Yoksul bir ailenin çocuğu olarak hayat mücadelesine atılmıştım.

Çocukluğum çok zorlu şartlarda geçiyordu.

Daha ilkokul 3. Sınıfta ağabeyimle ayakkabı boyacılığı yapmıştım.

Beşinci sınıfa geldiğimde kendimi tütün tarlasında görecektim…

O zamanlar toplumumuz yoksullukla, yoksunlukla boğuşuyordu…

Kızgın güneş altında çapa sallamanın, öğle yemeğini sadece kuru tandır ekmeği ve yağı alınmış ayranla geçirmenin ne olduğunu çocukluğumda öğrenmiştim.

Elektriğin ve dolayısıyla hiçbir beyaz eşyanın olmadığı bir hayatı yaşarken, gelecek adına hiçbir hayalim, hedefim ve amacım yoktu…

**

**

FİKİR TARTIŞMALARIYLA BÜYÜDÜM…

Batman Lisesi’nin bir metre yüksekliğindeki taş yapılı ihata duvarının üstünde karpuz çekirdeği satarak aile bütçeme katkı sağlamaya çalıştığım günleri çok iyi hatırlıyorum…

12 Eylül askeri darbesi gelip çattığında yoğun şekilde fikir kitabı okuyordum.

Çok değişik dünya görüşlerine kafa yoruyor, fikir tartışmalarına katılıyordum.

Söz konusu askeri darbeden beş altı yıl sonra hayata atıldığımda evimizde yoğun şekilde fikir tartışmaları yaşanırdı.

Merhum Babam, ilkokula bile gitmemiş, okuma ve yazmayı ‘Ali Okulu’ dediği askerlikte öğrenmiş biri olmasına karşın çevrede çok aydın bir kişilik olarak saygı görürdü.

Merhum babam, kimsenin gazete okumadığı zaman diliminde her zaman eve bir gazete ile gelirdi.

Herkes dünyadaki gelişmeleri kendisinden öğrenmek isterdi.

Böyle bir babanın oğlu olduğum için gururlanırdım.

Merhum Babam ile saatlerce fikir tartışması yapardım, çünkü buna açık biriydi.

Fikir tartışmalarıyla büyüdüm. Farklı görüşlerdeki nice insanlarla uygarca tartışmayı merhum babamdan öğrendim.

**

**

MERHUM BABAMIN HAK SAVUNUCULUĞU…

Çocukluğumda, gençliğimde bir gazetede köşe yazarı olmak önüme koyduğum bir amaç, hedef, gaye değildi, hiçbir zaman olmamıştı.

Yıllar sonra yerel bir gazetede köşe yazarı olduktan sonra iyi bir okurum olmuştu.

Yazdığım kimi yazılardan, bazı çevrelere yönelik sert eleştirilerimden dolayı bazen endişelense bile, “Yazı yazmayı bırak” telkininde bulunmamıştır.

Sert eleştirilerim nedeniyle bazen beni korumaya ve kollamaya kalkar, başıma bir şey gelmesin diye üzülse bile, kalemimin hakkını vermemi isterdi…

Bazen tanık olduğu kimi hadiselere sert tepki gösterirken, “Bu konuda yazı yaz, artık bu kadarı da fazla” derdi.

Merhum Babam, tam bir hak savunucusuydu…

“Hakkı her zaman savun, yoksa hakkımı helal etmem” diyen bir babanın evladı olarak kendisine layık olmaya çalıştım, çalışıyorum.

**

**

O, eleştiriler yapmakla yetinmez, eline kalemi alıp gazetelerin serbest kürsülerine okur mektupları gönderirdi.

Gazetemizde de okur mektupları yayımlanmıştır.

Vefat ettiği 2020 yılında bile köşe yazılarımı takip eder, yanlışlarımı eleştirir, beğendiği yazılarım için ‘aferin’ derdi.

İl yöneticilerine yağcılık ve yalakalık yapan biri olmadığımdan, her zaman beni örnek gazeteci olarak çevreye tanıtmıştır.

Bir çok STK Başkan ve yöneticisi olduğum halde yoksulların değil, elit tabakanın ağırlandığı protokol ve iftar yemeklerine katılmadığım için özellikle beni her zaman tebrik etmesini bilmiş merhum Babamı rahmetle anıyorum.

Bugün elimde kalem bulunuyorsa, en büyük etken merhum babamdı diyebilirim.

Bir hedefim olmadığı halde ulusal gazetelere gönderdiğim okur mektupları beni köşe yazarlığına sevk etti.

Elimde kalem tam 32 yıldır Batman halkının karşısındayım.

Geçen zaman sürecinde üzerime düşeni yapmaya gayret sarf ettim.

Basın ahlak ilkelerinin çiğnendiği, yöneticilere methiyelerin dizildiği bir zaman sürecinden geçiyoruz.

İnşallah ilke ve prensiplerimi koruyarak köşe yazılarımı sürdüreceğim. Köşe yazarlığını bir mevki elde etmek, çıkar ve menfaat temin etmek için değil, hak savunuculuğu yapmak için yapıyorum. Hak savunuculuğu yaptığım müddetçe kalemimin hakkını vermesi için Rabbime niyaz ediyorum. Kalın sağlıcakla.