Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru’nun, "Obama gibi geldiler, Bush’a benzediler" sözleri Başbakan Erdoğan’ı kızdırdı.

Buna karşın Erdoğan’ın cevabı gecikmedi.

"Bazıları gazetelerde yazıyor. İktidara gelirken Obama gibi gelmişim ama şimdi Bush olmuşum. Sevsinler seni. Yazıklar olsun. Biz ne Obama’yız, ne Bush’uz. Biz biziz. Bizi kimse birilerine benzetmesin. Bu seçimle ABD’de siyah-beyaz ayrımı artık ortadan kalktı. Zenciler yıllarca dışlandılar. Ama olimpiyatlarda madalya kazandıklarında ABD bayrağını alıp tur atıyorlar. Bizde ise hiç Türk-Kürt ayırımı yapmadığımız halde DTP’liler, Türk bayrağını ellerine almaktan imtina ediyorlar. Ben hiçbir DTP’linin elinde Türk bayrağı görmedim."

Buna binaen bişeyler demek veya söylemek gereğini duydum ben.

Kürtler Türk bayrağını Anadolu’dan, Avrupa’ya, Asya’dan Afrika’ya bütün “fetihler” ve işgaller boyunca taşımış ve yapılan bütün savaşlara sayısal anlamda en az Türkler kadar katılımda bulunmuşlardır.

Osmanlıların son döneminde yapılan Osmanlı-Rus savaşını örnek verebiliriz.

Rus sınırında Allah u Ekber dağlarında soğuk kış koşullarına dayanamayarak soğuktan donarak ölen doksan bin askerin çoğu Kürt’tür. Kimse zorla götürmemiştir Sarıkamış’a elindeki bayrakla donarak ölen Kürt askerlerini.

1915 yılında Avusturalya ve Yeni Zelanda askerlerinin bu ülkeyi işgal etmek için gemilerle geldikleri Çanakkale’de Türklerin yurdu için, namusu ve şerefi için savaşan Anadolu insanının içinde Kürtler yine çoğunlukla yer almışlardır. Düşman gemilerinden açılan topçu ateşlerine maruz kalan ve elinde Türk Bayrağı ile ölenlerin çoğu yine Kürtlerdir.

Osmanlı İmparatorluğunun en zayıf döneminde yaşanan işgale en çok direnen ve işgali kabul etmeyen işgalci güçlerle savaşarak onları bu coğrafyadan çıkaranlar yine Kürt’lerdir. Antep, Urfa ve Maraş dökülen Kürt kanından sonra gazi, şanlı ve kahraman olmuştur. Bu şehirlerdeki savaşlarda Türk bayrakları asla elden düşmemiş ve en yüksek gönderlere çekilmiştir.

1974 Kıbrıs Savaşında şimdilerde bir anıtla onure edilen Girne Çıkartma Plajına ilk çıkanlar da yine Kürt gençleridir. Ellerinde Türk Bayrakları ve Allah-Allah sesleriyle… Çoğu boynu bükülerek yere yığılmıştır bu plajda, çünkü plajın hemen karşısı Karmi’nin sırtını dayadığı dağlar Beş Parmak dağlarıdır.  Ama “zaferin” doruğuna, yani Beşparmak Dağlarının zirvesine

İlk onlar dikmiştir Türk Bayrağını.

Kürtler bin yetmiş bir, Malazgirt den beri, yaklaşık bin yıldır kardeş bildikleri ve yakın durdukları Türk Halkına asla ihanet etmemiş ve her zaman yanlarında olmuşlardır.

Ben bayrakla ilgili söylediklerinizi dinleyip okuduktan sonra kendime hala gelmiş değilim.

 Yazıklar olsun size Sayın Erdoğan!

Size yazıklar olsun Sayın Başbakan!

Ben yirmi yıllık öğretmenlik yaşamımda derslerimi hep Türk bayrağı altında anlattım.

Bizler, Biz Kürtler asla ihanet etmedik Türk bayrağına Sayın Erdoğan!

Ama siz bu ülkenin yaratıcılarından olan ve kardeş halk olan Kürt Halkını ve

Onun siyasal, sosyal ve kültürel haklarını tanımamakla yazıklar ediyorsunuz.

Üzerinde ay yıldız olan Türk bayrağının oluşum hikayesini biliyorsunuzdur hiç kuşkusuz!

Türk Bayrağını bayrak yapan üstündeki kan ise, o bayrağın üstünde bizim de kanımız vardır.

Bu ülke vatandaşları Kürt halkının da uğruna döktüğü kanlarla oluşan bir bayrağın altında yaşamaktadırlar. Atalarımızın kanlarıyla oluşan bir bayrağa hiçbir zaman itirazımız olmadı. Övünçle, gururla dalgalansın istedik ortak kurduğumuz bu ülkenin semalarında.

Ancak 1923 yılında bayrak bu ülkenin semalarında dalgalanmaya başlandıktan sonra yazılan 1924 anayasasıyla bizler, bayrağa kanımızı veren bizler, savaştan savaşa Türk kardeşlerimizle koşan bizler, Allah u Ekber’de ellerinde bayrakla donan biz Kürtler, Antep’te, Urfa’da  Maraş’ta  ölümleri yaşayan bizler, Kıbrıs’ta Beş parmak Dağlarında bayrağı dikerken vurulan biz Kürtler bu kez beraber ölümlere gidip geldiğimiz kardeşlerimiz tarafından sırtımızdan vurulduk. Biz Kürtler yok sayıldık beraber yarattığımız ülkede.

Biz ecdadımızın kanlarıyla renk alan bir bayrağı elbette seviyoruz. Ama siz ve sizin gibi siyaset bilmezler bizi yaşadığımız ülkemizde göçebe haline getirdiler.

Yapılan son bir araştırmaya göre Türkiye’nin Kürt nüfusuna sahip olduğu coğrafyada yaşayan insanların gelir endeksi Afrika’nın en yoksul ülkeleriyle yarışıyor. Bunları görmüyorsunuz ve Allahından başka kimsesi olmayan Kürt insanına “Ya sev, Ya da terk et!” diyorsununuz.

Size yazıklar olsun Sayın Erdoğan!

Siyasete yeni başladığınızda bir ümit belirmişti bu ülkede yaşayan insanlarda.

Çok cesaretli ve kararlı görmüştük sizi. Çünkü halletmeniz gereken yığınla iş vardı.

Avrupa birliği uyum yasaları çerçevesinde, düşünce özgürlüğünden kendini ifadeye ve örgütlenmeye, din ve inanç özgürlüğünden, ana dilde eğitim hakkına kadar bu ülkenin demokratikleşmesi için insanlarda oluşan heyecana karşılık geleceğinizi düşündük.

Aslında demokratikleşme adına bazı değişiklikler de yaptınız. Siz bunları yaparken hep devamını diledik ve şükranlarımızı sona sakladık.

Ama siz o ilk günkü Başbakan değilsiniz.

Liderler soyundukları misyonu gerçekleştiremeyeceklerini anladıklarında özlerine döner. Siyaseti oradan devam ettirmeyi daha uygun bulurlar.

Kürtlerin çoğu ben dahil size bayağı inanmıştık.

Sizler ve bizler, yani Kürtler ve dindarlar, inançlılar, aleviler ve diğer ezginler bu ülke düzeninin Kunta Kinte’leriydik. Yani siyahlarıydık.

Siz nihayet özünüze döndünüz Sayın Erdoğan…

Beyaz olduğunuzu ispatladınız nihayet.

Artık misyonunuzu tamamladınız siz. 

Siz, size doğruları hatırlatan bir dostunuz yazara ‘yazıklar olsun’ dediniz.

Ben de size diyorum. Bizi aldattığınız için, gerçekleri göremediğiniz için, statükoyu tıpkı diğer siyaset bilmez öngörüsüzler gibi uygulamak istediğiniz için ve en önemlisi bizi bir kez daha hayal kırıklığına uğrattığınız için.

Size yazıklar olsun Sayın Erdoğan!

 

 

Editör: TE Bilişim