Değerli Okurlar, gündeme taşımak istediğim çok sorunlarımız var. Çözüm bekleyen bu sorunların inşallah takipçisi olmaya devam edeceğim.

Ancak son günlerde kentimizi adeta esir alan Koronavirüs salgınını ötelenebilir bir sorun olarak görmediğimden yine bu konuda bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde daha etkin tedbirlerin alınmasını isteyen bir yazı yazmış, şeffaflık önermiş ve yatan, tedavi gören, yoğun bakımda kalan, vefat eden, iyileşen hasta sayılarının resmi olarak açıklanarak söylentilerin önüne geçilmesini istemiştim.

Zira halk vaka artışlarının bir söylenti olduğuna inanıyor, durumun vahametini idrak edemiyor.

İl Hıfzıssıhha Kurulu toplanarak bazı yeni tedbirler için karar aldı. Alınan kararların pratikte yetersiz olduğunu gözlemliyorum.

**

**

Sağlık Bakanı çıkıp Batman’ın yoğun bakımdaki hasta sayılarını 22 olarak açıkladı…

Halk basından resmi rakamları isterken, yerel ve yaygın medyamız bu konuda üzerine düşeni yapmadı, rakamları bile bakandan öğrenmiş olduk…

Ne yazık ki vurdumduymaz bir toplum olduğumuzdan vaka sayıları gittikçe artmaktadır…

Alınan son kararlar olumludur ancak sadece maske cezalandırma ile sorunun üstesinden gelemeyiz…

Bu yazımda biraz, din alimlerimiz, imamlarımıza bazı görevlerin düştüğünü anlatmaya çalışacağım.

Dini değerleri savunarak toplumun karşısına çıkanların cami imam ve müezzinleri ile medrese alimleri dahil herkesin üzerlerine düşen görevi yerine getirmediklerini düşünmekteyim…

Bu Koronavirüs Salgını dünya ve ülke gündemine girdiğinden beri bazen görüşlerini dinlediğim, hasbihal ettiğim Seydaye Mele Abdulhadi’ye Tımoki (Çelik)adında bir kıymetli Hocamızın bu konudaki eleştirilerini de çok önemsedim, önemsiyorum.

**

**

“BİZ DİN ALİMİ DEĞİLİZ!..”

Bir zamanlar Batman Belediye İtfaiye Müdürü olarak da görev yapan eski bir Müderris olan ve emekli olan, dini konularda geleneksel imamlardan daha farklı bir duruşu olan Sayın Hocamız, aylar önce bir yakınının taziyesinde bile Koronavirüs salgını konusunda halkı duyarlılığa davet eden konuşmalar yapıyordu…

Daha taziyeler için karar alınmamışken, kimsenin taziyelerde el sıkışmamasını ve musafaha denilen kucaklaşma-kafa tokuşturma yapmamasını istiyordu.

Taziye sahiplerinin taziyelerine gelenlere yemek vermesine yıllardır karşı çıkan görüşlerini bildiğim Sayın Çelik, korona tehlikesinde din alimlerini eleştirirken, şu ifadelerini hatırlıyorum: “Kendimi de dahil ederek diyorum aslında bir gerçek din alimi değiliz. Geleneksel bir dini anlayışla okutulmuş ve büyütülmüşüz. Bir camide hutbede, bilmediği, tanımadığı, İslam’ı tebliğ etmediği insanlara ağır beddualarda bulunan, Müslüman olmayanların çocuklarının katledilmesi için bile cemaate amin dedirtmeye çalışan bir imama yanlış yaptığını söyledim ve bunun dinde olmadığını, o çocukların zaten Müslüman olduğunu ifade ettim. İmam efendi İslami kaynakları yeniden araştırma gereği bile duymadı ve sözlerinde diretti. Ülkemizin her tarafında cami imamları ve diğer din alimlerine inanan geniş bir kitle var. Koronavirüs salgını konusunda din alimlerimiz daha etkin olmalı, görevlerini yapmalı, toplumu uyarmalıdırlar. Bir süre önce yanılmıyorsam Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi bir Kadın Profesör, koronavirüs salgınının sağlık boyutu yerine dini boyutuna dikkat çekerek, kul hakkı ve vebal gibi kavramlar kullanarak başkasına virüs bulaştıranların günah işlediğine, vebal altına girerek kul hakkına girdiğine dikkat çekiyordu. O hocamız doğru söylüyor. Bu görev din adamlarınındır. Vallahi birbirimizden sorumluyuz, mesulüz. İl yöneticilerimiz, Sağlık Bakanımız, imamlarımız, medrese hocalarımızla acilen toplantılar yaparak onları daha etkin konuşmalarla göreve çağırsınlar. Hastanelerde yer kalmıyorsa, olası ölümlerden görevini yapmayan herkes dinen vebal altında olacaktır. Durum ciddidir.”

Evet, sayın Hocamız gibi düşünüyorum. Bediuzzaman gibi dini değerlerle müspet bilimi savunan hocalarımız gerçek din hocalarıdırlar.

Dini değerleri savunanlar, cami imamlarımız, topluma; kurallara uyulmaması nedeniyle yaşanan her ölüm ve çekilen her ağrının dini açıdan vebal ve kul hakkı boyutunun olduğunu yüksek sesle dillendirmelidirler…

Halk, Sağlık Bakanlığı, Sağlık Bilim Kurulu, Vali, Sağlık Müdürünü ciddiye almayan toplumumuz, hocalardan daha çok etkilenebilir. İlgilileri duyarlı olmaya davet ediyorum.