** 1990’da ‘il’ statüsüne kavuşan petrolkenti Batman’ın ilk Valisi Tuncer Perçinler’le İzmir’de bir araya geldik. Ağrı Valiliği’nden Batman’a atanan Perçinler, eski günleri yazarlarımızdan Yunus Arslan’a anlattı.

** Unutamadığı anıları anlatan Perçinler’le tam bir ‘Batman nostaljisi’ yaşadık. Perçinler: “Batman ilçeyken üç tane dozer çalışıyordu, aklımda kaldığı kadarıyla. Diğer ilçeler hariç bu dozerler ilçe ve köylerde çalışıyordu sadece. Ama Batman il olunca Siirt kendi imkanlarını çekti. Diğer illerden destek sağlandı ama o iller kendi işine yaramayan hangi makine varsa onu yolladılar. Bunlarla hizmet vermek zordu” diyor…

Tuncer Perçinler kimdir?

Tuncer Perçinler  11 Kasım 1941 Kastamonu doğumlu bürokrat. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Kemaliye, Sarayönü, Torul, Köyceğiz, Karacasu ve Tirebolu Kaymakamlıkları, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı, Ağrı, Batman ve Niğde Valilikleri yapmıştır. Ayrıca Batman'ın ilk Valisidir.

Röportaj: Yunus ARSLAN

-16 Mayıs 1990 öncesini konuşalım. Bu tarih öncesindeki gelişmeleri anlatır mısınız? Nerede görev yapıyordunuz? Tayininizde kimler sizinle iletişime geçti? Bir şehrin ilk Valisi olacağınızın haberi geldiğinde ne hissetiniz?

1984 Şubat tarihinde Müsteşar Yardımcılığı görevindeydim. Batman il olana kadar bu görevim devam etti. Valilik ünvanını daha önce kazanmıştım. Müsteşar Yardımcılığı görevimin öncesinde Ağrı Valisiydim.  Elbette Vali olmanın getirdiği haz ve sorumluluklar vardır. Bununla beraber bu defa yeni il olan bir yere gideceğim için ayrı heyecana sahiptim. İlçeden il haline getirmek, sistemi oturtmak, beklentilere cevap vermek, ilçe iken yaşadığı sorunları gidermeye çalışmak başlıca hedeflerim olduğu için bu durum heyecanımı bastırmıştı. İlçe teşkilatını il teşkilatına dönüştürmek ana meselemdi. Tayinimde ise Bakanlıkla görüştüm. Turgut Özal ile önceden görüşmem olmadı. Kendisi Batman'a geldiğinde merasim düzenledik. Yoğun bir gün geçirdik kendisiyle bu nedenle Batman'a dair özel sohbetimiz olmadı.

-Batman Valisi olmadan önce Batman'ı biliyor muydunuz?

Bakanlıktayken sınırla ilgili çalışmalarımız vardı. Irak sınırına devamlı gider gelirdim. Bölgeyi biliyordum ama Batman'ı bilmiyordum.  

Batman'ı nasıl bekliyordunuz ve nasıl buldunuz?

Batman beklentilerimden daha iyi çıkmıştı. Gelişmiş, büyümüş ve o zamana göre nüfusu fazlaydı. Sanıyorum 100 bin civarındaydı. Sanayi gelişmişti. Rafineri iyi durumdaydı. Bunların getirdiği yan hizmetler şehrin gelişmesini sağlamıştı. Batman'ın ilçelerinde sıkıntılar vardı. Merkezin durumu gayet iyiydi.

-Koltuğunuza oturduğunuzda  belirli planlarınız var mıydı bu yeni doğan şehir için?

O zamanki ana ihtiyacımız teşkilatları kurarak il haline getirebilmekti. Ve halkın ana sıkıntısı yolların yapılması, düzenlenmesiydi. Ama ne teşkilatlar ne de imkanlar hizmet vermeye uygun değildi. Onları uygun hale getirmeye çalıştık. İlçe teşkilatında çalışanlar o şekilde çalışmaya alıştıkları için il teşkilatına dönüştürmek zorluydu. Düşünce biçimine el attık. Merkezi, ilçeleri ve köyleri il teşkilatı biçimine alıştırdık. Yılların getirdiği bu teşkilat düzenini değiştirmek zaman istiyordu. Bir an da gerçekleşmiyor bu tür şeyler. İlçeyken il talepleri sırasında, bizi il yapın bütün ihtiyaçları biz karşılayacağız diyen mahalli kuruluşlar, kişiler il olduktan sonra ortada görünmedi. Daha çok il olduktan sonra imkanlar temin edebilir miyiz düşüncesindeydiler. Durum böyle olunca ortada kalıyorsunuz. Sonuçta devlette bir an da her şeyi sunmuyor. Batman ilçeyken üç tane dozer çalışıyordu, aklımda kaldığı kadarıyla. Diğer ilçeler hariç bu dozerler ilçe ve köylerde çalışıyordu sadece. Ama Batman  il olunca Siirt kendi imkanlarını çekti. Sonuçta kendi bölgesi değildi artık. Durum böyleyken, Batman Köy Hizmetleri'ne 3 tane dozer tahsis ettiler. Çevre illerden tahsis edildi. Ama o iller kendi işine yaramayan hangi makine varsa onu yolladılar. Bunlarla hizmet vermek zordu.

- Batman'ın kanayan yaralarından biridir hava kirliliği. O dönemlerde durum nasıldı?

Problem yoktu o zamanlar. En azından büyük problem teşkil etmiyordu. Aslında çok daha büyük problemlerle uğraştığımız için gözden kaçırmış olabiliriz. Ek olarak şunu ifade etmek isterim; Diyarbakır caddesi o zamanlar yeni yapılmıştı ve gözde bir yer değildi. Şehrin merkezi TPAO bölgesiydi. Haneler bu bölgeye kuruluyordu. Galiba Batman'ın hava kirliliğini çekmesinin sebeplerinden biri de bu.

-İnsanın toprakla uyum süreci vardır. Çoğu zaman insanın gidişleri, gelişleri ve bitmek bilmeyen arayışı da toprağa uyum sürecinden kaynaklıdır. Sizin Batman'la uyumunuz nasıldı? Alışabildiniz mi?

Batman'a alışmıştım. Yapı itibariyle de uyum sağlarım toprakla, insanla. Görevimin bilincinde olurum ilkin daha sonra kendimle ilgili düşüncelere yer veririm. Bu sebeple görev yerime aidiyetim hemen oluşur.

Peki, Batman halkı sizi nasıl karşıladı?

Halkla diyalogumuz iyiydi. Ama o zamanlar ortalık biraz karışıktı. Toplu olaylar fazlaydı. Onlarla da çok uğraşırdık.

- Görev süreniz başladığında halkın size çoğu zaman Kaymakam bey tabiri varmış. Şehre entegre olmaya çalışan vatandaşların bu yeni yapıda sizden istekleri neler oluyordu?

Halkın dil alışkanlığıyla ilgiliydi bu. Valiye alışmaları biraz zor oldu tabi. Ama bu Kaymakam bey sözüne hep gülümserdim. Halkın taleplerine gelecek olursak iş talebi çok fazlaydı. Dışarıda bir işi olsa bile, devlet kapısı hoş geliyordu onlara ve emeklilik cazipti. İlin getirdiği avantajlar vardı. Bunlardan biri fazlasıyla memur alımıydı. Onlarda bunu bildiği için böyle istekleri oluşuyordu ve bu normaldi. Ve ayrıca binası olanlar, müdürlüklere binasını satma ve kiralama gayretindeydi.

Batman'da sizi en çok etkileyen yer neresiydi?

27 yıl geçti aradan. Düşündüğümde hep koşturmaca içindeydik. Durduğumuz söylenemezdi. Batman'ın bazı köyleri ferahlatıcıydı, şimdi isimlerini hatırlamasam da anımsıyorum. TPAO'nun  sosyal tesislerinde akşam vakitlerini geçirirdik. Keyifli sohbetlerimiz geçmiştir orada.

- Hasankeyf'le bağınız var mıdır? O zamanlar Ilısu Barajı mevzusu var mıydı?

Hasankeyf'i çok net olmasa da iyi hatırlıyorum. Türbeleri, mağaraları ve köprüyü unutmak mümkün değil. Hasankeyf'e gittiğinizde Hasankeyf'te doğmuş gibi hissedersiniz. Bu bana hep garip gelmişti. Ilısu Barajı mevzusu ise o günlerde de konuşulurdu ama daha çok Hasankeyf'i nasıl kurtarırız derdi hakimdi. Hasankeyf'in sular altında kalma mevzusu yalnızca Hasankeyf ile alakalı değildir, bu duruma böyle bakmak lazım. Ama geçen günlerde Zeynel Bey Türbesi'nin taşındığını izledim. Mükemmel bir iş çıkarıldığını söyleyebilirim.

Batman'da görev süreniz boyunca sizi zorlayan bir durum var mıydı?
Teşkilatlar sıkıntılıydı. İyi hizmet verebilmek için bu önemliydi. Yorucu bir süreçti. Az önce bahsettiğim gibi ekipmanlar geliyordu ama en niteliksiz olanlar yollanıyordu. Verimli hizmet verebileceğimiz ekipmanlar değillerdi. Ankara'ya durumu belirtiyorduk ama o günlerin Türkiye'sine de bakmamız gerekiyor. Devlet o dönemler çok teşvik veriyordu. O zaman ben Devlet Planlama Teşkilatı'ndan teşvik raporlarını çıkarttım. Batman'daki teşvik alan tesislerde 10 bin kişinin çalışması gerekiyordu. Batman için bu çok büyük bir sayıydı. Belli birçok iş sahası var ve buna ilaveten 10 bin kişi çok büyük olaydı. Ama gelin görün ki o tesisler çalışmıyordu. Sadece yatırım yapılmış, tesis yapılmış ve kapıya anahtar vurulmuş. Tesis öylece boş duruyordu.

-Peki, bu durumun önüne geçilemez miydi?
Çok zordu. Aklımda kalanları aktaracağım. 420-500 civarında teşvik verilmişti. Bunun 220 civarı hayvancılıktı. Ekip kurdum, bu durumu tarattım. Ve gördüm ki, sadece iki tanesinde hayvan var. Düşünün 220 tesisin sadece 2'si faaliyette. Ama gerisi boş. Başka bir örnek daha verecek olursam, vatandaşın biri tarım aletleri fabrikası açmış, teşvik alarak. Bir bina yapmış. İçinde üç tane demirci çalışıyor. Bu devasa yapı da üç kişi çalışıyordu. Mesela 17-18 tane Çırçır fabrikası için teşvik verilmiş. Bir tanesini çalıştırmaya zorlanıyorduk. Başka bir örnek daha; Belediye'nin soğuk hava deposu vardı ama içine koyacak bir ürün bile yoktu. Bu belli başlı örnekler durumu özetliyordur. 10 bin kişinin çalışması gerekirken bunun cüzi miktarı çalışıyordu. Bu durumları Bakanlığa yazdım. Gelip baktılar, ''Vali bey burası çok iyi'' dediler. ''Nasıl iyi olur, kimse çalışmıyor'' dediğimde, onlarda ''Biz yatırım için teşvik vermişiz ama işletme için teşvik vermemişiz'' dediler. Bir de bu teşvik verilmeli dediler ama öyle kaldı sanıyorum. Durdum, kaldım yerimde. Hesapsız, kitapsız, ölü yatırımlar fazlaydı. Teşvik verilen kişilerin kapasitesine bakılmıyordu. Çünkü fabrika yönetmek basit değildir. Coğrafyada yetişecek ürünlerde göz ardı ediliyordu. Oldukça karışık bir durumdu.

-Sizin döneminizde intihar vakaları var mıydı?
Benim dönemimde yoktu. Bazı yerlerde cesetler bulunuyordu. Kol başka ayak başka yerde bulunuyordu. Ama intihar vakalarıyla görev sürem boyunca karşılaşmadım. Daha sonra duyduğumda şaşırmıştım.

Batman'da keşke bunu değiştirebilseydim diyebileceğiniz bir şey var mı?

Teşvik yatırımlarını değerlendirmeyi isterdim.

-Batman'ın ekonomik durumu nasıldı?

TPAO'dan kaynaklı hareketliydi ekonomi. Bu yapı birçok iş sahasını da beraberinde oluşturuyordu ama bu tek başına yeterli değildi. Ve o dönemler Batman'da çok zengin kişi yoktu. Yatırım yapılmıyordu şehre. Yoksulluk ise fazlaydı. Bununla kısmen mücadele edebiliyorduk.

-Batman'da edindiğiniz dostluklardan bugüne taşıdıklarınız var mı?

İl genel meclisi üyeleri, Belediye Başkanı ve TPAO ile o dönemler sıkı ilişkimiz vardı. Gazetecilerle de aramın iyi olduğunu söyleyebilirim. Hatırladığım kadarıyla iki gazete vardı. Bugüne taşıdığım dostluklardan söz edecek olursak; İsmail Sönmezsoy ile irtibatımız var. O dönemler İsmail bey encümen üyesiydi.  Arif Arslan'la da irtibat halindeyiz; dönem dönem görüşürüz.

-En son Batman'a ne zaman gittiniz?

27 yıldan bu yana hiç gitmedim. Arif Arslan'la geçenlerde konuştuk, şartlar oluşursa gelmeyi çok isterim. Batman benim için özeldir.

-Batman'daki döneminizi romana çevirseydiniz eğer bu kitabın adı ne olurdu? 

İlçeden İl’e Serüven.

Editör: TE Bilişim