EN BÜYÜK KİŞİSEL SERGİ
20 Temmuz 2025 tarihine kadar sürecek Artİstanbul Feshane sergisinin açılış ve galası izdiham yol açtı. Sanat dünyasının yanı sıra siyasetçiler, iş dünyası, eski Bakanlar ile yurt içi-yurt dışından galeri ve müze direktörleri, sanat tarihçileri, gazeteci ve yazar ile seçkin bir davetli topluluğunun katıldığı sergide konuşan dünyaca tanınan Güneştekin, “Artİstanbul Feshane’deki sergimde sanat hayatımın en büyük heyecanını yaşadım” dedi. İtalya, Amerika ve İngiltere’den de önemli konukların katıldığı serginin açılışında küratör Christoph Tannert: “Ahmet Güneştekin yüz yılımızın küresel tarihinin etkileyici bir sesidir. Bu durum, sanatçının dünyadaki olayların birbirleriyle giderek daha sıkı bir bağlantı içinde olmalarını ve giderek daha yoğun bir biçimde etkileşime girmelerini sağladığı anlamına gelmez. Hayır, konumunun önemi, imgeye dayalı dünya anlayışının odağını sınırlı geçiş uzamlarına yönelmesinden ama yine de bunu küresel bağlamlar içinde yer aldıklarının bilinciyle yapmasından kaynaklanıyor. Güneştekin’in geniş bir yüreği var, biçim içgüdüsüne sahip ve insan doğasını tanıyor. Sanatını bize hitap edebilmesinin mükemmel ön koşullarıdır” diye konuştu.
KAYIP ALFABENİN ÖYKÜSÜ
Sanatçı Güneştekin, ‘Kayıp Alfabe’nin öyküsünü şöyle anlattı; “İzleyicinin duygusunu ölçebilecek değişkenler, sanat eserinin sosyal bir nesneye dönüşmesiyle alakalı. Eserin izleyiciler hakkında ‘olmak’tan çok onlar için ‘olma’ya geçebilmesiyle ilgili. Kayıp Alfabe tanıklık nesnesinin oluşmuş olmasına rağmen tanıklığın silinmesi üzerine kurduğum işlerimden biri. Zorla kaybedilenlerin isimleriyle kamusal alanda olası bir karşılaşma için çalıştığım bir enstalasyon. Tim bu işlerin ortak noktası, coğrafyası karışmış, coğrafyasını değiştirmeye mecbur edilmiş insanların belleklerini yoğunlaşarak üstlerinde taşıyor olmaları. Kullandığım nesneler bu taşımayı üstleniyor.”
“SERGİLER GEÇİCİDİR AMA…”
Sergilerin geçici de olduğunu ifade eden Güneştekin, şöyle devam etti; “Kuşkusuz sergiler geçicidir ama arkalarında bir şey bırakırlar. Her insan, kendinde ve şimdiki zamanda taşıdığı geçmişlerin habercisidir ve bu geçmişlerin toplamı tarihçilerin yazdığı belgeye dayalı anlatılara tekabül etmiyor. Bu işler bir ön yılın, bir yüz yılın, bir bin yılın çakıştığı bu anda, aynılaştırmanın hükmüne karşı bir savunma olabilir. Bana göre tarih, ona tanık olup ve ona iştirak edip de görünmez kalanların hikayelerinde oluşur. Mübadele bu hikayelerden biridir. Mübadelenin sonuçlarını yaşayanların ve onları izleyen kuşakların bu geçmişe ve onun temsillerine verdiği tepki ve eserlerle kurdukları ilişki doğal olarak farklı olacak. Ancak yine de Gavur Mahallesi sergisinde, izleyicinin Kayıp Alfabe eseri ile mesafeli bir duygu geliştirildiğini tanık olmadım.”