Batman merkeze bağlı en büyük köylerden birisi olan Segirka ile ilgili çok sayıda yorumlarım olmuştur.

O köylülerimizin her zaman gören gözü, işiten kulağı ve konuşan dili olmaya çalışmışım…

Merakla şu sorular sorulabilir; Segirka köyüm mü, akrabalarım mı, orada arazilerim mi var, neden?

Hiçbirisi değil kesinlikle…

Segirka köyünde mera çöplüğe dönüştü, haklarını savundum…

Segirka köyünde açıkta akan lağım suları halk sağlığını tehdit etti, gidip görüntüledim, yazılarımla sorunun üzerine gittim…

Segirka köyünde lağım sularını görüntülerken o zamanki köy ismi ile, ‘Yeniköyde vahim tablo’ başlıklı yazı yazdım, arşivimde duruyor…

Segirka köyünün guatr hastalarını Batman kamuoyunun gündemine taşımamın üzerinden on yıldan fazla zaman geçti…

Segirka köylülerine elektrikle zulmedildi, yanlarında oldum…

Segirka köylüleri Dicle EDAŞ’ı basıp hak aradıklarında arabulucu ve yatıştırıcı olarak davet edilen ve olayların büyümemesini sağlayan da benim…

**

**

Ilısu Baraj Gölü bu köylülerimizi perişan etti, haklarını savunan yine ben oldum.

Daha onlarca örnek verebilirim.

Sadece Segirka ile mi ilgiliyim?

Hayır. Tüm köylerimizin sorunlarıyla hep ilgili olmuşum yıllarca.

Misal; Binatlı (Bılheyder) köyü için de sayısız yazılarım var.

Köydeki devasa çukurun yarattığı kirlilikten, olmayan içme suları için verdiğim mücadele ve hatta köydeki kavga utancına kadar pek çok konuda yazılar yazmışım.

Sason’un dağ köylerini de, Gercüş’ün Vergili ziyaretini de vs yazmış, sorunları irdelemiş, eleştirmiş ve çözümü için gayret sarf etmişim.

Çünkü elimde kalem 30 yıldır aralıksız günlük yazılar yazıyor, sorunların üzerine gidiyorum.

**

**

“İÇME SUYUMUZ KİRLENDİ”

Boşuna uzatmadım, çünkü geçmişi unutmamak gerekiyor.

Bugün Segirkalılar yine zor durumda olduklarından yine yazıyorum…

Hayır hayır bugün ihtilaflı arazilerini,

mahkemelik oldukları baraj mağduriyetlerini,

ödenmemiş istimlak bedellerini,

su basan seralarını,

barajdan kaynaklı yarınlarda oluşacak bataklıkları,

köyü tehdit edecek sivrisinekler ile yeni hastalıkları yazmayacağım…

Yeni gelişme; baraj suları köy dibine ulaşınca lağım suları tehdit olmaya başlamış…

Köylüler içme suyu ihtiyaçlarını kuyulardan temin ediyordu…

Yardım isteyen köylüler, “İçme suyumuz kirlendi, pis kokular ayyuka çıktı. Ne olur sesimiz, feryadımız olun” diyorlar…

**

**

Ne yapayım?

Bu feryada, yardım çığlığına sessiz mi kalayım?

Buradan soruyorum; Batman’ın dibindeki bu büyük köyün içme suyu ihtiyacı nasıl karşılanıyor?

Köyde şebeke-musluk sistemi var mı, suları akıyor mu?

Hayır…

Bana bilgi veren köylüler yıllar önce yine biz Çevrecilerin baskısıyla altyapı hizmetlerine kavuşup, kanalizasyon şebekesinin oluşturulduğunu, evlere musluklardan su verilmeye başlandığını, ancak devasa depo sorunu yaşandığını, bu nedenle ihtiyaçlarını kuyulardan karşılamaya başladıklarını ifade ettiler.

Şimdi baraj suyu ile lağım suları karıştığından, kuyular tamamen kirlenmiş durumda…

Pis koku nedeniyle kuyu sularını içemediklerini belirten köylülerimizin sesini duyalım…

Sıcak havaları da dikkate alırsak yarınlarda köyde pis ve kirlenmiş sulardan kaynaklı yaşanacak olası salgın hastalıklar(Her türlü bağırsak hastalıkları, Tifo, Paratifo, Dizanteri, hatta Kolera) için ilgilileri uyarıyorum…

Orda bir köy var yakında, o köy bizim köyümüzdür. Batman Baraj gölünün dibine kadar ulaştığı köyde salgın yaşanmadan gereken tedbirleri alalım.

Bu satırların acizane yazarı olarak köylülerimizin gören gözü, işiten kulağı ve konuşan dili olmaya çalıştım. Dilerim muhatap resmi kurum ve kuruluşlar üzerlerine düşen görev için hemen harekete geçerler…

Harekete geçme olayı gecikirse, bu yazı bir tekrar olarak yayımlanacaktır, kimse şüphe etmesin…

Sağlıkla kalınız.