsinden öte birey olarak var oluşunuzu unutmamalısınız. Bu bağlamda kişi olarak kendinizi ön plana çıkartın, kendinize zaman ayırın zevk aldığınız aktiviteleri yapın.Özel alan  oluşturun ve kendinizi dinleyin. Üstlendiğiniz roller hayatınızı oluştursa da sadece Deniz olmak  sadece Erdem olmak gibi tüm rollerin ötesinde bağımsız bir siz olduğunu hatırlayın. Tükenmişlik yaşamamak adına hayatınızda kendiliğinizi ön plana çıkartın. Sağlıcakla kalın…