Söyleşi: Melek Barış

Onlarda çocuktular;

POŞET ALIP ŞEKER TOPLADILAR 

Bayram deyince akla şeker, çocukluk ve mutluluk geliyor ve tabi ki bayram gezmeleri. Hele Ramazan Bayramı, 17 saatlik oruçlu günlerden sonra harikulade bir duygu. En çok da çocuklar için; bayram elbisesi, ayakkabısı ve tabi ki, bayram neşesi.

Nereden bakarsanız bakın bayram, coşku ve barışı içinde barındırıyor. Dingin bir huzur, kimsenin kimseye küs kalmadığı, komşuluğun zirve yaptığı muhteşem kokteyl duygular.

Batman Belediye Eş Başkanları Sabri Özdemir ve Gülüstan Akel ile bayramları ve tabi ki daha çok çocukluklarındaki bayramları konuştuk. 

Onlarda bir zamanlar çocuktu diyerek, bayramı ve coşkusunu Özdemir ve Akel ile şen şakrak söyleştik. Çocuk şekeri tadında geçen söyleşiyi mutlu bayramlar dileğiyle paylaşıyorum.

 

Doğrusu merak ediyorum, çocukluğunuz nerede geçti?

Özdemir: 1972’de Batman’da Raman Mahallesinde doğdum. 8 yaşına kadar Batman’daydık. 80 darbesiyle köye yerleştik ve hep köyde kaldık. Meymuniye, Raman Dağı eteklerinde şirin bir köy.

Akel: Kumeriz’de doğdum. Bingöl’e bağlı sınırda dağlık bir köy. 80 darbesiyle Diyarbakır karışınca babam annemi köye götürüyor. Bir yıl sonra da ben doğuyorum. Çocukluğum köyde ve Diyarbakır’da geçti.

Daha çok anneye mi yoksa babaya mı düşkündünüz?

Özdemir: Ben anneye düşkünüm, şimdi bile annemin dizlerine başımı koyar öyle sohbet ederim.

Akel: Hep anneme düşkün oldum ve bu değişmedi.

Çok yaramazlık yapar mıydınız?

Özdemir: Evin en küçüğüydüm ve en yaramaz çocuğuydum. Annemden yana dokunulmazlığım vardı. Hiç kimse bana ses çıkaramazdı. Dışarıda efendiydim, evde ise inanılmaz huzursuzluk yaratırdım. Annenin en küçüğe düşkünlüğü bunda önemli bir faktör galiba.

Akel: Ben çok sakin ve şişman bir çocuktum. Hareket alanım enerjim açısından pratik değildi. Evin büyük çocuğu psikolojisinin verdiği bir olgunlukla hareket ediyordum. Söz dinleyen, yaramazlık yapmayan, yetişkin gibi davranan bir karakterim vardı.

Bayramda neler yapardınız, şeker toplar mıydınız mesela?

Özdemir: Bizde bayramlar hep köyde geçer. Ağa çocuğuyduk ama ekonomik olarak çok iyi değildik. Bayramda alınan bir tişörte bile inanılmaz seviniyorduk. Bayram sabahları poşetimi alır köyde şeker toplardım fakat şekerden ziyade bayram harçlığına göz dikerdim. Bayramın ikinci günü yürüyerek de olsa arkadaşlarla Batman’a gelirdik. Mehtap sinemasının bulunduğu yerde bütün paramızı harcardık. Motosiklet kiralar binerdik. Tüfek atışları olurdu. Onlarla atış yapardık. Bizler için bayramın ruhu mehtapta atardı. Acıktığımızda ciğerciden bir de ekmek arası yerdik, nasıl da lezzetli gelirdi bize.

Akel: Bayramda büyüklerimizin yanında giderdik, orada kutlardık ve bu geleneğimiz hala devam ediyor. Dedemler köyde olduğundan çocukluk bayramlarım da hep köyde geçti. Bayram akşamları heyecandan uyuyamazdım. Sabah erkenden kalkardım. Günlerdir giymeyi beklediğim yeni elbisemi neşeyle giyerdim. Büyüklerimizin elini öpüp bayram harçlığını da aldıktan sonra köyde şeker toplamaya çıkardık. Elimizde poşet ev ev dolaşırdık. Köyde gezmedik tek kapı bırakmazdık. Bazı evler misafir şekeri verirdi daha çok mutlu olurduk.

Bizde bayram sabahları et, pilav ve hoşaf yenirdi, o güne özel sizde neler pişerdi?

Özdemir: Bizde her bayram mutlaka kuzu veya koyun kesilirdi fakat bayram sabahları kahvaltı yapılırdı. Etli pilav öğlen yemeğine gelen misafirlerle birlikte yenirdi.  Biz bunu hala sürdürüyoruz.

Akel: Akşamdan dolmalar sarılırdı, güveç, pilav pişirilirdi, haşlama mutlaka vardı. Kahvaltı yapılmazdı bizde ve bu gelenek hala devam ediyor. Babam ve amcamlar bayram namazından döndükten sonra akrabalarla bir araya gelirdik. Ortak kullandığımız büyük bir oda vardı, herkes pişirdiği yemeği tepsiyse koyar oraya getirirdi, birlikte afiyetle yenirdi.

Hem bayramları özlemle bekleriz hem ‘Nerede o eski bayramlar’ deriz, neden acaba?

Özdemir: Özlenen masum geçen bir dönemdir aslında. Bir daha geriye dönemeyeceğimiz çocukluğa özlemdir. Bizim çocukluğumuzda bisikletimiz yoktu, bisiklete binmek için kiralardık ve böyle de çok mutlu olurduk. Oysa şimdi çocuklarımızın kendilerine ait bisikletleri var ama onlarda ileride ‘nerede o eski bayramlar’ diyecekler.

Akel: Özde bunu söyleten çocukluğumuza duyduğumuz özlemdir ama zamanlar ve toplumun yaşamı da biraz değişti galiba. Hayat çok hızlı akmaya başladı. Bireyselleşme arttı. Çekirdek aile olgusu hâkim olmaya başladı. Çocukken dünyaya bakış açımız, sorunları algılayışımız dünyada olup biten acılarla, meselelerle uğraşma düzeyimiz az olduğundan o dönemlerde geçirdiğimiz zamanlar keyifliydi. Yoksa manevi bir araya geliştir bayramlar. Çocukların, gençlerin, büyüklerin bir araya geldiği mutlu bir gündür.


Çocuklarınızda bu heyecanı görebiliyor musunuz?

Özdemir: Çocuklarımız bize göre bu heyecanı daha az yaşıyorlar.

Akel: Oğluma bunu aşılamaya çalışıyorum. Bayramın özel bir gün olduğunu anlaması açısından mutlaka her bayram ona elbise alıyorum.

Peki, kendiniz için bayram elbisesi alıyor musunuz?

Özdemir: Bu soruyla fark ettim ki, kendim için bayram elbisesi almayalı çok olmuş fakat bu bayram alacağım.

Akel: Evet, bende uzun zamandır bayrama özel bir elbise almadığımı fark ettim. Aslında kendime de bir elbise alarak, çocuğuma bunun önemini daha iyi hissettirebilirmişim. Bu bayram bunu yapacağım.

Çocukken çok hayal kurar mıydınız, neydi en kral hayaliniz?

Özdemir: Çocukken hep bir arabam olsun isterdim. Öyle ki, araba kullanmayı çocukken öğrendim. Traktöre biner tarlayı sürerdim. Planını kendimin yapacağı bir eve sahip olmak isterdim onu da başardım. Bir de yüksek yerlere gelmek isterdim. Öyle herkese hükmeden mafya babaları olur ya onlara özenirdim ama öyle olmadım tabi.

Akel: Ben çok hayal kurardım. Çocukken insanın yaşadığı dünyanın dışında bir de kendine has bir dünyası olur. Kendime has o dünyamda bile okuyayım, meslek sahibi olayım, kendimi gerçekleştireyim gibi hedeflerim vardı. Ne garip pek de çocukça hayaller değilmiş.

Gördüğünüz rüyaları hatırlıyor musunuz?

Özdemir: Ben çocukken uçmayı çok istiyordum. Rüyalarımda da hep uçardım, uçtuktan bir süre sonra da yere düşerdim. Bunu çok sık görürdüm.

Akel: Çocukluğumda kurşunlardan çok korkardım. 90’lı yıllar tehlikeliydi. Her an çatışmanın olacağı bir dönemdi. Bazen askeriye bizim köyün arkasını bombalardı. Korkudan uyuyamazdım. Bir de doğadan çok korkardım, şehirde yaşadığımdan olsa gerek. Böceklerden yılanlardan ödüm kopardı. Rüyalarımda da hep bunları görürdüm.


Peki, çocukken daha çok hangi hikâyenin kahramanı olurdunuz?

Özdemir: Bizim köyde akşamları sohbetler olurdu. Hikâyeler anlatılırdı. En çok etkisinde kaldığım ve kahramanı olduğum hikâye ise Siyabend u xece’dir. Bir aşk hikâyesiydi. Bir de Süpermen’e çok meraklıydım.  Onun gibi uçmak isterdim.

Akel: Annemden hikâye dinlediğimi hiç hatırlamam. Annem hikâye anlatmazdı bize. Nenem anlatırdı o da hep korku yüklü hikâyelerdi. Gece dışarıya çıktığı için kurtlar tarafından parçalanan çocuklar. Yiyecek bulmak için yola çıkan ve türlü tehlikelerle karşılaşan açlık ve kuraklık dönemine dair masalardı. Bizim köyde yaşlı bir nene vardı. Yılanları kutsayan bir anneydi. Yılanla dostluğa dair çeşitli masallar anlatırdı. O masalları dinlerken, ben yılanla dost olmayı hep hayal ederdim.

Ortaokul ve lise yıllarınız nasıl geçti?

Özdemir: Ben sadece ilkokulu okudum. Ortaokul ve lise köyde olmadığından okuyamadım. Gençlik yıllarımda çok hızlıydım. Gözümü açıp kapadım ve bitti, öylesine hızlı geçti. Gençlik yıllarımda partiyle tanıştım böylece hayat okuluna başlamış oldum. Tutuğumu koparırdım.

Akel: O zamanlar da sakindim ve çalışkan bir çocuktum. Yapı olarak hiç hırçın olmadım. Ortaokul yıllarım en güzel dönemlerimdi. Hesapsız ilişkilerin kazandırdığı dostluklar o dönemde kalma. Benim için korkusuz ve kaygısız dönemlerim oldu. Ayrıca ben çok sosyaldim. Spor ve müzikte iyiydim. Hocalar boş derslerde bana türkü söyletirlerdi.

İçe kapanık mıydınız?

Özdemir: İçimde ne varsa dışıma o vurur. Feodal yapıdan olsa gerek, duygularımı söylemekte biraz zorlansam da bunu pratiğimle hissettiriyorum.

Akel: Her zaman içe kapanık oldum fakat öfkemi tutamam o yönüm çok açık. Kızgınlığım çok çabuk reflekse dönüşebiliyor.

Çocuk ruhunuz hala var mı?

Özdemir: Çocuk ruhumu hiç kaybetmedim. Gündelik yaşamdaki sıkıntıları, acıları üzerimden daha çabuk atabiliyorsam bu yönüm sayesindedir.

Akel: Çocuk gibi hissetmek, çocuk gibi bakmak çok imkânsız gibi duruyor bana. Her gün bir acıya uyanmak, bilginin ıstırabını çekmek oldukça zor. Yanı başında çocuklar ölmeye devam ederken çocukluk ruhuna yaklaşmak veya yakalamak çok zor.

Bu bayram şeker toplayacak mısınız?

Özdemir: Çocuklarımın elinden tutup köyde bayram kutlayacağız. Böylece şeker de toplamış olacağız.

Akel: Yıllardır şeker toplamadım ama oğluma toplatacağım. Şeker poşetini eline verip bayram kutlamaya göndereceğim.


Yaşayamadığınız için pişmanlık duyduğunuz ne v
ar?

Özdemir: Üç kardeşimi birden kaybetmek en büyük acım oldu. Salih ağabeyim yol gösterenimdi, Sofi ağabeyimle aramızda 7 yaş vardı ama arkadaşımdı. Sadi ağabeyim ise eleştirenim ve beni dizginleyendi. Onlarla daha çok bir arada olmak ömür geçirmek isterdim.

Akel: Dedemin hala yaşamasını isterdim. Ayrıca Hindistan’ı merak ediyorum görmek isterdim.

Çocuklar için bir film yapacak olsanız filmin adı ve konusu ne olurdu?

Özdemir: Daha çok hayvanlarla ilgili bir konu seçerdim. Hayvanlardaki saflık ve temizliği konu alır onu çocuklarla birleştirirdim. Çocuklar hayvanlardan hep ürkerler bu korkunun yersiz olduğunu ‘Hayvanlar âleminde’ işlemek isterdim.

Akel: Çocuk güzelliktir, renktir, mutluluktur. Giriş, gelişme ve sonuçtan oluşan bir konu seçmezdim. Çocukların yürüdüğü, güldüğü bir kare yakalardım ve sanırım bu da en kısa film olurdu. Adını da Gökkuşağı koyardım.

Şu an ne hissettiğinizi paylaşmak ister misiniz?

Özdemir: Kendimi gayet iyi hissediyorum. Çocukluğuma döndüm bir an. Hatıralarım canlandı. Çocukluğumdaki gibi şeker toplamak istedim. Eski bayramları yâd etmek beni mutlu etti. Bu coğrafyada yaşanan acılar her ne kadar bayramların ruhuna ters düşse de sonuçta önümüzde bir bayram var ve o onu en layıkıyla kutlamayız. Tüm İslam âleminin bayramını kutluyor, barışa, kardeşliğe vesile olmasını temenni ediyorum.

Akel: Bayram üzerinden düşündüğümde buruk hissediyorum. Bu coğrafyada büyük acılar yaşanıyor. Ramazanın o şen ve mutlu yüzü, huzur dolu yüzü olmayacak bu bayramda ama umudumuz var. Acının olmadığı yerde umuttan da bahsedilemez. Bir siyasetçi ve bir birey olarak daha neşeli, umutlu bayramlar için mücadelemi devam ettireceğim. Tüm İslam âleminin bayramını kutluyor, barışa kardeşliğe vesile olmasını temenni ediyorum.

Editör: TE Bilişim