Yaklaşık iki haftadır Kozluk ilçemize bağlı bazı köylerden çok üzücü ve düşündürücü haberler yerel basınımızda yer almaktadır.

İnanılmaz derecede can sıkıcı olan haberlerin ardı arkası kesilmiyor…

Kuraklıktan inim inim inleyen köylülerimizin feryatlarına, tepkilerine tanık oluyoruz.

Siyasi partilerin heyetlerinden sonra, Batman Barosu heyeti de bahse konu köylerimizi ziyaret etti.

Neden mi söz ediyorum?

Çok sayıda köyümüzün şebeke suyu Dicle EDAŞ marifetiyle kesilmiş.

Gerekçenin ne olduğu açıkça beyan ediliyor; köylüler elektrik borçlarını ödememişler diye köylere su sağlayan pompaların elektrikleri kesiliyor…

Elektrik kesilince ne olur, köylere su verilemez…

12 köyden söz ediliyor…

**

**

ZAMANLAMAYA DİKKAT!..

Batman Barosu’nun yerinde tespitleri ve köylülerin beyanlarına göre Kozluk ilçemize bağlı köylere içme suyu sağlayan şebeke pompalarında yapılan elektrik kesintisi nedeniyle 23 Haziran'dan bu yana 12 köyde içme suyuna erişim sağlanamıyor…

İnanmakta zorluk çekiyorum, elektrik borçlarını ödemiyorlar diye yaz ayının ortasında suları kesmek akıl karı mı?

Bu akıl tutulması değilse, bilinçli ve kasıtlı bir müdahaledir…

Kuraklığın bütün yakıcılığıyla etkisini sürdürdüğü bir zaman diliminde, üstelik Temmuz ayının ortasında binlerce insanın temiz içme suyuna erişimini kesiyorsunuz…

Neymiş, borçlarını ödememişler…

İyi de hangi ayların, hangi yılların borçları?

Yeniçağlar (Zila) köyünün borcu trilyonlarla ifade ediliyor, borçlu olduklarına dair tebligat alan köylüler yok…

**

**

Yeniçağlar köylülerinden bilgi almaya çalıştım. Şu bilgileri verdiler:

“ANAP hükümetleri döneminde köyümüzde kolera salgını çıktı. Salgınla mücadele kapsamında bize su kuyusu açtılar. Köyümüzdeki su deposuna verilen su ile şebekelerimiz faal hale getirildi. O tarihten beri köyümüzde şebeke suyu var ve evlerimizdeki musluklardan sular akıyor. Geçen zaman sürecinde kimsenin evinde su sayacı yok ve kimse bir yerlere ödeme yapmadı. Son yıllarda nüfus artışına bağlı olarak depo sayısı ikiye çıkarıldı. Hiçbir köylümüze senin su borcun şu kadar diye bir tebligat yapılmadı. Şimdi şu kadar milyon TL (trilyon) borç var denilerek su pompalarının elektriği kesildi, sussuz kaldık.”

Değerli Okurlar, durum böyle.

Köylüler bedava elektrik ve su tüketsinler diyen biri değilim.

Ancak borç tahsilinin de bir yolu, usulü olmalı.

1980’li yıllardan beri kimsenin tahsil etmediği suyun parasını topluca mevcut köylülerden istemek etik mi, doğru mu?

Kaç aile göçmüş, kaç aile yeni gelmiş?

Sayaç olmadığı için hangi aile ne kadar su tüketmiş bilinmiyor.

**

**

BATMAN BAROSU’NUN UYARISI…

Dicle EDAŞ yöneticileri kamuoyuna doğru bilgiler versinler.

Şirket ne zaman bu on iki köye elektrik satmaya başlamış, ne zaman bunu devralmış?

Ne zaman köylülere tebligat yapılmış, şu kadar borcunuz var denilmiş?

Bunun belgesini, resmi yazısını kamuoyuna açıklasınlar da görelim.

Öyle toplu ceza mı olur?

Yargı yolu açıktır, icraya verirsiniz ama suya erişim haklarını kesip, kadını, çocuğu ile cezalandıramazsınız…

Onları topluca bulaşıcı hastalıklarla karşı karşıya getiremezsiniz…

Bir salgın olursa, bunun hesabını veremezsiniz…

Batman Barosu’nun hazırladığı gözlem raporundan: “Köy muhtarlarıyla yapılan görüşmede muhtarlar heyetimize köylerine su şebekesi sağlayan deponun pompasının elektriğinin borçları nedeniyle Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından kesildiğini, bunun üzerine içme sularını Batman Sol Sahil Sulama Birliği’ne bağlı sulama kanalından temin etmeye çalıştıklarını, köy muhtarlığının bir bütçesi olmadığından anılan borcu ödemelerinin mümkün olmadığını, mevcut durumun sürdürülebilir olmadığı, salgın hastalıklara davetiye çıkarıldığını belirtmişlerdir. Anılan köylerde heyetimizce yapılan gözlemde traktörle içme suyu taşındığı, traktöre sahip olmayan yurttaşların ise ellerindeki bidonlarla sulama kanalına giderek su ihtiyaçlarını karşıladıkları gözlemlenmiştir.

Binlerce insanın yaşadığı söz konusu köylerde ciddi bir salgın hastalık tehlikesi bulunmaktadır. Özellikle dizanteri, kolera ve ishal gibi salgın hastalıkların habercisi olan sulama kanalından içme suyu temini ortada ciddi bir halk sağlığı sorunu bulunduğunu ortaya koymaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın bu hususta 12 köyün içtiği sulardan numune alarak suların içilebilir olup olmadığını ortaya koyması yaşanabilecek bir salgının önlenmesi bakımından elzemdir. Öte yandan hukuki bir alacağın tahsil edilememesinin binlerce insanın temel insan hakkı sayılan içme suyuna erişimini ve dolayısıyla yaşam hakkını ortadan kaldırmaya yol açması kabul edilemez. Elektrik dağıtım hizmetinin özelleştirilmesi Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın elektrik gibi temel bir hakkın kullandırılması hususundaki hizmetten elini çektiği olarak anlaşılmamalıdır.”

Evet, Baro’nun uyarısı ciddiye alınmalıdır. Birilerinin günahı olsa bile tüm köylüleri topluca cezalandıramazsınız. Dicle EDAŞ’ın acilen tüm köylerimizin suya erişim hakkını kısıtlayan kararını gözden geçirip, elektrik kesintisine son vermesini ve tahsilat için hukuki yollara başvurması gerekir düşüncemi ifade ediyorum. Aksi halde yarınlarda yaşanacak sağlık sorunlarından sorumlu olacaklarını unutmasınlar