Tüm dünyada etkili olan Koronavirüs Salgını nedeniyle toplumumuz ilk kez bir dini bayramda bayramlaşma yapamayacak…

Bir savaş tehdidi nedeniyle değil, toplum sağlığı için bu Ramazan Bayramında ‘tele bayramlaşma’ ile idare edeceğiz…

Koronavirüsle mücadele kapsamında alınan bir kararla ülke genelinde 4 günlük sokağa çıkma yasağı uygulanacağından birbirlerimizi ziyaret edemeyecek, uzakta kalmış yakınlarımızla kucaklaşamayacak ve büyüklerimizin ellerini öpemeyeceğiz…

Bütün dünya gözle görülmeyen bir mikropla savaşıyor.

Bilim insanları, “Bir metrenin milyarda birine 'Nanometre' deniliyor. Koronavirüs 125 Nanometre'ye denk geliyor. 700-400 nanometre üstü gözle görülebilir” diyorlar.

Ancak mikroskopla gözlemlenen bir virüs, insanın ne kadar kadar aciz ve zayıf bir varlık olduğunu gözler önüne sermiştir…

Aksini iddia eden var mı?

Birleşmiş Milletler Teşkilatının veto yetkisine sahip beş ülkesi olan Amerika, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa’nın acizliğine bakınız.

Onların yanına Avrupa Birliği’ni, Arap Birliğini de koyunuz, hepsi nihayetsiz derecede aciz ve zayıf kalıyorlar…

**

**

BİLİNÇLİ BİR TOPLUM OLAMAMANIN BEDELİ!..

Evet, 83 milyon olarak ilk kez Ramazan Bayramı’nın üç günü ile arefesini zorunlu olarak evlerimizde geçireceğiz…

Ülkeyi idare edenler 23 Mayıs’tan itibaren halk sağlığının korunması adına sokağa çıkmayı 4 gün yasakladılar. (Buna ‘sokağa çıkma yasağı’ değil, ‘sokağa çıkma kısıtlaması’ diyorlar.)

Bu kararın isabetli olduğuna kesinlikle inanıyorum.

Kesinlikle istibdat ile ilgili keyfi bir karar değildir.

İnsanlarımızın yapılan uyarıları dikkate almamaları ve bayram ziyaretlerinde Koronavirüs salgınını aşırı şekilde yayabilecekleri endişesiyle sokağa çıkma yasağı kararı alınmıştır.

Dört gün evde hapsolmak bence basite alınacak bir şey değildir.

Şayet “Bilinçli bir Toplum” olsaydık, kesinlikle karşılığı para ve hapis cezası olan bir kararla sokağa çıkmamızın kısıtlanmasına gerek olmayacaktı…

**

**

Aslında salgınla mücadele çok basittir.

Koronavirüsleri dünyayı dolaşmıyor. İnsan bu virüsleri dolaştırmazsa, bulaşma imkanı da olmayacak.

Bu toplumdan istenen belli bir mesafeye uyulmasıdır. Bunun için kurallar ilan edilmiş.

Şu günlerde toplumun önemli bir kesiminin kurallara uymayarak izdiham yarattıkları gerçeğini gözlemliyoruz…

Hükümet, siyasi iktidar, Cumhurbaşkanı, bu yıl 83 milyon insanımızın Ramazan Bayramını evlerinde geçireceği kararını ilan etmiştir.

Bu kararı duymayan kalmamıştır…

Buna rağmen örneğin Batman’ın cadde ve sokaklarına, alışveriş merkezlerine, mağazalarına, AVM’sine bakınız; insan selinden geçilmiyor…

Bayramdan sonraki günler için de geçerli olan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı insanlarımız için sokağa çıkma yasakları da devam etmektedir…

**

**

Bu bilinen gerçekliğe rağmen insanlarımız harıl harıl bayram şekerleri alıyorlar…

Mağazalara koşup elbise, ayakkabı alıyor, bayram için her türlü alışverişi yapıyorlar…

Ne oluyor ey ahalim?

Bu davranışlarımız nedeniyle bayramı kutlayamıyor ve evlerimize hapsoluyoruz.

Bilinçli bir toplum olmadığımız için ağır bir bedel ödüyoruz…

Vallahi bilinçli bir toplum olsaydık, kurallara uyacaktık, 65 yaş üstü ve 20 yaş altı insanlarımız için uzun süreli sokağa çıkma kısıtlaması olmayacaktı…

Kesinlikle parklar, bahçeler, ormanlar, sahiller, kırlar yasaklanmayacaktı. (Ki bu yasakların yersizliğine inanıyorum.)

Ülkeyi idare edenler, Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarındaki bir Milli Eğitim Bakanı gibi hareket ediyorlar. O Bakan, “Şu öğrencilerden olmasaydı Maarrifi ne güzel idare edecektik” demişti. Ülkeyi idare edenler de, halkı zapt edemeyecekleri düşüncesiyle kırları, piknikleri, parkları yasaklıyorlar.

Halkımızın bilinç düzeyi yüksek olmadığından ağır bedel ödüyoruz…

İnşallah bilinçli bir toplum olabilme yolunda bu gelişmeler de bize ders olur.

Üzülmeyelim, ‘tele bayramlaşma’ya da şükredelim. Telefonlarla, bilgisayarlarla canlı görüşmeler yapabileceğiz. Bu günler de elbette geçecektir. Bu duygu ve düşüncelerle mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, bayramın barışa, kardeşliğe, dostluklara vesile olmasını diliyorum