Çevre Haftasında olup merhum Prof. Dr. Orhan Kural’dan söz etmemek olmaz.

Ülkemizde doğa ve çevre için mücadele vermiş ve ömür tüketmiş merhum Prof. Dr. Orhan Kural ve Prof. Dr. Hayrettin Karaca gibi değerli bilim insanlarımızı hiç olmazsa çevre haftasında hayırla yad etmek gerekir düşüncesindeyim.

Her iki bilim insanımızı da kentimizde ağırlamıştık.

Batman için verdiğimiz çevre mücadelesinde daha nice bilim insanları konuğumuz olmuştur.

Doğa Derneği Başkanı Sayın Dr. Güven Eken gibi değerli şahsiyetler bu kentin önemli çevre sorunlarının çözümü için bize destek vermişlerdir.

Sayın Orhan Kural’ı iki kez kentimizde ağırlamıştık.

Her bir bilim insanı kendi alanında insanlık ailesine önemli hizmetler vermiştir. Sayın Karaca ve Kural’ı kaybettik.

Prof. Dr. Orhan Kural’ı anmak ve düşüncelerini yeni nesile aktarmayı görev biliyorum. İşte Batman’ımızda verdiği konferans ardından yaptığım değerlendirme ile bir kere daha rahmetle yad ediyorum:

**

**

Hayvan haklarının korunması için gerçekten de duyarlı bir bilim insanı aramak isterseniz, işte O, Orhan Kural’dır…

Ülkemizdeki ünlü bayan sanatçılarla tartışmasının temel nedeni, bayanların kürk giymesidir. Konferansında çok sayıda örnek verdi. Kürkleri için öldürülen hayvanların haklarını savunan Prof. Kural’ı yürekten destekliyorum. Açıkça belirteyim; Batman’da Hayvan Haklarını savunan bir derneğin olmaması büyük eksikliktir. Bir Çevreci olarak nasıl ki insan hakları savunucusuysam, öyle de hayvan haklarının da savunucusuyum…

En ağır işlerde, acımasızca çalıştırılan yük hayvanları, keyif için öldürülen hayvanlar. Buna gerçekten tahammülüm yok…

Batman’da hayvanların haklarını savunduğum için zaman zaman bazı bilinçsiz kişilerle tartışıyorum. Mesela balık katliamının önlenmesi için gösterdiğim çabaları anlamayan insanlar oluyor. Dicle nehrinin derinliklerinde yaşamını sürdüren yüzlerce çeşit canlı var. Doğal ortamlarına ilaçla, dinamitle, elektrikle müdahale eden insanların üzerine gittiğim için zaman zaman tehditler de almışımdır…

O canlıların yaşam hakkını savunduğumda, “Neden insanların yaşam hakkını savunmuyorsun? İnsanlar öldürülüyor” diyenler olmaktadır. Tabi bunlar, benim insan hakları savunuculuğu yaparken, bazı bedeller ödediğimi bilmeyenlerdir…

Evet, hayvanların haklarını savunuyorum. Örneğin ben de sayın Kural gibi, ‘avcılara’ tepkiliyim. Sayın Kural, “Avcıları sevmiyorum” diyordu. Ben ise, sevmeme ifadesi yerine, ‘avcılara acıyorum’ ifadesini kullanmayı tercih ederim. Hangi tür hayvanı olursa olsun, zevk için öldürenlerin günah işlediklerine inanıyor ve onların ıslah olmalarını, yanlışlarından dönmelerini diliyorum. Hayvanları zevk için öldüren insanlar gerçeğini düşünürken üzüntüden kahroluyorum…

Hayvan haklarını savunuyorum, çünkü insanlık ailesi için bunun bir erdem olduğuna inanıyorum. Duyarlı insanlar sayesinde nasıl ki ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ ilan edilmişse, aynı şekilde ‘Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’ de ilan edilmiştir. 15 Ekim 1978’de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ile hayvanların hakları da güvence altına alınmıştır.

Prof. Kural, çevre konusunda sadece hayvan haklarından söz etmemişti. Daha güzel ve yaşanabilir bir dünya, bir kent için insanlara düşen görevlerden de söz etmişti. Mesela açlıktan her dakika dünyada yüzlerce çocuğun yaşamını yitirdiğini ifade ederken, duygulanarak ağlamıştı…

PROF. ORHAN KURAL’DAN NASİHATLER

Hazırladığı CD’de, “Geceleri gözünüzü kapatınca ‘huzur içinde’ uyumanız ve bu dünyayı gelecek nesillere ulaştırmanız için şahsen yapabileceğiniz ‘bazı tavsiyeler’ vermeye çalıştım. Bu bir toplumsal sorumluluktur. Dilerim uygulanır. ‘Zaman’ herkese eşit dağıtılmıştır, lütfen bu kıymetli kavramı gelecek ‘nesiller’ adına doğru değerlendirelim” diyordu. İsrafa, modaya, magazine, uyuşturma amacı güdülen spora, zevk ve eğlence için aşırı vakit öldürmeye karşı olan sayın Kural gibileri dinlemek zorundayız. Böyle bilim insanlarını dinlemediğimiz için dünyamız gittikçe yaşanmaz hale geliyor. İşte Kural’dan çarpıcı nasihatler: “Tüketerek, tükeniyoruz. Sorgulayın, unutmayın, bilgi güçtür. İklim değişikliklerine ve global ısınmaya insanın tüketim hırsı neden olmaktadır. Bunun çözümü ‘sizsiniz’ ancak her vatandaş görevini yaparsa başarı sağlanır. Çöpleri azaltın, eşyalarınızı mümkün mertebe tekrar kullanın. Herkes her gün yerden bir parça çöpü kaldırırsa, günde 60 milyon(şimdi 72 milyon) parça çöp ülkemizde toplanmış olur. İhtiyacınız kadar satın alın. Kızılderililer zamanında biz beyazlara şöyle demişler ‘kendi çöplüğünüzde boğulacaksınız.’

Siz de ikinci el eşya almaktan utanmayın, modanın kurbanı olmayın, ‘moda’ tehlikeli bir sözcük. Ben halen üç yıl önce kaybettiğim babamın kıyafetlerini kullanıyorum. Lütfen ikinci el kıyafet kullanmaktan çekinmeyin, iftihar edin. Evsel atıklara bağlı su kirliliğinin % 25’i bitkisel ve hayvansal yağların kanalizasyona dökülmesinden kaynaklanıyor. Otel, lokanta ve yemek firmalarının hayvansal yağ atıklarının ayrı toplanması gerekir. Bir litre atık yağ bir milyon litre suyu kirletir. Kolalı içecekleri içmeyin, kolalar içindeki fosforik asit bir bifteği iki günde ve bir çiviyi ortalama dört günde eritebilir. Tarihi geçmiş veya kullanılmayan ilâçlarınızı kesinlikle normal çöpe atmayın. Doğa için çok zararlıdır, biriktirin. Eczaneye gösterin veya yakınınızdaki bir hastanenin ‘tıbbi atık’ deposuna götürün. Şu anda suyumuzun % 75’ini tarımda kullanıyoruz. Marmara Denizi kadar sulak alan yok oldu. Tarımda su damlatma ve püskürtme yöntemlerine geçilmeli. Turbalıklar, bozkır, mera kıyı ve çayırlar, yani kısaca ekosistem korunmalıdır. Sulak alanlar ve sazlıklar binlerce hayvan ve bitki türünün sığındığı yerdir. Sazların üstü kuşların altı ise balıkların yuvasıdır. Tarlalarda anız yakmak doğa adına yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Yüzlerce yararlı bitki ve organizmayı kendi ellerimizle öldürüyoruz. Lütfen, rastlarsanız mani olmaya çalışın, köylüleri bu konuda her fırsatta ‘halk üniversitesi’ görevi yaparak eğitin. Havai fişek, hayvanların korkarak düşük yapmasına neden olur. Yangın yapar, hastayı ve çocuğu ürkütür, havayı kirletir ve ayrıca lüzumsuz yere çok büyük bir israftır. Sadece anlık bir gösteriştir. Yılbaşı, anneler, babalar veya sevgililer gününde hediye alarak aşırı ve lüzumsuz tüketimin bir parçası olmayın. Unutmayın ki; bu günler annesi, babası, çocuğu veya sevgilisi olmayan milyonlarca insanı çok ama çok üzmektedir. Çevre günü olarak da 5 Haziran da kutlamalar yapılması bu işi sulandırmaktır. Bir günlük uydurma bir törenle işi savmaktır. Her gün, her an çevreyi düşünmeliyiz. Hayvan postu, kürk, timsah derisi, deniz kabuğu gibi maddelerden yapılan eşyaları satın almayın ki yeni hayvanlar öldürülmesin ! Çocuklarınıza; öldürmektense, ‘gözlemlemekten’ zevk almayı, sevmeyi, yaşatmayı, büyütmeyi, doğayla mücadele etmektense onunla uyum içinde yaşamayı öğretin. Çocuklarınıza bitki ve hayvanları sevmesini öğretin. Hayvanları kesinlikle bir korku malzemesi olarak kullanmayın. Kuşlar için yuvalar hazırlayıp ağaçlara asın. Eko-sistemi bozarak hayvanların yaşam alanlarını daraltmayın.”