Medicana Sağlık Grubu Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. Anar Aghayev, prodtt kanseriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Her yıl dünya genelinde yaklaşık 1,4 milyon erkeğin prostat kanseri tanısı aldığını ve bu hastalığa bağlı ölümlerin 375 binin üzerinde seyrettiğini belirten Aghayev, Türkiye’de de benzer bir tablonun görüldüğünü, Türkiye’de her 12 erkekten birinin yaşamının bir döneminde prostat kanseri ile karşılaştığını söyledi.
Prostat kanserinin toplumdaki farkındalığının istenilen düzeyde olmadığını ifade eden Aghayev, erken evrede semptom göstermeyen prostat kanseri ile ilgili, “Genel olarak rastlanan prostat kanseri belirtileri üriner sistem semptomları şeklinde olsa da, ileri dönem prostat kanserinde kanser hücrelerinin yayılımına bağlı olarak sırt ağrısı, üst solunum sistem sorunları gibi geniş bir yelpazeyi içerebiliyor. Hatta bazı kişilerde hiçbir belirti görülmeyebiliyor. Genel olarak en çok rastlanan prostat kanseri üriner sistem kaynaklı belirtileri arasında idrar yaparken ağrı ve yanma, idrara başlama zorluğu, geceleri sık sık idrara çıkma, kesintili idrar akışı, idrarda ya da menide kan görülmesi, mesanenin tamamını boşaltamama hissi, ağrılı boşalma yer alıyor. Tüm bu semptomlar iyi huylu prostat büyümesinde ve başka hastalıkların üriner sistem üzerine etkisi ile de oluşabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle düzenli prostat kontrolleri hayati önem taşıyor” açıklamasında bulundu.
“Obezite prostat kanseri riskini artırır”
Prostat kanserinin risk faktörlerine de dikkat çeken Aghayev, yaş, genetik yatkınlık, etnik köken ve obezite gibi faktörlerin prostat kanseri riskini artırdığını belirtti. Özellikle ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunan kişilerde riskin daha yüksek olduğunu ifade eden Op. Dr. Aghayev, ayrıca, yapılan araştırmalar siyahi erkeklerde prostat kanserinin daha sık görüldüğünün ortaya konulduğunun altını çizdi. Beslenmenin de prostat kanseri riskini etkileyebileceğini belirten Aghayev, yeşil çay, ıspanak ve lahana gibi gıdaların riski azalttığını, aşırı alkol tüketiminin ise riski artırabileceğini söyledi.
PSA testi teşhis için önemli bir araçtır
Prostat kanseri tanısında kullanılan yöntemler hakkında da bilgi veren Dr. Aghayev, konuşmasına şöyle devam etti:
“Erken teşhis için en önemli testlerden biri PSA (Prostat Spesifik Antijen) testidir. Bu test, prostat kanseri riskini değerlendirmek için önemli bir araçtır. Parmakla rektal muayene de prostat kanserinin tespit edilmesinde büyük önem taşır. Bununla birlikte Multiparametrik Prostat MR Görüntüleme de ise prostatın daha net değerlendirilmesi sağlanır. Bu yöntemde hastaya damardan kontrast madde verilerek MR çekilir ve prostattaki lezyonların kanser yönünden derecelendirilmesi istenebilir. Bu yöntem günümüzde prostat biyopsisi öncesi rutin uygulanan yöntem haline gelmiştir. Tanı yöntemlerinden prostat biyopsisi de test sonuçlarının prostat kanserine işaret ettiği durumlarda kesin sonuç elde etmek amacıyla, makattan veya perine bölgesinden ultrason ya da MR eşliğinde doku örneklemesi yapılarak gerçekleştirilir.”
“Tedavi seçenekleri kişiye özel belirlenir”
Hastalığın durumuna ve evresine göre prostat kanseri tedavisinde birçok farklı yöntemin uygulanabildiğini aktaran Anar Aghayev, “Hastalığın evresine göre cerrahi, radyoterapi, hormon tedavisi ve kemoterapi gibi yöntemler kullanılır. Erken evrelerde aktif izlem adı verilen yöntemle hastanın düzenli olarak takip edilmesi de bir seçenektir. Cerrahi tedavi, erken evrelerde sıklıkla tercih edilir. Prostatın tamamının çıkarıldığı radikal prostatektomi ameliyatı açık, laparoskopik ya da robotik olarak yapılabilir” ifadelerini kullandı.
“Düzenli kontrol erken teşhis şansını artırır”
Son olarak prostat kanserinin tekrarlama riskine de dikkat çeken Op. Dr. Aghayev, “Prostat kanseri ne kadar erken teşhis edilirse, tedavi başarısı o kadar yüksek olur. Düzenli kontroller, erken teşhis ve zamanında müdahale ile hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür. Önemli olan tüm erkeklerin belirli bir yaştan sonra düzenli kontrollerini yaptırmasıdır” şeklinde konuştu.