Bugün Libya’da, Afganistan’da, ve hemen yanı başımızdaki Suriye’de vekalet savaşları yürütülüyor. Dünyanın en büyük emperyalist güçleri Suriye’de farklılıkları birbirlerine düşmanlaştırıp, birbirlerine kırdırtıyorlar…

Yüz binden fazla göçmen Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarında büyük acılar yaşıyor, gazlı, coplu saldırılara maruz kalıyor ve sevdiklerinin kollarında öldürülüyorlar…

İnsanların geçici bir dünya için birbirlerini boğazlamaları, büyük savaşlar ve yıkımlara başvurmaları her zaman beni oldukça düşündürmüştür…

Dünya hayatı ebedi, insanlar ise ölümsüz olsaydı yine de savaşlar, vahşetler anlamsız olacaktı…

Oysa biliyoruz ki hepimiz ölümlü varlıklarız. İnsanların tümü belli bir zaman, sayılı yıllar bu çileli dünya hayatında yaşayacak ve sonra ölecekler.

İki kere ikinin dört ettiği gibi bir vakıadır, kesin gerçekliktir bu…

Şu halde neyin mücadelesi veriliyor? Savaş isteyen bütün kurgucuların kazancı nedir?

**

**

İnsanlar hayata ilk göz açtıklarında ağlıyorlar. Nedeni tam olarak bilinmez. Ancak bu konuda delilsiz/dayanaksız yorum yapanların haddi hesabı yoktur.

Kimilerine göre bebekler ana rahminden ayrılmak istemediğinden ağlıyor…

Bazıları bunu şöyle yorumluyor: ‘hayatın ne kadar acılarla dolu olduğu gerçeği ile karşılaştıkları için insanlar ağlıyor.’

Dini yorumlarına girsem uzun tartışmalar gerekir. Bilim insanları ise başka şeyler söylüyorlar.

Bilime göre insanların oksijenle ilk temasının kaçınılmaz sonucu ağlamadır. Doğrusu bilim insanlarına daha çok güveniyorum. Ancak hayatın acılarla dolu olduğu gerçeğine de inanıyorum.

Bediuzzaman’ın şu çok çarpıcı beyanı beni her zaman derin düşüncelere daldırmıştır: "Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır."

Evet, dünya hayatına sadece dünyevi cihetle bakılırsa, acılar ve elemler bütün lezzetleri götürür.

**

**

EBEDİ YOK OLUŞ DÜŞÜNCESİ!..

Evet, tıp kanunlarına ve dini anlamda ise ‘sünettulah’a göre doğuyor ve ölüyoruz.

Dünya hayatının herkes için geçici bir imtihan yeri olduğunu, canlarımız ve mallarımızla sınanacağımızı unutmamamız gerekir. Sayılı yıllar sonra herkes edindiği bütün serveti bırakarak gidecek…

Materyalist düşünceye göre bütün varlıklar ebedi/sonsuz bir yok oluşa gidiyorlar…

Bunun düşüncesi bile insanlara ter attırır…

Ebedi yok oluş düşüncesi kesinlikle insanların ruh sağlığını zir ü zeber eder. Akıl melekesine sahip olup da ebedi yok oluşu düşünen kafayı sıyırır.

İlahi dinler ise insanların ebedi bir hayata doğru gideceklerini, iyilerin kainatın yegane yaratıcısı Allah tarafından sonsuz bir hayat ile mükafatlandırılacağını müjdeliyorlar. Kötüler için ise ebedi bir azap uyarısında bulunuyorlar…

Ahrete, ebedi bir hayata inanan biriyim. Ancak düşünen bir varlık olarak bazen çok derinlere gitmek istemiyorum…

Bazen azgınlaşan zalim insanlar, diktatörler, vahşetlerde sınır tanımayanları gördüğümde, ürperiyor ve “Ya Rabbi, zalimler nedeniyle bizleri helak etme” diye dua ediyor ve bunların neye güvendiklerini merak ediyorum.

Bazı insanlar dünya malına, servetine, maddi güçlerine çok güveniyorlar. Oysa kendilerini bekleyen bir yaşlılık ve ölüm gerçeğini unutuyorlar…

Bütün bunları yazma nedenim size uzun uzadıya dini vaaz vermek değildir.

Ölüm en büyük vaazdır zira…

Bu yazımda sonsuz hayata dair bakış açımı ifade ederken, neyi düşündüğümü paylaşmak istedim.

Şu geçici dünya hayatında zor duruma düşen insanlara yardım etmenin sevinç ve mutluluğuna dikkat çekmek isterken, karaladığım satırlar yukarıdaki yorumu ortaya çıkardı. Ebedi bir hayatı düşünürken bile, sıkıntıda olan insanlarla ilinti kurmak zorunda kaldım.

İnanın bu dünyanın yaratıcısı bizlere iyilikleri bahşetmiştir. Yapacağımız hayırlı işlerin bir karşılığının olacağına kesinlikle inanıyorum.

Dünya hayatını ebedi sanıp, başkalarına zulmedenlerin kazançları ne olacak sorusuna kafa yormalarını diliyorum.