Facebook, instagram, twitter, snapchat, whatsapp vb.. Sosyal medya platformlarının kullanımından geri duramayıp, direnemiyor musunuz? Günde saatlerce vakit geçirip, rahatsız olduğunuz halde bundan vazgeçemiyorsunuz değil mi? Derste, toplantıda, yemekte, araba sürerken, arkadaşlarla buluşurken hatta abartmadan söylüyorum; kimimiz lavaboda bile sosyal medya kullanımından geri duramıyor. Haksız mıyım?

Telefonunuzu elinizden bıraktığınız anda “kapatacağım facebook’u da instagram’ı da twitter’ı da, whatsapp’ı da (yok yok whatsapp kalsın lazım olur) deyip aradan birkaç dakika geçtikten sonra eliniz tekrar telefona ve sosyal medya hesaplarınıza gidiyor değil mi? Ya da hesabınızı dondurdunuz diyelim. Tekrar açmak en fazla birkaç gününüzü alıyor değil mi?

İnstagram ’da likelarınızı, kim ne yorum yapmış diye kontrol ederken ya da vay beeee! Fotoğrafımı beğenmedi haaa diye trip atarken size, bize, bana söylenenleri duymuyoruz bile. Sanal hayat gerçek hayatı flulaştırıyor.

Merak etmeyin! Ne yazık ki yalnız değilsiniz. Sosyal medyayı kullanmayan birey sayısı çok az sayıda artık. Sosyal medya kullanımı her ne kadar masumane gibi dursa da uzun vadede durumun böyle olmadığını, patolojik durumlara yol açabileceği gerçeğini size söylemek zorundayım (ki sosyal medyayı çok sık kullanan biri olarak özeleştiriyi yaparak başlıyorum).

“İnternet Bağımlığı” artık psikiyatrik bir hastalık!

Ruhsal hastalıkların sınıflandırmasında kullanılan Psikiyatrik Sınıflandırma Sistemi Tanı Listesi'nin (Diognastic and Statistical Manual of Mental Disorders- DSM V) daha ileri çalışmalar gerektiren ruhsal hastalıklar bölümüne, kişiyi yalnızlaştırarak depresyona sokabilen "internet bağımlılığı" da eklendi.

Siz, sosyal medya bağımlısı mısınız?

Bunun cevabını tanı kriterlerine ulaşmadan yakın arkadaşlarınıza ya da aile bireylerinize sorarak öğrenebilirsiniz. Yine de en iyi siz kendinizi tanırsınız. Dolayısıyla da en sağlıklı cevabı kendiniz vereceksinizdir(İnternet bağımlılığı tanısının konulabilmesi için tanımlanan 8 ölçütten 5’inin karşılanması yeterlidir. Tanı kriterlerine dilerseniz DSM-V kitabından ulaşabilirsiniz).

Belirtiler

Öne çıkan belirtiler arasında, bu kişilerde internetten uzak kalındığında aniden öfkelenme, huzursuzluk, kaygı, mutsuzluk gibi yoksunluk görülüyor. Sosyal medyada vakit geçirdikleri süre, zaman içinde artış gösteriyor, internette zaman geçirmeyi engellemeye çalışmaya rağmen başarısız olunuyor, internet nedeniyle diğer ilgi alanlarına ve uğraşlara katılmama söz konusu oluyor. Stresle, huzursuzlukla mücadele etmek için internete yönelim oluyor. Bu durumun da kişinin, iş, aile ve sosyal ilişkiler alanlarında sıkıntıya yol açmaya başlıyor.

Tedavisi oldukça güç!

Birtakım yönleriyle Facebook, instagram ve diğer sosyal medya platformların neden olduğu psikolojik etkileri tedavi etmek diğer bağımlılık tedavilerinden daha zor olabilir. "Alkol ve uyuşturucu bağımlılığının tedavisinden daha zor olabilir, çünkü çok daha angajesiniz ve bunu yaparken nerdeyse hiç kimse bu kullanımın kötü olduğunu düşünmüyor!

Duygusal ve Fiziksel semptomlar: İnternet ve sosyal medya bağımlılığında birçok duygusal ve fiziksel belirtilerin de ortaya çıkabilir.

Duygusal belirtiler: "Suçluluk duyguları, anksiyete, depresyon, huzursuzluk, korku, duygusal dalgalanmalar, mutsuzluk, yalnızlık hissi, yerinde duramama gibi belirtilerdir.

Fiziksel olarak; yeme alışkanlıklarının değişimine bağlı mide bağırsak sorunları, düzensiz yeme veya tersine aşırı yeme sorunları ile ilişkili kilo kaybı ya da aşırı kilo alımı, sırt ve baş ağrıları, bilgisayar ekranında fazla zaman geçirmeye bağlı görme sorunları, düzensiz uyku uyanıklık saatlerine bağlı uyku sorunları, bilgisayarda geçirilen fazla zamana bağlı kişisel bakım ve temizlik sorunları ortaya çıkabilir. Bu tür bağımlılıkla ilgili kuşku ve kaygıların varlığında, bir an önce ruh sağlığı uzmanına başvurulmalı."

Beğeniler neden bu kadar önemli?

Yapılan birden çok araştırma bize şunu gösteriyor: sosyal medya net bir şekilde bağımlılık yaratıyor. Bunu doğrulamak için internet kullanımının derinliklerine inelim. Sonunda Facebook beğenileri, instagram likeları ve RT edilmiş tweetlerin, beynimizde ödül alanları oluşturduğunu görebiliriz. Bize dopamin olarak şırınga ediliyor.

İdealize edilen benlik

Sosyal medyayı bu kadar çekici kılan en büyük neden; gerçek benliğimizden çok idealize ettiğimiz benlikte izlenimini yaratmak ve buna göre davranma, yazma, paylaşma şansı(!). Fake(sahte) hesaplarda buna sıkça rastlamak mümkün.

Sosyal medyayı sıkça kullanmanın psikolojik nedenleri;

Olduğumuzdan daha iyi görünme çabası, eksikliklerimizi, kusurlarımızı kapatma refleksi ki bu durum kişinin kendisini kabül etmesinin önüne geçerek yıprattığı gibi gelişiminin önüne de set kurmaktan başka bir işe yaramıyor.

Gerçek yaşamda sevilmeyeceğini, beğenilmeyeceğini ya da kendini kanıtlayacağını ortamın olmadığını düşünerek sanal ortamda istediği ilgiyi ve beğeniyi almak için çeşitli hilelere başvurabiliyor. Takipçi satın almak, zorla RT almak, beğeni yaptırmak, robot hesaplardan yorum aldırmak, GT, takibe takip, anında like gibi vs. enerji kaybına yol açan yöntemlere başvurulabiliniyor.

Gerçek “ben” den giderek uzaklaşmak, sürekli olarak en iyi pozlar vermek kaygısı gütmek, RT alamayınca ya da yeterince like alamayınca demoralize olmak, sıradışı görünmek çabası ile çoğu zaman kendisinin bile anlayamayacağı şekilde afilli cümleler kurma çabası kişide baskı oluşturmakta hem de kimlik karmaşasına da neden olmaktadır.

Bağımlılıklar da olduğu gibi; alınan beğeni, like, yorum oranının dozu zaman içinde yetmeyecek ve daha fazlasını istenecektir. Kişi; yarattığı, idealize ettiği sahte kimliğe kendisi de inanmaya ve gerçek hayatta da ona göre yaşamaya başlayacaktır. Çoğu zaman onbinlerce takipçisi olan kişileri gerçek hayatta görünce –yok artıkkkkkkkkk bu o muymuşşşşşş? Pes! Tepkileri bundan kaynaklanmaktadır.

Tüm eylemler “ben buradayım, beni fark edin! Çabasının ürünüdür.

Ezcümle; Çağımızın koşulları gereği sosyal medya kullanımı kaçınılmaz bir sanal gerçekliği oluşturuyor. Paylaşma içgüdümüz, arkadaşlarımızdan haberdar olma isteği, kontakt kurma, başarılarımızı, mutluluğumuzu ya da hüznümüzü, sevdiğimiz bir fotoğrafımızı, doğru bir bilgiyi paylaşma ve yayma hissi çok normal ve olması gerekendir. Ancak anormal olan otokontrolümüzü kaybederek çok fazla vakit geçirmek ki kendimizi sınırlandırmamız gerekiyor. Diğer anormal ve bağımlılığa neden olan durumlardan diğeri de; olduğumuzdan daha iyi görünme, eksikliklerimizi, kusurlarımızı kapatma çabasıdır.

Unutma! Gerçek sen olmayı başarabildiğin sürece iç huzuru sağlayabilirsin.