Hz. Peygamber, Miladi 20 Nisan 571 yılında kameri 12 Rebiü´l-Evvel ayı Pazartesi günü sabaha doğru Mekke şehrinde 1446 yıl önce dünyaya geldi.

Peygamber Efendimizin (S.A.V.) doğumunda sayısız mûcizeler görülmüştür. Kureyş’in reislerinden, dedeleri hazreti Abdülmuttalib anlatıyor: Muhammed’in (S.A.V.) doğduğu gece, Kâbe’yi tavaf ediyordum. Gece yarısını geçince, Kâbe, Makam-ı İbrahim’e doğru secde ediyordu ve “Allahü ekber, Allahü ekber” diye tekbir sesleri ile; “Beni müşriklerin pisliklerinden, cahiliyet zamanının kötülüklerinden temizlediler.” diye sesler geliyordu. Bütün putlar yere düştü. En büyükleri olan Hubel yüzü üzerine, bir taşın üzerine düşmüştü. Birisinin, “Âmine, Muhammed’i (S.A.V.) doğurdu.” dediğini işittim. Safâ tepesine çıktım. Bir gürültü vardı. Sanki bütün kuşlar ve hayvanlar Mekke’ye toplanmışlardı. Sonra Âmine’nin evine gittim. Kapı kilitli idi. Kapıyı çalıp, “Açın!” dedim. İçeriden Âmine; “Muhammed (aleyhisselâm) doğdu” dedi. “Getir göreyim.” dedim. “İzin yok. Birisi geldi. Çocuğu üç güne kadar kimseye gösterme dedi.” dedi. İçeri zorla girmek için kılıç çektim, karşıma elinde kılıç, yüzü örtülü biri çıktı. “Ey Abdülmuttalib geri dön! Çünkü, oğlunu melekler ziyaret ediyorlar.” dedi. Titremeye başladım. Bu hâli üç gün kimseye anlatamadım, dilim tutulmuştu.

Aynı gece, Kisra’nın sarayı sallandı. Bin yıldır yanan Mecûsilerin ateşi söndü. Save Denizi kurudu. Ateşe tapanların âlimi olan Mübedâ müthiş bir rüyâ gördü. O gece, güneş doğmadan bütün cihan aydınlandı ve nûrlandı.

Sevgili Peygamberimiz henüz annesinin karnında iken babası Abdullah Şam yolculuğundan Mekke´ye dönmekte iken Medine civarında vefat etti.  Mekke sıcak olduğundan diğer Mekke çocukları gibi Hz. Muhammed'de Sad kabilesinden Halime ismindeki sütannesine teslim edildi. Halime onu Mekke'nin dışına götürdü. Hz. Muhammed öksüz kaldığı için Halime onu götürürken tereddüt ediyordu. Ancak götürdükten sonra evine bereket yağdı. Rızıkları bollaştı. Beş sene kadar bir müddet orada kaldı. Sonra Mekke´ye getirildi. Altı yaşında iken Annesiyle birlikte Medine civarında medfun babasının kabrini ve dayılarını ziyaret ederken orada annesini kaybetti. Sonra dedesi Abdulmutalib´in himayesine verildi. İki sene sonra da dedesi vefat edince Amcası Ebu Talib´e teslim edildi. Uzun bir müddet onun himayesinde kaldı.

Hz. Muhammed 12 yaşında iken Amcası Ebu Talip ile birlikte Şam ticaret yolculuğuna katıldı. Şam yakınında Busra kasabasına uğradıklarında Bahira adındaki papaz Resulullah´ın simasına bakarak onun son peygamber olacağını anladı ve amcasına onu hemen geri götür, Şam Yahudileri onu görürlerse ona zarar verebilirler diye amcası Ebu Talib'i uyardı. Bunun üzerine Ebu Talip onu Mekke´ye geri götürdü. On yedi yaşında iken de amcası Zübeyir ile birlikte Yemen´e doğru seyahate katıldı.

Hz. Muhammed ticari ortak olarak Hz. Hatice´nin  ticaret kervanına katıldı ve bu ticaretten büyük kazanç elde edildi. Dul ve aynı zamanda Zengin ve hatırı sayılır olan Hz. Hatice Hz. Muhammed´in dürüstlüğüne hayran kaldı ve birçok eşrafın evlilik tekliflerini ret ettiği halde, Hz. Muhammed´le evlenme teklifini kabul etti. O zaman Resulullah (S.A.V.) 25, Hz. Hatice de 40 yaşlarında idiler. Hz. Hatice´den altı çocuğu oldu. Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatma olmak üzer dördü kız, Kasım ve Abdullah da oğlan idiler. Hz. Mariye´den de İbrahim adında diğer oğlan bir çocuğu da vardı.

Kırk yaşında iken kendisine Peygamberlik geldi. 13 sene Mekke´de peygamber olarak kaldıktan sonra Medine´ye göç etmek zorunda kaldı. On sene de Medine´de kaldıktan sonra Mekke´nin fethiyle İslam dini, bölgede tek otorite haline geldi. 63 yaşında iken de Medine´de vefat etti.

Sevgiliden sadece maddi anlamdaki sevgiliyi anlayanlar akılları gözlerinde olanlardır. Oysa bütün alemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Allah’ın sevgilisi Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz her iki cihanda da O’nu sevenlerin sevgilisidir. Bizler de O’nun adı anıldığında salat ve selamlarımızı O sevgiliye getiririz. Çünkü O bir kişinin değil, milyarlarca insanın aynı anda sevgilisi.

Ey Sevgili, nice Firavunlar, Kisralar, İmparatorlar yeryüzünden silinip gitti. Adları bile artık anılmıyor. Bazılarının adı ise lanetle anılıyor. Bazıları da yaşadığımız günlerde kendilerini insanların başında ilah derecesinde görüyor. Ama senin sevgin gönüllerde hiç eksilmiyor.

Oysa biliyoruz ki, sen bütün Müslümanları bir tarağın dişleri gibi eşit görüyor ve yaptıklarınla bunu destekliyorsun. Hiçbir Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap olana üstün olmadığını yüzyıllar önce söylemiş olmana rağmen, hala birileri mensubu oldukları ırkları ile başkalarına üstünlük taslamaya devam ediyorlar.

Bazıları da Sen’i sadece kandil gecelerinde hatırlayarak, Sen’i yücelterek hayatlarından çıkarmaya çalışıyorlar. Sen tabii ki, Allah’ın sevgili kulusun, ancak Sen birkaç geceye sığamazsın ki Sen’i sadece bu günlerde hatırlayıp diğer günlerde unutalım.

Allah’u Teala Yüce Kuran'ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

 “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran 31)

Bu ayet bile ne kadar mühimdir. Yüce yaratıcımız, Rabbimiz Allah'u Teala, kendisini sevdiğini iddia edenlerin, Peygamberimize itaat etmesini şart koşuyor. Ve eğer itaat ederlerse kendisinin de onları seveceğini buyuruyor. Azıcık aklı olan Müslümanlara bu ayette bile büyük ders vardır.

Rabbimiz Peygamberimizi her şeyden daha çok sevmemizi emrediyor.

De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” (Tevbe 24)

Kısaca her şeyden daha sevgili olmalıdır. Eğer böyle değilse; yani bir kişi Allahu Teala’yı ve Resulüllah’ı böyle sevmiyor ise Allah katında fasıklar listesindedir. Fasık: Allah’ın emirlerine aykırı davranan, günahkâr, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren kimsedir ve ayetlerde bu vasfa sahip olanlar için tehditler vardır.

Ey Sevgililerin en sevgilisi. Sen’in sevgini birkaç satıra sığdırmaktan haya ederiz. Bizler Sen’in sevgine layık olmasak da, Sana olan sevgimizi kabul et, bizlere şefaatçi ol.

Kâinatın baş tacının hayatını bugün de ayrıntıları ile bilmekte mutlak zaruret vardır.

O’na muhtaç ve O’na hasretiz.  Ebedî rehberimiz Sevgili Peygamberimizdir. Varlığımızı ve kurtuluşumuzu O’na borçluyuz.Yarabbi bize senin sevgini, Resulünün sevgisini ve Onları sevenlerin sevgisini nasip et.  

Doğumu ile "cihanı aydınlatan O nur"a selam olsun.

Selam ve Dua ile...