Yüksek tansiyon, kanın atardamar duvarlarına uyguladığı kuvvetin sürekli olarak çok yüksek olmasıyla tanımlanıyor. Çoğu hipertansiyon hastası, tansiyonunun yüksek olduğunu hissetmeyebiliyor. Herhangi bir belirti vermeden ilerleyen hipertansiyon, kalp krizi ve felç gibi ölümcül sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü kapsamında yaptığı açıklamada, hastalığın risk faktörleri ve erken tanının önemi hakkında bilgilendirmede bulundu.
Tansiyonun kalbin vücuda kan pompalaması sırasında damarlarda oluşturduğu basınca bağlı olarak oluştuğunu belirten Uzm. Dr. Şahin, "Kalp kasılırken büyük, gevşerken küçük tansiyon oluşur. Büyük tansiyonun 120'yi, küçük tansiyonun 80'i geçmesi kişiyi tansiyon açısından riske sokar. Büyük tansiyonun 120-139, küçük tansiyonun 80-89 aralığında olmasına hipertansiyon öncesi dönem denir. Bu düzeydeki tansiyon, ek risk faktörleri varsa ilaç tedavisi gerektirebilir; yoksa yaşam tarzı değişikliği yeterlidir" ifadelerini kullandı.
"Tansiyonun tek seferlik yüksekliği değil ortalaması önem taşıyor"
Hipertansiyon tanısı için tek bir ölçümün yeterli olmadığını belirten Şahin, "Tansiyonun bir kez yüksek olması değil, ortalama değeri değerlidir. Devamlı olan tansiyon yüksekliği damarlara zarar vererek kalp, beyin, böbrek hastalıklarına neden olur. Hormonal hastalıklar, böbrek hastalıkları ve damarsal problemler bazı bireylerde hipertansiyona yol açabilir. Ancak tüm hipertansiyon hastalarının sadece yüzde 5-10'unda tıbbi bir neden tespit edilebilir. Geri kalan yüzde 90-95 hastada altta yatan belirgin bir hastalık yoktur" dedi.