İki yakalıdır Batman

Biri diğerini tamalayan

İki yakalıydı

Bir diğerine kapalıydı

Yara açardı

bükerdi boyunlarını

hüzün bırakırdı üzerine

Önüne gelip de karşı tarafa

Geçemeyen çocuk ve gençlerin

       Site Mahalllesi’ni bir çırpıda anlatmak mümkün görünmüyor, belki de birkaç kategoriyle anlatılabilir.

      İluh, TPAO ve Site Mahallesi elele vererek, birlikte ülke sahnesindeki sağlam yerini aldı. Böylece küçücük İluh Köyü, koca Batman Şehrine dönüştü. Neden Batman değil de İluh diye yazdım? Çünkü İluh vardı ve TPAO ismi, İluh’a bezenmiştir, topraklarından çıkan petrol gibi.

     Site Mahallesi her şeyden önce, çağdaş çalışma koşullarıyla birlikte oluşan bir yaşam alanıdır. Bu çağdaş yaşam alanının, ülkenin ücra bir köşesinde olması, ülkenin diğer ilçe ve şehirlerinde bile idrak edilmesi zor oluyordu.  Böylesine modern bir mahalle, o tarihlerde inanılmayacak bir mucizenin gerçekleşmesi gibiydi. İşte bu yerleşke acısıyla, tatlısıyla bizim oldu, bize ait oldu.

    Batman’da orayı Site Mahallesi olarak olarak düşünen çok insan olduğunu sanmıyorum. Orası hep Site’ydi bizim için, Site diye anıldığı için de, oranın farklı bir vasfı olan bir bölge olduğunu sanıyorduk. İşte o kapalı ve çok sıkı korunan yerin, aslında bize, bize ait olan ilçemizin bir mahallesi olduğunu yaşımız ilerledikçe anladık.

     Acısıyla diye yazdım, eminim o mahallede yaşayanların dışındaki herkes, o giriş bariyelerinin önünde hüzünlenip, acı çekmiştir. Çağdaş çalışma koşullarında çalışıp o yerleşke de yaşayan işçiler, işçi değil de farklı bir sınıfın üyesi gibi bir farkındalığa sahip olmuşlardı sanki, böyle bir farklılık isteyerek benimsenmiş değildi tabii ki, diğer çalışma koşullarıyla karşılaştırdıklarında, doğal olarak böyle hissediyorlardı.

      Biz onlar için aşağıdakilerdik, bu tanım, sınıf farkı yaratmak için değil, rakımın yüksek olmasından dolayı kullanılırdı. Ama bu tanımı benimseyen ve ona uygun davranan bazı kimseler vardı ve orada, yukarıda olmaktan hoşnuttular.

      Diğer bir kategoride; Site Mahallesi’ni, oradaki yaşam olanaklarını bilen her Batmanlı çocuk ve genç için orası bir Disneyland’dı . Çünkü güzdüzleri “Cila sürülmüş parıldyan yolları” ve akşamları rafinerinin göz kamaştıran ışıkları rüyalarını süslüyordu; Tabii ki Yüzme havuzları, tenis kortları, açık ve kapalı spor salonları, çay bahçeleri, yürüyüş yolları ve o yürüyüş yollarında bir sevgili bulma hayalleri, bu rüyaların üzerine pembe bulutlar konduruyordu.

      Batmanlılar, ülkenin diğer şehirlerinde yaşayan insanlarından önce, modern bir şehrin ve çağdaş yaşam koşullarının nasıl olduğunu gördüklerini söylersek abartmış olmayız. İşin ilginç olan yanı tenis kortları, havuz gibi tesisler bilinirdi ama golfün hele mini golfün bilindiğini hiç sanmıyorum. Ankara ve İstanbul’da yaşadığım onlarca yılda hiç kimse mini golfun nasıl olduğunu bilmiyordu (Bilenlerin affına sığınarak ayrı tutuyorum onları.) o yüzden bana, nasıl oluğunu detaylıca anlatırırlardı. Çevrim santralı kavramı bile henüz bilinmezken, Batman’da hem elektrik, hem sıcak su, hem de buharla ısıtma sağlayan bir çevrim santralının olması aklın sınırlarını zorluyordu. O zamanlar böyle bir olanağın, ülkenin hiçbir yerinde olduğunu sanmıyorum, Belki de Eğerli, Karabük ve İskenderun Demir Çelik Fabrikaları’nda vardı.

      Diğer bir kategoride ise, aşağı mahallerle olan hareketlilikte, düzenli işleyen servis araçlarının bulunması ve özellikle çalışanlar için hemen hemen her mahalleye servislerin olması, orada çalışanlarda haklı bir kıvanç duygusu yaratıyordu. Belki bu yüzdendir ki, “TPAO’da çalışan işçiler, iş çıkışı perona doğru yürürlerken yüzlerinde bu kıvancın sevinci apaçık görülüyordu.”

     Sonuç olarak; çağdaş yaşam koşulları, çağdaş yaşam alanlarını, bu ikisi birlikte ise mutlu insanları oluşturuyor.

     Günümüzde o çalışma koşulları korunuyor olsa da Batman’ın büyüyüp gelişmesi ve her yerde ışıkların parıldaması, eskitti ve soldurdu o ışıldayan yukarı tarafı.