Dünden devam

Değerli Okurlar, kent merkezindeki halka açık parklara konulan trafolarla ilgili olarak iki günlük yazı yazma nedenim, kesinlikle bir kuruma olan karşıtlığım değildir.

Hangi kamu veya özele ait kurum ve kuruluş toplum yararına çalışmalar yaparsa, onları desteklemeyi görev bilirim. Yazılarımı takip edenler dürüstçe hareket ettiğimi görmüşlerdir.

Dicle EDAŞ özel şirketinin son olarak Yaşar Kemal Kent Ormanı girişine trafo kondurmaya çalışması üzerine bu yorumları yazıyorum.

Halktan gelen tepkiler de söz konusu.

Duruma itiraz eden vatandaşlar, bilinçli ve örgütlü olmadıklarından seslerini yükseltemiyor, kamuoyu oluşturamıyorlar.

Oysa ki ciddi bir durum söz konusudur.

Parklardaki trafo işgallerine karşı çıkma nedenim, halkımızın sağlığıdır…

Zaten yeşil alanlarımız sınırlı. Bir de trafolarla yaşam alanlarını sınırlamak kabul edilemez gelişmedir…

TRAFOLAR VE ELEKTROMANYETİK DALGALAR-RADYASYON…

Bu konularda araştırma yapmadan eleştiriler yapmadığımı bilmenizi isterim.

Trafolar niçin ve nerelere kuruluyor diye araştırdığımda, Radyasyon Fizikçisi Dr. Yüksel Atakan’ın akademik çalışmasına ulaştım; özetle bilginize sunuyorum:

“Genellikle her 20-30 evin bulunduğu bir alana, bu evlerin elektrik gereksinimi için bir trafo konulması gerekiyor. Böylelikle yüksek gerilim (36 000 Volt), trafoyla, 380 ve 220 Volt’a indirilerek evlerin büroların kullanımına uygun düzeye getiriliyor. Trafoların, yakınlarda olmasıyla, kablo kayıpları en aza indirilerek, evler için gereken düzeyde voltaj ve akım elde edilebiliyor. Çok katlı binalara ise ayrı bir trafo gerekiyor. Almanya’da bu gibi yüksek binaların dairelerinden uzaktaki yerlere, genellikle garajlarına trafolar yerleştirilirken, ülkemizde ise trafoların daha çok giriş katlarına, zemin ya da zemin altlarına konulduğunu, bunlara komşu oturulan daireler ya da bürolar bulunduğunu, istanbul’da 1000 den, İzmir’de ise 500’den fazla böyle trafolu binalar bulunduğunu basından öğreniyoruz (2013 rakamları /6/). Ayrıca okul ve çocuk bahçelerine de trafolar konuluyor /7/. Öte yandan büyük otellerin yan binalarında, personelin çalıştığı odalarının bitişiğinde de trafoların bulunduğu ve personelin molalarda, trafo duvarına dayalı masalar çevresinde oturup, EM radyasyonun ışınlamasından habersiz, çay içtiğini de görüyoruz. Kapısı açık bir direk trafosu ve binanın alt yanına yapıştırılmış yüksek voltaj girişli, çevresine EM radyasyon saçan, bir trafo evi (trafoyu besleyen yüksek voltajlı toprak altı besleme kablolarının da, ayrıca EM radyasyon saçtığı ise pek bilinmiyor!) EM radyasyonun da uzun sürede vücutta olumsuz etki yapabileceği ya da sağlığımızı olumsuz etkileyebileceği konusunda çok sayıda bilimsel araştırma bulunuyor.”

https://www.fmo.org.tr/wp-content/uploads/2019/11/TRAFOLAR-BINALAR-VE-OKULLARDA-xxx-ata-11-KASIM19-1.pdf

**

**

Görüldüğü gibi trafoların yaydığı elektromanyetik radyasyon gerçeğine bilimsel olarak dikkat çeken akademik çalışmalar var.

Diyelim ki acil ihtiyaç nedeniyle trafolara ihtiyaç var.

Bu durum için de uyulması gereken kurallar var. Yine sayın hocamızın yazısından alıntıyı bilginize sunuyorum:

“Trafolar kurulurken ve daha sonra, dikkat edilmesi gereken kurallar ve alınabilecek önlemler: Trafolar yüksek binaların girişlerine ya da içlerine değil, varsa boş arsaların ya da yer altı garajlarının, insanların bulunabileceği en uzak yerlerine konulmalı, daha önce konulmuşlarsa, bunların bitişiğindeki odalarda uzun süre kalınmamalı, EM radyasyon ölçümleri yapılmalı ve gerekiyorsa zırhlama gibi ek önlemler alınmalı.

Trafolar okul ya da çocuk bahçelerine de kurulmamalı, daha önce konulmuşlarsa 2 metre çevresine kalın metalden yüksek bir çit çekilerek, çocukların trafo duvarlarına yaklaşması ve buralarda uzun süre kalmaları önlenmeli.

Trafolara akım getiren (36 000 Volt’a kadar yüksek voltajlı) ana besleme kabloları yer altından geçirilirken, buraların yakınında insanların uzun süre kalmayacak şekilde geçirilmelerine dikkat edilmeli, daha önce geçirilmişlerse buralarda, EM radyasyon ölçümleri yapılarak -gerekiyorsa gerekli önlemler- ilgili uzmanların belirlemelerine göre alınmalı (Bazı yerlerde yer altı kabloları, trafolardan daha fazla EM radyasyon yayabiliyor)

Özellikle çok yakınlarında insanların uzun süre bulunabileceği yerlerdeki trafoların saç muhafazalarının iç yüzü Mü malzemeyle (Genellikle %80 Nikel, %16 Demir, %5 Bakır, %3 Krom veya Molibden’den oluşuyor) kaplanarak zırhlanmalı (Almanya’da bu yapılıyor),

Paslanmış, kapısı kopmuş, aşırı gürültü yapan, alev çıkararak atlamalar yapan, yangına yol açabilecek trafolar, bunları kuran şirketlere haber verilerek ivedilikle onarılmalı.

Çevredeki halkın çoğunun ise, gerek trafoların gerekse bunların yeraltı kablolarının çevrelerine EM radyasyon yaydığı konusunda pek bir bilgisi bulunmuyor.”

Trafoların yaydığı elektromanyetik dalgalar-radyasyon ölçümleri yapılıyor mu, hangi kurumlar tarafından?

TEİAŞ’ın radyasyon ekibi olmalı diye duyumlarım vardır, ne derece doğru?

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bunun takibini yapıyor mu?

Parkları işgal eden özel şirket trafolarına hangi kurum ve kuruluş tarafından izin-ruhsat, ne  karşılığında (kira mı, ihale edilerek mi vs)veriliyor?

Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve yeşil alanlarımızın çevreye radyasyon yayan trafolar için kurban edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Çok pahalı elektrikle halkın ümüğünü sıkan özel elektrik şirketlerinin trafoları için arsa istimlak ederek ellerini parklarımızdan çekmesi gerektiğini yüksek sesle haykırıyorum…