İnandığım yüce değerler ve taşıdığım vicdan nedeniyle insanları, doğayı ilgilendiren sorunlara seyirci kalamıyorum…

Bu kentte tanık olduğum önemli bir toplumsal soruna seyirci kaldığımda, hemen vicdanım beni dürtüyor, inancım beni harekete geçiriyor…

Bu düşüncelerim nedeniyle yıllardır toplumsal sorunlara duyarlılık gösteriyor, insan hakları, çevre ve yardımlaşma/dayanışma konularında kendime görev ve sorumluluklar yüklüyorum…

Sadece Batman’ımızdan yüzlerce sorunla ilgi ve alakadar olduğuma dair somut örnekler verebilirim.

Toplum yararına faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum örgütü çatısı altında bulunmamın nedeni de sorunlara seyirci kalmamaktır.

Bazılarının duyarlılığı üstlendikleri görevle sınırlıdır…

Örneğin bir sendika, dernek, oda veya başka bir sivil toplum örgütünün başkanı olduklarında toplumun karşısına çıkıp çalışma yapanlar bulunmaktadırlar.

Başkanlık veya yönetim kurulu üyeliği sonlandığında artık toplumun karşısına çıkmazlar…

Böylelerinden değilim, hiç olamam. Çünkü sorunlara duyarlılık göstermeyi inancımın ve insanlığımın gereği sayarım.

Çevre ve insan haklarına duyarlılık, zor durumda kalanlara yardımcı olmayı bir ibadet gibi değerlendiriyorum.

Toplum yararına faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinde başkan veya yönetim kurulu üyeliği gibi görev ve sorumluluk üstlendiğimde nasıl sorunlara duyarlılık gösteriyorsam, bu görevlerden ayrıldığımda yine sorunlara seyirci kalmıyorum…

Evet, din ve vicdan meselesini bir yana bırakırsak, beşeri sistemler, örneğin mevcut anayasa ve yasalar da, sorunlara duyarlı olmayı aslında teşvik ediyor. Topluma görev ve sorumluluklarını hatırlatan yasa hükümlerini biliyoruz.

Bir araştırma yaptığımda bu konuda vatandaşlar olarak görev ve sorumluluklarımızla ilgili ulaştığım ve herkesin rahatlıkla ulaşabileceği kısa ve öz bilgiyi paylaştıktan sonra esas konuya geleceğim: “İyi birer vatandaş olarak toplum içinde, toplumun diğer üyeleriyle bir arada ve uyumlu yaşamamız gerekmektedir. Sosyal ilişkilerinde adil davranabilmek, ahlak kurallarına uygun davranışlar gösterebilmek ve dürüst olabilmeliyiz. Sevgi, saygı ve anlayış duyguları ile diğer kişilerle dayanışma içinde bulunmalı, eleştirilere açık olmalı, başkalarının iyi davranışları ve başarılarını takdir etmeliyiz. Topluma karşı sorumluluklarımızın başında, birbirimizi sevmek ve karşılıklı haklarımıza saygı göstermek gelmektedir. Toplumsal görevlerimizden biri de iyilikte yardımlaşmak, muhtaçlara yardım elini uzatmaktır.”

Toplumu ilgilendiren sorunlara seyirci kalmamamız konusunda daha nice bilgiler sunabilirim. Bu kadar yeterlidir diye düşünüyorum.

FUHUŞLA MÜCADELE…

Toplumu ilgilendiren sorunlar çok. Hayatın pek çok alanında önemli sorunlarımız var ve ne yazık ki herkes bu sorunların üstüne gitmekten çekiniyor…

Madde bağımlılığıyla mücadele mesela kolay değildir. Büyük rant ve para döngüsünün olduğu bu alana da seyirci kalmıyorum.

Bu kentte (Her kentte olduğu gibi) bir de fuhuş olayları yaşanıyor.

Batman’ımızın diğer pek çok kente göre fuhuş olayında gerilerde olduğuna inanıyorum. ‘Fuhuşla mücadele’ ifadesini kullanırken, sanki kentimizde aleni fuhuş olayı varmış algısına kimse kapılmasın.

Bu kentte randevu evleri yoktur. X mahallede, falan evde açık fuhuş yapıldığı konusunda somut bilgilere gerçekten sahip değilim.

Ancak hiç fuhuş olayı yaşanmıyor da diyemem. O nedenle bu konuda da bedeli ne olursa olsun, meseleye seyirci kalanlardan hiç olmadım, olamam…

Yıllar önce Batman’ımıza dışarıdan gelen bazı kötü yola düşürülmüş kadınlar olmuştu. Fuhuş yapıldığı konusunda bilgi sahibi olduğumda hemen bu köşede, ‘Namuslu insanların sesi, namussuzlardan daha gür çıkmalıdır’ diyerek şer güçlerine meydan okumuştum…

O dönemde parasal döngünün başında olanların telefon tehditleriyle karşılaşmıştım. Allah şahittir ki tehditlere rağmen yine o meydan okumaları sürdürmüştüm. Fuhuş şebekesi ve tacirleri kentimizi terk etmek zorunda kalmışlardı…

Yine yıllar önce Batman’ın bazı elit tabakasının genç züppelerinin yaşı küçük bir kız çocuğuna yönelik istismar haberleri üzerine de ağır yazılar yazdığımı hatırlıyorum.

Sanırım 90’lı yılların ortalarıydı. Babalarının para ve makamlarına güvenen kimi sözde Batmanlı bazı soytarılara hadlerini bildiren yazılarım kağıt ortamındaki arşivlerde duruyor…

Günümüzde elit tabakaya ait bazı kişiler eğer fuhuş ve istismar olayı ile gündeme geliyorlarsa, bilinsin ki gerekirse kalemimle kentimizin namus bekçiliğini yapmaktan çekinmem…

Herkes haddini bilecek!..

Kimse parasına, malına, mülküne güvenmeyecek!..

Mal ve mülk Allah’ındır, bir imtihan vesilesi olarak elden ele dolaşır. Hayırlı amaçlar için kullanıldığında rahmet vesilesidir, kötülük için vesile edildiğinde başa beladır…

Mal ve servetlerine güvenerek istismarlarda bulunacaklar güçlerine güvenmesinler…

Elimde somut belge, kanıtlar yok. Ancak her soruna duyarlı bir meslektaşımın dikkat çektiği soruna seyirci kalmayacağımı buradan ifade etmek isterim.

Bazıları maddi olarak zayıf olabilir, yoksullukla boğuşabilir. Yoksulluk, fakirlik küfre götürebilecek kadar tehlikeli bir şeydir, bunun bilincindeyim. Ancak bunu fırsat bilerek istismara yönelecek varlıklı kişileri uyarmayı görev biliyorum.

Sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri sessiz kalabilir, yargıyı etkileyebilirsiniz. Ancak kötüler hep rezil ve rüsvay olmanın kabusunu her zaman yaşayacaklardır…

Not: Bazı gelişmeler ve aldığım duyumlar nedeniyle önemine binaen bu yazı bir tekrardır. Kötülerin bilsinler ki somut kanıtlara ulaştığımda kendilerini adil olmazsa bile yargıda bulacaklardır!..