Psikolog Dilruba Işın, Kış depresyonuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, "Kış aylarının gelmesiyle birlikte birçok kişi kendini daha karamsar, halsiz ve mutsuz hissedebiliyor. Günlerin kısalması, güneş ışığına daha az maruz kalınması ve soğuk havaların etkisi, 'kış depresyonu' olarak da bilinen Mevsimsel Duygudurum Bozukluğuna yol açıyor. Güneş ışığı eksikliği, beynin mutluluk hormonu olan serotonin seviyelerini düşürebilirken, uyku-uyanıklık döngüsünü düzenleyen melatonin hormonunda da dengesizliklere neden olabiliyor. Bu durum, bireylerin enerji seviyelerini düşürürken, motivasyon kaybına ve duygusal dalgalanmalara da sebep oluyor. Kişinin kendini depresif hissetmesi halinde sosyal aktivitelerini daha çok artırması gerektiğini vurgulayan Işın, “Böylesi durumlarda kendimizi sosyal aktiviteyi artırmaya, fiziksel faaliyetlerde bulunmaya zorlamalıyız. Bu şekilde depresif belirtilerden kendimizi koruyabiliriz. Depresif belirtilerin azalması için yaptığımız bu faaliyetler aslında sağlıklı ruh haline sahip insanların yapabileceği şeylerdir. Fakat biz gerçekten bir depresyon yaşıyorsak işe gitmek, sosyalleşmek, spor yapmak gibi faaliyetleri sürdürmede bir zorluk yaşarız” dedi.
Güneş ışığına maruziyetin azalması ve günlerin kısalması depresyona sebep olabilir diyen Işın, “Bizim mevsimsel depresyon dediğimiz bir durum var. Bu durum aslında kış depresyonu olarak da tanımlanabilir. Sonbahar ve kış aylarında başlayıp ilkbahar ve yaz aylarında azalan veya ortadan kaybolan depresif belirtilerle birlikte görülür. Aslında biz mevsimlerin insanlar üzerindeki etkilerini tanımlayabiliyoruz. Kış aylarında güneş ışığına maruziyetin azalması, günlerin kısalması bu depresyona sebep olabilir. Mevsimler üzerine yapılan çalışmalar da mevsimlerin insanların duygu durumları üzerinde etkileri olduğunu göstermiştir. Rize’de yapılan bir çalışmada insanların daha coşkulu veya daha öfkeli olmasını değişken hava şartlarına ve zorlu iklimle bağlantılıdır. Aynı şekilde Akdeniz ikliminde bulunan ülkelerde yaşayan insanlar da daha sıcakkanlı veya bir anda parlayıp sönen modları gözlemlemekteyiz ve bu durumun iklim ile bağlantılı olduğuna dair çalışmalar bulunmaktadır. Sivas’ı düşündüğümüzde Sivas’ta kendi yaşam şartları içerisinde sert iklime sahip bir il. Bu yüzden kendimizi de bu süreçte farkında olarak korumalıyız. Kendimizi korumamız için yapabileceğimiz bazı şeyler var. Diyelim ki kendimizde bir depresif atak değil ama depresif belirtiler hissediyoruz. Duygu durumumuzda, ruh halimizde bir değişiklik var. Böylesi durumlarda sosyal aktiviteyi artırmaya, fiziksel faaliyetlerde bulunmaya zorlamalıyız. Bunlar bize iyi gelecektir. Bu şekilde depresif belirtilerden de kendimizi koruyabiliriz.” ifadelerine yer verdi.