İstanbul için çok şeyler söylenmiş, çok şeyler yazılmıştır. Ülkemizin en büyük vilayeti, milyonlara ev sahipliği yapan şehridir…

Nüfusu gayrı resmi verilere göre 20 milyona yaklaşmaktadır.

Boğazın büyüleyici manzarası, Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği tarihi surları, sarayları, Mimar Sinan’ın yaptığı devasa camiler ve ünlü yapıtlarının bulunduğu ‘Şehri İstanbul’dan söz ediyorum…

Hani filmlere bile konu olmuş, ‘Taşı toprağı altındır’ denilen, boğazın altından ulaşımın yapıldığı İstanbul…

Şu ifadeleri hatırlarsınız; “Recaizade Ercüment Ekrem Talu, yaşantısını anlatırken doğum yeri ve baba ocağını şöyle tanıtır: ‘Marmara Bölgesi Türkiye’nin en uygar bölgesidir; İstanbul Marmara’nın en güzel şehridir, Boğaziçi, İstanbul’un en latif semtidir; Sarıyer, İstanbul’un en şirin kazasıdır. Yeni mahalle Sarıyer’in en üstün mahallesidir ve Recaizadelerin köşkü Yenimahalle’nin en harika köşküdür. İşte ben burada doğdum...”

Böyle bir şehrin bir de Fatih semti var. Din adına ahkam kesilen, din adına sömürü mekanizmalarının işletildiği, tarikatlar, dernekler ve vakıfların bulunduğu semt…

Hayır, hayır İstanbul’u anlatmaya kalksam bir kitap yazmalıyım, sözü uzatmadan sadede geleyim.

DÖRT KARDEŞ’İN FECİ İNTİHARI!..

**

**

Fatih’in üstelik bir din aliminin adı ile anılan Molla Gürani mahallesinde, yaşları 45’in üstünde 4 yetişkin insan, 4 kardeş aynı anda hayatlarına kıydılar…

Borçlardan, geçim sıkıntısından, işsizlikten, yokluktan belki günlerce kuru ekmekle karınlarını doyuran dört kardeş, siyanür gibi korkunç bir zehirle yaşamlarına son verdiler…

Hemen yanı başlarındaki tarihi mekanlarda, deniz sahillerinin eğlence merkezlerinde, sabaha kadar açık bar ve pavyonlarında havyarların yenildiği, su gibi harcamaların yapıldığı ultra lüks yaşamların olduğu bir kentte, dört insan yokluktan, yoksunluktan, ekonomik nedenlerden ötürü topluca intihar ediyorsa, sosyal devlet onları görmüyorsa, hesaplar Allah’a kalmış demektir…

Bunalım yaşayan bir esnafın dönemin Başbakanı merhum Ecevit’e yazar kasa fırlatmasını, ülkenin ekonomik gidişatı için bir milat olarak ilan edip, manşet atanlar olmuştu…

Günümüzde ekonomik nedenlerle üzerlerine benzin döküp kendilerini yakanlar, boğaz köprüsünden atlayanlar, kafalarına kurşun sıkıp, boyunlarına ip geçirip intihar edenlerin haberleri ne kadar sansürlense de yaygın medyada yer aldı, önemsenmedi…

Şimdi dört kardeşin feci intiharı da birilerini düşündürmeyecek mi?

Resmi TUİK verilerine göre artan işsizlik, artan hayat pahalılığına rağmen düşen enflasyonla bizim zekamızla oynayıp, pembe tablolar çizmeye devam mı edilecek?..

**

**

İstanbul’daki dehşetle ilgili görüşlerimi buradan dile getirmesem, kafayı yiyecektim…

Başka acıların, dramların yaşanmaması için Fatih’teki kahredici üzüntü verici hadiseden ders çıkarılması için bunları yazıyorum…

Bakınız neden söz ediyorum, yaygın medyadaki olayla ilgili bazı bilgilere bakalım: “Fatih'te, iddiaya göre kapısında 'Dikkat siyanür var' yazılı not olan bir evde, 2'si kadın 4 kardeş ölü bulundu. Olay, Molla Gürani Mahallesi Oğuzhan Caddesi'nde bulunan bir binanın birinci katında yaşandı. Kapılarında, ‘Dikkat siyanür var, polisi arayın, içeri girmeyin.’ şeklinde not bulunan eve giren ekipler kardeş oldukları öğrenilen 48 yaşındaki Cüneyt Yetişkin, 54 yaşındaki Oya Yetişkin, 60 yaşındaki Kamuran Yetişkin ve 56 yaşındaki Yaşar Yetişkin'in cansız bedeniyle karşılaştı. Olayın ardından kardeşlerin alışveriş yaptığı bakkalın sahibi konuştu. Kardeşlerin parasızlıktan intihar ettiklerini söyleyen Yusuf Deniz, ‘Benim 15 yıldır komşum. 4 kişi yaşıyorlardı. Bir ablaları müzik öğretmeniydi Mimar Sinan’da maaşına haciz koymuşlardı. Bana para verecekti verememişti. Pazartesi ve Salı günü göremeyince 155’i aradık. Polis geldi, kapıyı kırarak içeri girdi. Ölmüş, zehirlenmiş. Kendi kendilerini zehirlemişler internetten siyanür almışlar. Çok güzel insanlardır. Parasızlıktan böyle bir şey yaptılar. Maaşına haciz koyulursa, bakkala borcu olursa, kirayı veremezse ne olur?’ dedi.

RS FM yayınına katılan Serpil Alkan geçim sıkıntısı çeken, elektrik borcunu ödeyemeyen, bankalara borçlu olan kardeşlerin hikayesini canlı yayınında anlattı. Aile dostu Alkan, ‘Oya ve Kamuran benim 35 senelik arkadaşım. Oya'nın annesi vefat ettikten sonra 60 bin tl borçlanmış ve kredi çekmiş. Ben ölürsem ablam, kardeşim, abim perişan olurlar bütün yük benim üzerimde. Hiç evlenmediler, hep beraber yaşıyorlardı. Ev sahibi kirayı arttırmak istiyordu bu yüzden mahkemelik olacaklardı. Ramazan ayında erzak yardımı yapanlardan toplayıp onlara veriyordum. Bu sene Kamuran'a söyledim ‘ben almayacağım durumu benden daha kötü olanlara ver' dedi’ ifadelerini kullandı.

15 yıldır aynı evde oturdukları söylenen, yaşları 45 ile 60 arasındaki kardeşlerin oturduğu binanın altında bir bakkal dükkânı işleten Yusuf Deniz BBC Türkçe'ye, kardeşlerin 15 yıldır kendilerinden alışveriş yaptığını, son zamanlarda da maddi sıkıntı yaşadıklarını söyledi. Deniz, evlerinde ölü bulunan kardeşlerden Oya Yetişkin'in kendisinden veresiye ile alışveriş yaptığını, genellikle ayın başında borçlarını ödediklerini, ancak birkaç aydır ödeme yapamadıklarını belirtti. ‘Her gün 6-7 tane ekmek alıyorlardı. Bazen 10 tane aldıkları bile oluyordu. 2.260 lira veresiye borçları vardı’ dedi. ‘Cuma günü bana borcunu ödeyecekti, ödeyemedi, dedi ki 'Maaşıma haciz koymuşlar.' Pazartesi günü alışveriş yaptığında ertesi gün bana para vereceğini söyledi. Gelen giden olmayınca biz de merak ettik, telefonu açmayınca şüphelendik, çıktık baktık, sonra da polisi aradık. Uzun süredir annelerinden kalan borcu ödemeye çalışıyorlardı, tüm ailenin ekonomik yükünü Oya taşıyordu, ancak yetişemiyordu. İş yerinde de sıkıntıları vardı. Daha önce devletten sosyal yardım talebinde bulunmalarını tavsiye ettiğini ancak arkadaşlarının sosyal yardımı kabul etmediklerini söyledi. ‘Diyecek kelime bulamıyorum, böyle bir şey olmaması lazımdı. Yeşil kart alalım diyordum. İstemiyorlardı. Aç dolaşıyorlardı ama yardım istemediler’ dedi.”

Durum bu kadar açık, acı gerçekler ortada iken hala pembe tablolar çizilmesi ve hele Ankara’da, en üst düzeyde, "Açlıktan, sefaletten, fakirlikten intihar şeklinde bir açıklama yapıldı. Bu doğru değildir" şeklinde kamuoyuna açıklama yapanları Allah’a havale ediyorum…