Yaklaşık son 1 yıldır yaşadığımız COVİD-19 salgın sürecinden psikolojik olarak en çok etkilenen grupların başında çocuklar ve ergenler geldiği bir gerçek. Psikolojik olarak etkilenmelerinin başat nedenlerinden biri çocuklarımız okul ortamından “fiziksel” olarak uzak kalmaları ki dünyada yaklaşık 2 milyardan fazla öğrenci benzer durumu yaşamak zorunda kaldı.

Okul Atmosferi

Çocuklar bunun farkındaydı ama ebeveynler bu konuda çok gerçekçi bir şekilde bu konda daha da farkındalık kazanmış oldu: Okul atmosferi, sadece öğretim boyutundan ibaret olmayıp, öğrencileri psikososyal açıdan geliştiren çok önemli bir işleve sahiptir. Çocuklarımızın okul atmosferinden, arkadaşlarından, sosyalleşmeden uzak kalması gerçeği çocukları ruhsal olarak kimi risklerle karşı karşıya bıraktı.

 Ebeveyn Kaygısı

Salgın sürecinde kaygı seviyesi yüksek ebeveynlerin çocuklarında da kaygı seviyesinin oldukça yüksek olduğunu gözlemliyoruz. Çocuktaki kaygının/anksiyetenin nedeni çoğu zaman ebeveyn kaygısıdır. Bu durum sosyal öğrenme yolu ile gerçekleşebilmektedir. Sınavlarda yoğun kaygı, korku yaşayan ve neticesinde istediği sonucu alamayan öğrencilerle yaptığımız psikolojik danışma seanslarında öğrencinin yaşadığı kaygının baş aktörlerinden biri ebeveyn kaygıları olduğu gerçeğini görüyoruz. Ebeveynlerin, bu realiteyi görüp çok daha dikkatli ve kontrollü davranmaları gerekmektedir. Bu öğrencimizin ruh sağlığı için son derece kritik bir öneme sahiptir.

Yoğun Kaygı Yaşayan Çocuk ve Ergenler

Bu süreçte yoğun kaygı yaşayan çocuklar, ebeveynlerinden ayrılmak noktasında da gerginlik yaşayabilmektedir çünkü kendilerini ve ailelerini güvende hissetmemektedirler. Temizlik konusunda da aşırıya kaçan ebeveynleri gören çocukların obsesif davranışlar sergilemesi de beraberinde gelebilecek başka bir risk faktörü. Uyku, iştah kaybı, öfke ve psikolojik ağrı da olabilecek olgular. Uzun süre evde sosyal izolasyonda kalmak zorunda olan çocuk ve ergenlerin özelikle geleceğe dönük kaygı yaşamaları son derece doğal bir kaygı durumu. Bu noktada velilerin doğru ve bilinçli rol model olmaları, gerçekçi bilgileri uygun bir dille aktarmaları, bu durumun sağlığımız için geçici bir süreç olduğunu özellikle vurgulayıp pandemi hakkında yeterli ölçüde konuşmaları çocuk/ergenlerin kendilerini güvende ve rahatlamış hissetmeleri açısından hayati önem taşıyor.

Online Eğitim Süreci

Uzun zamandır çocuklarımızın eğitim sürecinden kopmamaları, en zor şartlarda bile eğitimin devam edebildiği mesajı adına yapılan online eğitim döneminde öğretmenlerimizin verdiği üstün çaba takdir edilesi ama asıl tebriği öğrencilerin kendisi hak etmektedir. Hemen her gün saatlerce ekran karşısında kalmak, derslere odaklanmak, bu süreçte motivasyonunu, hazır bulunuşluluğunu, konsantrasyonunu ve otokontrolünü sağlamayı başaran bir çocuk ya da ergen aslında ciddi bir kişisel başarıyı sağlamış demektir zaten. Tabi bu noktada ebeveynlerin rolünü ve çabalarını da göz ardı etmemek gerekiyor çünkü eğitim süreci  bir takım oyunudur.

APA(American Psychological Association)

Amerika Psikologlar Derneği’nin Mayıs 2020’de yaptığı COVID-19 dönemi stres araştırmasında ebeveynlerin daha çok stres yaşadıkları bulundu, diğer bir stres kaynağı olarak ise çocuklarının online eğitimiyle ilgili yaşadıkları, bu oran % 71. Yine İngiltere’de yapılan bir araştırmada ebeveynlere “Sizce, çocuğunuz okula döndüğünde okulların neye odaklanması gerekir?” sorusuna %  70’i ruh sağlığı derken, müfredat öğrenimi % 57 ile ikinci sırada yer aldı (Akt. Deniz, 2020).

İlgi/Etki Alanı Metaforu

Her şeyden önce bu sürecin çocuk ve ergenler için psikolojik olarak ruh sağlığı açısından zorlayıcı geçtiğini tekrar belirtmeliyim. Bu süreci sağlıklı atlatmayı başaran bir çocuğun psikolojik ve duygusal dayanaklılığı da ciddi oranda artacaktır. O yüzden bu süreçte öğrencilerimizin ilgi alanlarına değil etki alanlarına odaklanmalarını, kanalize olmalarını sağlamalıyız. Yani bu durumun nedenselliğini sorgulamaktan çok çocukların neleri yapabileceğine, bu süreci nasıl daha verimli geçirebileceğimize dair kanalda olmaktan söz ediyorum.

Sömestr Tatilinde Yaklaşımımız Nasıl Olmalı?

Sömestr tatilinde yapılacak en büyük ve kritik hata “Çocuğum derslerinden geri(!) kalmasın” kaygısıyla, öğrencilere bir es verme fırsatı tanımadan hemen ve daha yoğun bir şekilde ders çalışması için çocuk ve ergen üzerinde psikolojik baskı yaratmaktır! Bu yaklaşım çocuğunuza yarardan çok zarar verecektir.

Tatil, her yaş grubundan birey için son derece önemlidir. Ruhsal açından doyum sağlamak adına son derece gerekli. Hele de uzun süredir online eğitim alıp sosyal izolasyonda olan çocuklar için! Tatil demek, stres yaratan durumlardan uzaklaşmak, kaygı yaratan durumlara zihinsel set çekmek, yapmak istediği aktivitelere zaman ayırmak ve psikolojik olarak deşarj olmak demektir. Tatil döneminde de üzerimizde kaygı oluşturan stresörlerle karşı karşıya kalmak çocuk ya da ergeni daha da depresif kılacağını öngörmek çok zor değil! Ne bedenen ne de ruhen yenilenme şansını yakalayamayacaktır. Ancak şu da vurgulanmalı: Öğrencimize tatil yapma fırsatı tanıyacağımızı, en doğal hakkı olduğunu ancak bu dönemde eksik hissettiği konuları, dersleri zamanını iyi planlayarak mutlak anlamda yoğun olmasa da göz gezdirip tekrar etmesi gereçeği. Tabi kesinlikle ilk hafta derslere ara vermek kaydıyla!

Ezcümle

Dolayısıyla sömestrda, çocuklarımıza yeteri dinlenme ve tatil fırsatı tanımak zorundayız. Öğrencileri önümüzdeki döneme hazır bulunuşluluğunu arttırmak için son derece gereklidir. Bu süreçte bol bol kitap okumak, serbest zamanlarda doğa ile vakit geçirmek, ailece eğitici ve mizah ağırlıklı film/belgeseller izlemek, oyunlar oynamak, sanal müzeler gezmek, tiyatrolar izlemek, münazaralar yapmak, kaygı düzeylerini azaltmak ders çalışmaktan çok daha önemlidir çünkü öğrencide eğitsel/ akademik başarıyı getiren şey kişisel-sosyal problemlerini minimize etmekten geçer. Kişisel-sosyal dolayısıyla psikolojik sorunlar yaşayan bir çocuk ya da ergenden akademik anlamda başarı beklemek gerçekçi olmayan bir yaklaşım olur.

Sevgiler!